Dün Van Ticaret ve Sanayi Odası’nın düzenlediği bir toplantı daveti için Van TSO toplantı salonundaydık.
Belli periyodlar ile kentteki gazetecilerle buluşan, bilgi veren, değerlendirmeler yapan Van TSO yine önemli gündem başlıkları ile gazetecilerin karşısındaydı.
Yönetim kurulu üyeleri ile birlikte gazetecilerin karşısına çıkan Başkan Necdet Takva ve üyeler kente dair önemli konu ve başlıklarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sadece tek konu değil birçok konu vardı.
Kapıköy’den Van Şırnak Karayolu’na, Sınır Ticaret’inden yapılan etkinliklere kadar birçok konu vardı gündemde.
Bu kez sadece başkan Takva değil tüm yönetim kurulu üyeleri konuştu.
Her üye farklı bir konu ile bilgilendirme yapıp, değerlendirme ve mevcut durumu paylaştı.
Şüphesiz en önemli konu Kapıköy meselesi oldu.
Çünkü 1 yılı aşkın bir süredir kapalı olan Kapıköy sadece bir kesimin değil, kentin aslında birçoğunun meselesi olarak önümüzde duruyor.
Hele de mesele esnaf olunca, tüccar olunca iş başka bir noktaya varıyor.
Başkan yardımcısı Fevzi Çeliktaş bu konuda yapılan girişimleri, harcanan mesaiyi, verilen mücadeleyi anlattı.
Tüm bu girişimlere rağmen kapının açılmamasının yarattığı tahribatı, bir çok kapı açık, uçuşlar üzerinden gidiş geliş yapılırken sadece Van’ın İran’a kapatılması hususunun garipliğine değindi.
En son yine Kapıköy’ün anahtarını bulmak için gittiği Ankara’da yaptığı görüşmeleri ve çıktığı makamları söz etti.
Tüm bunlara rağmen, “Ne yaptıysam açtıramardık” dedi.
Anlayacağınız, aylardır verilen müthiş bir mücadeleye rağmen önümüzde açılmayan bir Kapıköy ve her geçen gün büyüyen devasa bir sorun var.
Olmuyor, ne yapıyorsak, ne söylüyorsak da olmuyor.
Tabi bu da tüm kenti doğrudan etkiliyor…
Sayın Çeliktaş’ın bu anlamdaki değerlendirmesi hepimizin içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi net bir şekilde ortaya koydu.
Dedim ya konuşulan tek konu bu değildi.
Takva da arada değerlendirmelerde bulundu.
O da bu noktadaki durumu değerlendirip bazı yorumlar yaptı.
Sadece bununla sınırlı kalınmayacağını İran için verilen mücadelenin bir benzerinin Irak için de yapılacağını ve yakında gerçekleştirilecek bir Irak gezisi ile Van’ın bu pazardan da faydalanmaya çalışacağını söyledi.
Bunun yanında odanın esnaf ve tüccar için verdiği mücadeleden söz etti.
Bunlardan söz ederken de benim de etkilendiğim bir yorum yaptı.
Esnaf ve tüccardan söz ederken bu kentin yükünün büyük bölümünü çeken esnaf ve tüccarın çok hırpalandığını, dövüldüğünü (mecazen) ve yıpratıldığını söyledi.
Kentte çok farklı alanlar, temsiliyetler, isimler olduğunu fakat buna rağmen hedefin her zaman esnaf, tüccar ve esnafın temsilcileri olduğunun altını çizdi.
Kentteki tartışmalarının hep bu kesim ve temsilcileri üzerinden yürütülmesine adeta isyan etti.
Yapılanların tamamını anlattıktan sonra bunu yapmanın, esnafı bu kadar yıpratmanın doğru olmadığının altını çizdi.
Dediğim gibi çarpıcı ve önemli bir husustu.
Çünkü uzun bir süredir tüm kavgalar, gürültüler, tartışmalar hep esnaf, tüccar daha genelde de odalar, borsalar, STK’lar üzerinden yürütülüyor.
Siyaseti ilgilendiren konular bile bu kuruluşlar üzerinden götürülüyor.
Onları ilgilendirmeyen konular bile bu kesimlere bağlanıyor.
Esnaf yıpratılıyor.
Esnaf harcanıyor.
Esnaf zorda kalıyor.
Bu haklı bir sitem ve eleştiridir.
Bunun artık bir son bulması, bitmesi ve nihayete ermesi gerekiyor.
Kentin önünde gerçekten büyük sorunlar var.
Halletmemiz gereken devasa meseleler var.
Sadece Kapıköy değil birçok kronik mesele bizim önümüzde dağ gibi duruyor.
Bizim bunları çözerken tepesine çökeceğimiz kesim esnaf, tüccar değil.
Aksine yanında duracağımız, desek olacağımız kesim bu kesimdir.
Kastım da bir oda, borsa ya da STK değil.
Bu anlamda emek veren, iş üreten, aş üreten, istihdam sağlayan herkestir.
Bu haklı ve yerinde bir sitemdir.
Zor bir süreçten geçerken siyaseti işe, işi siyasete bulaştırmadan pandemi ile birlikte iyice derinleşen bu krizden hep birlikte çıkmanın vaktidir.
Bunu yapamazsak daha çok kaybedecek, daha çıkmaz bir yola gireceğiz.
Yine Takva’nın dediği gibi o gelir, bu gider, Kapı açılır, Kapı Kapanır yine kalan bizler olur, birbirinin yüzüne bakan bizler oluruz.
Gelen, giden kim olursa olsun yüz yüze baktığımız isimleri her halukarda sahipleneceğimiz bir noktada duralım.
İhtiyacımız olan budur.