Sevgili dostlar doğu acıymış diyarlar, gerçi nefsime kıyaslayınca bu 

cümle bana pek doğru gibi gelmiyor ama galiba geneliyle kıyaslayınca 

doğruluk payı yok değil. Çünkü kimi kişi ve kurumları eleştiri mahiyetinde 

kusurlarını dile getirdiğiniz zaman kimi simaların buruştuğu, renk verdiği 

ortada. Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle “boynunda akrep var” diyen 

kimselere ancak teşekkür edilebilmeli kanaatimce.

AK Parti bir farkındalık oluşturarak “Siyaset Akademisiyle” siyaset 

alanında bir çığır açtı, bilgili ve bilinçli vatandaş yetiştirme adına ülkeye bir 

hizmet verdi veriyor. En güzel yanı da siyaset akademisine katılabilmek 

için partili olma şartının getirilmemesi çok manidar bir durum. Ben siyaset 

akademisinin ilk katılımcılarındanım, iyi ki katılmışım çünkü düşünceme 

kalite kattı, dünyaya bakış açımı değiştirdi diyebilirim. 

Gerçi onu da suiistimal edenler çıktı maalesef, şahit oldum ki biri 

diğerine şöyle diyor;  “Arada bir görünün gerisini düşünme belgenizi 

alırsınız”. yani anlaşılan siyaset akademisine de belge için gelenler var ki 

insana anlamsız geliyor, ama insan olana tabi. Ama varlığı yokluğundan 

pek iyi ve insanın yetişmesinde olumlu bir katkı yapıyor diyebilirim.

         Üstelik diğer partilerde AK Partiyi örnek alarak parti içi çalışmalarına 

siyaset akademisi kavramını kattılar, ancak bazıları burada da siyasetin 

politik yönünü ön plana çıkardıkları için pek yararlı bir çalışma olmadı 

galiba.

Doğrusu Siyaset Akademisi kadar da yönetim akademisine ihtiyaç 

vardır diye düşünüyorum Vatandaşın genel kanaati şu ki AK Partini başarılı 

olmakta zorlandığı alanlardan biri bürokratların kalite yetersizliğidir. Bir ili 

idare etmek için Valilerin, Kaymakamların yanı sıra İl müdürleri ilçe 

müdürleri size lazım. Hükümetin elleri kolları İl bürokrasisidir.

         Bu sürece halk adamı, aksiyon adamı lazımdır ki kabiliyet ve 

cesaretini toplayarak vatandaşla selamlaşabilsin, hükümetin 

hizmet anlayışını taşraya taşıyabilsin. 

          Bir gerçektir var ki AK Parti iktidarında milletvekilleri, bakanlar 

sahada olmaya çalışıyorlar, halk ile hem hal olmaya çalışıyorlar. Ama il 

Bürokrasisi benzer bir kalite yakalayamadı. Hala bürokrasi üzerindeki 

hantallığı atamadı ve devlet kurumları gevşek işliyor.

           Evrak üzerinde devleti yürütmek kolay, önemli olan yaşayan 

devletten huzur mutluluk ve bereket adına bir şeyler 

üretebilmektir.

            Aslına bakarsanız “Halk akademileriyle” mümkünse diyar diyar 

“molbil okullarla” gezerek vatandaşı aydınlatmak lazım. Hak ve ödevleri 

nedir ne değil, bilgilendirmek lazım. Vatandaşa azıcık özgürlük veriyoruz 

devlete ve devlet adamına saldırıyor, üzerine gidiyorsun pısrık pısrık 

kabuğuna çekiliyor, kendini savunamaz duruma düşüyor. Halbuki iki 

durum da insani değildir, medeni vatandaşa yakışmıyor. Hem devlete 

saygı duymak lazım, hem de haddini aşan devlet adamı 

varsa “dur” demesini bilmek lazım. Dolayısıyla bunu da ancak bilgili, 

kendine güvenen vatandaş yapabilir. 

           Gerçi vatandaşlık niteliğini mantığını ilkokul, ortaokulda vermek 

lazım, ne yazık ki eğitim sistemimiz böyle bir vatandaş kitlesi oluşturmadı, 

müfredat hazretleri ve yetersiz öğretmenlerimizin yüzüden. Bu 

münasebetle sürekli eğitim kavramı içinde vatandaşı aydınlatmak, 

gelişmelerden haberdar etmek devletin, STÖ’lerin görevi olsa gerek.

          Yani demek istediğim bütün mesele nitelikli vatandaş 

yetiştirebilmektir. Artık “Beşeri sermaye” diye bir kavram dünyanın 

gündeminde. Yani pahallı insan var, ucuz insan var. Eğer vatandaşlarınız 

nitelikliyse biri bin yapar, defolu vatandaşınız varsa üretici olamadığı gibi 

bilinçsiz bir tüketici olur ve hayata bir angarya olarak sıkıntı verir.

Bu mevzuyu ne kadar uzatsak da derdimizi tam dile getiremeyiz. Galiba 

ne demek istediğimi anlatabildim.

           Kim bu konuda ne yapabiliyorsa esirgememek lazımdır diye 

düşünüyorum.

  Kolay gelsin