(Ak Parti seçimi ne kadar doğru okudu?)
Daha 24 Haziran seçimlerinin şokunu atlatmadan, yerel seçim konuşulmaya başlandı.
Bir taraftan kayyumların seçimlerdeki rolü ve katkıları bir taraftan da “Erken seçim olsun mu, olmasın mı?” tartışmaları sürerken gazeteci İlhami Işık ilginç bir paylaşım yaptı.
‘Balıkçı’ lakabıyla bilinen ve yıllarca Kürt siyaseti noktasında önemli görüşmeler yapan Işık, ‘kayyum’ konusunda twitter’dan aynen şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ben Ak Parti yetkilisi olsaydım hiç geciktirmeden hemen bugünden DİYARBAKIR, VAN, MARDİN VE BATMAN Kayyumlarını yerel seçimde ADAY gösterirdim. Umuyor ve diliyorum böyle yaparlar.”
Kayyumların çokça tartışıldığı süreçte çok sıra dışı bir çıkış değil mi?
Bence öyle.
Bu paylaşımı burada bırakıp Van üzerinden şöyle bir ‘Bismillah’ diyelim. Sonra yine bu konuya tekrar dönelim.
***
Seçimin hemen akabinde, “Van’da herkes kazandı ise kim kaybetti?” sorusu üzerinden kentin ‘paradoks’a dönen seçim sonuçları üzerine konuşmuştuk.
Partilerin kutlamalar yapmasına rağmen, ben hem AK Parti hem HDP’nin kaybı üzerinde durması gerektiği hususunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Böyle düşünerek çalışmak, daha genelin şokunu atlatmadan ‘erken yerel seçimi’ konuşulması noktasında önemli.
24 Haziran seçim sonuçlarının yerele çalışmak, halkı anlamak ve buna dair adımlar atma noktasında çok önemli. Ama öyle görünüyor ki Van AK Parti İl teşkilatı bu konuda bazı ‘iç sıkıntılar’ yaşıyor. Seçim sonuçlarının başarı mı başarısızlık mı olarak görülmesi gerektiği çıkmazı ile birlikte ‘sorumlu’ arama çabaları bazı sorunlara sebebiyet veriyor.
***
Geçtiğimiz günlerde bir enteresan bir tartışma kamuoyunun gündemine taşındı.
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) bir kahvaltı düzenleyip milletvekillerini misafir etti. Bir kaç gazetecinin katıldığı kahvaltıda konuşan Van’ın yeni milletvekili İrfan Kartal’ın açıklamalarında seçimde alınan kayıplardan kayyumları sorumlu tuttuğu ve benzeri söylemler dile getirdiği belirtildi. O toplantıda yoktum. Sözlü olarak da gazeteciler bu şekliyle aktardı.
Fakat akabinde yereldeki bazı sitelerden okuduğum kadarıyla:
“Saray kaymakam yüzünden kaybedildi”, “Bu sonuçlarla yerel seçimler kazanılmaz.” gibi söylemler vardı.
Kenti adeta şok eden açıklamalar olarak yansıdı. Ortalığı buz kestiren bu açıklamanın akabinde Kartal, hemen bir açıklama ile bu haberleri ‘çarpıtma’ olarak lanse etti. “Bütünsellik dikkate alınmadan amacı dışında kullanıldı.” Dedi. Sonra kayyumların hizmetlerinin takdire şayan olduğunu belirtip Saray kaymakamı üzerinden bir örnek verdiğini belirtti. Gibi gibi... Bu minvalde geniş bir açıklama ile haberleri kabul etmedi. “Dedi”, “Demedi” hususu ayrı konu ama hazır bunun üzerinden konu açılmışken bir kaç kelam etmek isterim.
***
Sayın Kartal’ın “Söylemedim” dediği açıklamalar üzerinden gitmek gerekirse...
Bence AK Parti’deki hiç bir siyasetçi ne 24 Haziran ne de diğer siyasi tartışmaları ‘kayyum’ belediye başkanları üzerinden götürmemeli.
Zira bu tür söylemler ‘hata’yı geçtim kendileri açısından ‘facia’ olur.
24 Haziran seçimlerinin kaybedilmesinin sebebi ‘kayyum’lar değil. Aksine Van’da bir buçuk gibi bir sürede önemli hizmetler yapıp kentte yıllar sonra ‘hizmet’ kelimesini hatırlattıkları için önemli işler başardılar.
AK Parti’nin vekil sayısını 2’den 3’e, oy sayısını da 15 bine yakın bir oy ile artırdığı seçimlerin ‘kısmen’ başarı olarak görüldüğü Van için, AK Parti camiası ve bu camiaya yakın isimler şu yorumu yapıyor:
“Van’da 13 ilçeden 12’sinin kaybedilmiş olmasına bakmayın, yerel seçimlerde tercih daha farklı oluyor.”
Eğer sandığa bu şekilde yansıyan bir tercih varsa, bu seçimde kayyumlardan olağanüstü bir oy getirmesini beklemek yanlış olmaz mı?
Ya da ‘siyaset sahasına’ girilmelerinden Ak Parti camiasının bile rahatsız olduğu bir süreçte, siyasete girmeden ‘hizmet’ odaklı bir süreç yürüten kayyumları suçlamak biraz ucuza kaçmak gibi olmuyor mu?
Saray meselesine gelince...
Tamam, Saray kaymakamı FETÖ’cü. Orada oylar yüzde 77 oranında çıktı. Kaymakam HDP’ye çalıştı varsayalım.
Özalp’teki sonuç niye böyle. Özalp neden HDP’ye destek konusunda Başkale’yi bile geçen bir pozisyona geldi. Ya da Başkale, ya da Çatak? Ya da Muradiye?
