Uzunca bir süredir pandemi ile yaşıyoruz.
Az buz değil, tam 1 yıl oldu.
Pandemi artık hayatımızın bir parçası.
Öyle ki koronavirüs öncesi normalleşen hayatlarımızı bile neredeyse unutacak noktadayız.
Hatta geçenlerde izlediğim eskilerden bir filmi bile garipsedim.
“Yahu bunlar neden maskesiz” diye bir anlık bir tuhaflık bile hissettim.
Her yerde maskeli insanlar, hayalet kentler, kısıtlamalar, hastane yoğunlukları, her gün virüsü konu alan haberler…
Bunlar hayatımızın rutinleri haline geldi.
Haliyle şu anda hayatımızı tam anlamıyla pandemi üzerinden şekillendirmeye başladık.
Müthiş bir mücadele, pandemiyi alt etmek üzere çeşitli programlar, politikalar uygulanıyor. Virüs bir düşüp bir yükseliyor.
Kimi zaman umut veren gelişmeler yaşanıyor.
Sonrasında mutasyon diye bir bela çıkıp tüm hayalleri suya düşürüyor.
Bir uzman çıkıp 2021 Haziran’ı için normalleşebileceğimiz haberini verirken kimileri 2022’nin sonunu bile işaret edebiliyor.
Bildiğimiz tek bir şey var.
Sancılı da olsa, öyle ya da böyle bu süreç de bitecek.
Doğada hiçbir şeyin aynı kalmadığı, her şeyin muhakkak bir sonu olduğu gibi bunun da sonu gelecek.
Önemli olan bundan sonraki hayatımızla ilgili düzenlememiz olacak.
Bakınız uzmanlar da kısmen de olsa yeni hayat biçimlerimiz üzerinden konuşuyor.
Fakat bu gündemde çok da yer tutmuyor.
Herkes hastalıklara yoğunlaştığı için temel konu hep pandeminin bitmesi.
Ama…
Hem bireysel hem toplumsal olarak yeni süreçlere entegrasyon konusunda eksiklerimiz var.
Çok şükür Van’da iyi.
Vaka sayımız düşük seviyelerde.
Yeni bir atraksiyon, yaz tatilindeki büyük göç hareketleri, olağanüstü bir mutasyon yayılımı olmazsa biz bu işin sonuna geldik gibi.
Tabi ülkenin de dünyanın da sonuna gelmesi lazım.
Olur da bitti.
Ne yapacağız?
İşte bunu konuşmak gerek.
Bireysel olarak herkes yeni yaşam haritasını çizecek elbette.
Ama bizim kent olarak bu badireyi, musibeti atlatıp yeni bir düzen kurmamız gerekiyor.
Son 20 yıldır kentteki tüm politikalar ötekini yıkmak, karalamak, bitirmek üzerine yapıldı.
Türkiye’de birçok kent şaha kalkarken Van bireysel, kişisel çatışmalar, basiretsizlikler ve aciziyetler dolayısıyla alması gereken hizmetlerin yarısını bile alamadı.
Çok büyük imkanlar, fırsatlar, önemli yöneticiler, siyasetçiler maalesef harcanıp gitti.
Kentler kendine has özellikleri, potansiyelleri ile müthiş çıkışlar yapıp uçuşa geçerken biz bu fırsatlarımızı da çok iyi değerlendiremedik.
Ama yeter…
Çıkışa geçen, adından söz ettiren bir kent vardı pandemi öncesi.
Özellikle turizmde bu böyleydi.
Tarım ve hayvancılıkta kıpırdamalar var, sebze ve meyve yetiştiriciliğinde çok ciddi bir yatırım hevesi vardı.
Kentleşme ve kentin kalkınması noktasındaki yatırımlarda eksik olsak da bazı konularda bir olabilme adına güzel çıkışlarımız vardı.
Bence yeni süreçte olduğum yerden devam etmeyip olması gerekenin çok üstünde bir süreç başlatmalıyız.
A planı olağan şekilde devam etmekse onu değiştirip acilen B planına geçmeliyiz.
Son köşemde Rusların Van’a gelme niyetinden söz etmiştim hatırlarsanız.
Mesela B planımızda sadece İranlılar olmamalı.
Kapıköy kapanınca piyasa durmamalı.
Onlar gelmeyince Ruslar, onlar olmayınca Iraklılar, Araplar gelebilmeli.
Modelleme bu şekilde yapılmalı.
Ha keza tarımda, hayvancılıkta hedef bir iken 5 olmalı.
Hayvancılıkta doğru yöntem ile eskiye dönüş için çalışılmalı.
Son dönemlerde Gevaş öte taraftan Tuşba tarafında yaygınlaşan tarımsal üretimde çiftçiye modern ve verimli tarım yapma noktasında hem maddi hem manevi destek verilerek Van’ın artık kendine yetebilmesi sağlanmalı.
Nihayetinde bizim kurtuluşumuz tarım, hayvancılık ve turizmde.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Keşfedeceğimiz şey ise bir birliktelik.
Yıllar önce yitirilen ortaklık yeniden sağlanmalı.
Vali Bilmez’in yıllar önce kaybolduğunu söylediği, Necdet Takva’nın mutlaka oluşmalı dediği gri alanları yeniden bulmalı, sadece siyah ve beyaz olarak kalmamalıyız.
Bu kent çatışmalar, ayrılıklar nedeniyle yeterince kaybetti.
Bu yüzden de pandemi sonrası ilk plan bu anlamda bir yol haritası çizmek olmalı.
Zira pandemi bitince herkes çok değişmiş, yollar çok farklılaşmış olacak.
Aynı tas aynı hamam olarak kalanlar da daha büyük kayıplar yaşayacak.
Bu kez kaybeden biz olmayalım.