Başlığı ilk okuduğunuzda muhtemelen, “Sparta nere; Van nere?” diye düşünmüş ya da düşüneceksinizdir. O da yetmeyecek; “Bizim bildiğimiz Spartılardan mı?” ya da “O meşhur 300 Spartalıyı yenen Vanlı da kim?” sorusunu da muhtemelen iliştireceksiniz? Belki de başlığı ilk okuduğunuzda bu makaleyi kalema alan yazarın dikkatinizi çekmek click bate (tık tuzağı) işine girmiş için konu ile alakasız bir başlık seçtiğini de düşünmüş olabilirsiniz. Eğer kafanızda böyle sorular oluştu ise ya da dediğim şekilde bir yargı oluştuysa, bu meselenin üzerine konuşma gerekliliği hasıl olmuş demektir. O halde buyurun meseleye açıklık getirelim.

Öncelikle bahsi geçen iki kent hakkında kısaca bilgi verelim. 300 Spartalıların adını aldığı Sparta, Antik Yunanistanın Lakonya bölgesinde çok önemli bir kent devleti idi. Van ise Sparta’dan çok uzaklarda, bambaşka bir coğrafyada M.Ö. 9. yüzyılda batıda Fırat, kuzeyde Kars Platosu - Sevan Gölü, doğuda Urmiye Gölü havzası ve güneyde Toros Dağları ile sınırlanan geniş bölgede “teritoryal devlet” olarak hüküm süren Urartulara başkentlik yapmak üzerine kurulan bir devlet olarak dikkat çekiyordu.


Van Kalesi ve Van Kenti (Foto: Rıdvan YILDIZ)

***

Bambaşka coğrafyalarda yukarıda bahsi geçen kişi ya da kişileri bir araya getiren hadise ise, MÖ 480 yılında yapılmış Termopylae’ savaşıdır. Herodot ve birçok tarihçinin efsaneleştirdiği, dillere destan olan 300 Spartalılarla beraber birçok antik Yunanistan kent devletleri Termopylae savaşında, doğudan gelen Ahameniş İmparatorluğuna karşı 3 gün boyunca savaşmış, nihayetinde 300 Spartalılar Ahameniş imparatorluğu karşısında ağır bir yenilgi alarak tarih sahnesinden çekilmişlerdir. O dönem Ahameniş imparatorluğun başında kral I. Serhas (Kserkses) bulunuyordu. Her toplumun kendi tarihini yazdığı ve yücelttiği bir yerde, 300 Spartalıları ve liderleri olan Leonidas’ı herkes bilirken (300 Spartalı filmini izleyenler özellikle iyi bilir) onu yenen ve çok geniş coğrafyaya hükmetmiş Serhas’ı belki de ilk defa duyuyorsunuz.

Tarihe olan merakımız son zamanalarda artsa da bu coğrafyayı miras aldığımız kültürlere sahip çıkma hususunda eksik kalıyoruz. Hemen dibimizdeki eski kültürlerin izlerini anlamaya bile vakit ayıramıyoruz. Hele ki Van gibi kültür beşiği olan bir yerde yaşayıpta kayıtsız kalmak normal midir? Ahameniş İmparatorluğu’nun da hüküm sürdüğü bu topraklarda kral Serhas Van’nın ne kadar önemli bir konumda olduğu, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı ve farklı coğrafyalardan insanların bu muazzam kenti ziyaret edeceğini varsaymış ki, Van kalesinin kurulduğu kayalığın güney yamacına Pers, Elam ve Babil olmak üzere üç dilli bir yazıt işlemiştir.

Serhas (Kserkses) Yazıtı (Foto: Rıdvan YILDIZ)

***

O yazıtta şunlar yazar: “Yüce Ahura Mazda, tanrıların en büyüğüdür. O, Yer’i yarattı, Göğü yarattı, insanı yarattı, insan için mutluluğu yarattı. O, geçerli tek bir kanun altında yönetilsinler diye Kserkses’i kral yaptı. Ben Kserkses, Ahameniş Kralı Darius’un oğlu, büyük ve geniş toprakların, her türden toplumların kıralı, krallar kralı, büyük kralların kralıyım. Kral Kserkses (Assuérus) şöyle dedi: Kral Darius, babam, Ahura Mazda’nın lütfuyla çok sayıda iyi şeyler yaptı ve yazılsın diye bu panoyu hazırlama emri verdi, fakat buraya henüz bir kitabe yazılmamıştı, bu yazıtın yazılmasını ben emrettim. Mayıs Ahuramazda ve diğer tanrılar beni, krallığımı ve yaptıklarımı korusunlar.”

Bu kadar bilgiden sonra, “Serhas kim?” derseniz, Leonidaslı 300 Spartalıları yenen Kral Serhas’ın bir zamanlar Van’da yaşadığı ve böylesine bir eser bırakarak ‘Vanlı’ krallar arasında yer aldığını söyleyebilirim. Yukarıda bahsettiğim görsel ve somut kanıtlarda bence bu çıkarımımızı kanıtlıyor.

Bu bilgi Van ile ilgili onlarca şaşırtıcı ve zengin tarih sayfalarında yazan bilgilerden sadece biri…

Van, kıyısında kurulduğu gölü, çevresinde görkemli dağlar, endemik bitki örtüsü ve dört mevsimin çok belirgin yaşandığı bir coğrafya olmasından ötürü, tarih boyunca çok fazla insanın dikkatini çekmiştir. Öyleki, Sarduri, Serhas, Mimar Sinan gibi tarihin parlak sayfalarında yer alan kişiler bu kentte iz bırakmışlardır.

Hal böyleyken sadece Van’da doğmanız ve orada büyümeniz sizi Vanlı yapmıyor, Vana kalıcı bir eser bırakmak ve kendi çapında bir değer katmak asıl sizi Vanlı yapar. Hele ki makam mevki sahibi iseniz Vanlılık göreviniz çok daha fazla sorumluluk gerektirir.

Elbette mevki makam sahibi kişilerden, ne sarp bir kayalığın ulaşılmaz yamacına birkaç dilli bir yazıt yazmasını, ne de 300 Spartalıları yenmesini istemiyoruz. Madem kendini bu kenti yönetmeye layık görüyor, o zaman kendi dönemine göre bu kente değer katmasını beklemek her Vanlının haklı beklentisidir.