Bence AK Parti’nin burada ilçeler üzerinden bir ‘özeleştiri’ yapması, birilerini suçlama noktasında daha doğru olacaktır.
Suçluyorsunuz demiyorum, suçluyorsanız yanlış yapıyorsunuz.
Ki, önceki yazıda da değindiğim gibi bunun yerine kaybedilen ilçeler, kimlerin oy getirdiği, kimlerin getirmediği konusunu çalışmak daha mantıklı olacaktır.
Ak Parti il teşkilatı ve vekilleri şimdi, “Oylarımız nerede?” diye sorarsa daha iyi olur.
Bu anlamda AK Parti’nin seçimi ne kadar doğru okuduğu ile ilgili hususu yeniden gözden geçirmek gerek.
***
Bence partinin 24 Haziran’dan sonra seçim öncesine dair içinde bulunduğu bazı ‘ruh halleri’nden ve takındığı ‘tavırlardan’ da vazgeçmesi gerekiyor.
Biri ya da birileri aracılığı ile kente iyi, kötü hizmet etmiş, ‘değer’ katmış isimlerin bir biri karalanması, siyaset dışına itilme çabası ‘hayra alamet’ bir durum değil.
Daha bir kaç gün önce Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması vardı.
Dedi ki:
“Seçimlerde verilen mesajı iyi değerlendirip yolumuza devam edeceğiz. Seçim atmosferinden çıktık diye durmayacağız, tam tersine hazır seçim atmosferi varken, yerel seçimlere hazırlanacağız. Bu aşamada, yerel seçimlerde halkın tercih edeceği, vatandaşın sevdiği adayları bulmaya çalışacağız. Hızla yerel seçimlere odaklanacağız. 24 Haziran seçimlerinde sandıktan çıkan mesajın gereğini yapıp yerel seçimlere gideceğiz.”
Şimdi...
Erdoğan’ın halkın tercih ettiği adaylara ‘odaklanma’ çabası varken Van’da siyasi figürleri, dinamikleri devre dışı bırakma çabası çok ‘doğru’ değil.
Geçmişte Van zaten ‘adam indirme’ amacı güdüp kentteki herkesi biçmeye çalışan siyasetçilerden, yeni siyasetçilerin ve politika üretebilecek vizyoner isimlerin önünü kesenlerden ve kentte siyasetçi bırakmayanlardan çok çekti.
Kimse potansiyel bir tehlike olarak görülmeden, önümüzdeki yerel seçim için ‘en doğru’ aday üzerinde partiden bir ya da bir kaç isim değil Van halkının ta kendisi ‘konsensüs’ oluşturmalı.
Haliyle kentin siyasilerini küçük düşürme çabaları, yerel seçim için ‘olası’ isimler olarak görülenleri için şimdiden ön alma çabası nafile!
***
İlhami Işık’ın ‘sıradışı’ teklifine dönecek olursak.
Evet...
Madem yerel seçimlerde insanlar ‘hizmet’ odaklı bir düşünce ile oy verecek.
Madem siyasetten, milletvekilliğinden farklı olarak kente en iyi hizmeti yapanlar konuşulacak.
Van’da 1,5 yılda büyük işler yapan isimler aday gösterilebilir.
Ben kente ‘değer’ katan kayyum belediye başkanlarını isim isim belediyeler ile bir araya getirip şimdiden onları eleştirilerin hedefine getirip spekülatif ve boş tartışmalara çekmek istemem. Ama böyle bir karar Van’da yapılan hizmetlerle bir arada düşünülüp uygulanabilir.
Siz kimin nereye aday gösterilebileceğini anladınız zaten.
Anlatmaya gerek yok. Hepiniz görüyorsunuz zaten.
***
Malumunuz yeni bir sistem ile yönetilmemiz 24 Haziran seçimleri ve halkın takdiri ile onaylandı. Erdoğan’ın yeni başkan olarak yöneteceği cumhurbaşkanlığı sisteminde meclis aritmetiği tartışılsa da külliyenin modeli daha büyük önem arzediyor.
Şimdi ofisler, kurullar, bakanlıklar konuşuluyor. Bakan olacak isimler şimdiden kulislerden düşmüyor.
Bu anlamda her dönem düştüğümüz hataya düşmeden, adam indirme politikasından vazgeçerek biraz da kendimiz ve kentimiz için ‘ortaklık’ yapsak ya.
Bakın bu dönem az sayıda iktidar temsilcisi vardı ama... Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığı, başbakan başdanışmanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcılığı gibi çok önemli bürokratik temsiliyetlerimiz vardı. Kötü müydü?
Hayır.
Çalacak daha çok kapımız olmuştu ilk defa. Biz görmesek de çok kazanımları oldu.
***
İşte ben de bu yüzden diyorum ki.
Biz bu dönem kentte uzun yıllardır siyaset yapan ama buna rağmen bazı kesimlerin hedefine koyduğu ve harcamaya çalıştığı Burhan Kayatürk’ü, Gülşen Orhan’ı, Fatih Çiftci’den en az birisinin bakan olmasının mücadelesini verelim.
Karalamalara, gözden düşürme çabalarına, iftiralara bakmayın. Bu isimler bu kentte hem hizmet, hem dolaylı bir değer katma konusunda büyük çabaları olan insanlar.
-Burhan Kayatürk’ün Van’da anlaşılamayacak kadar geniş bir siyasi çevresi ve uluslararası boyutlara varan siyasi temsiliyetleri oldu. 10 yıl partinin değişmeyen bir vekili olmak bir tesadüf işi değildi herhâlde?
-Gülşen Orhan’ın Sayın Erdoğan ile yakın mesaisi ve kentteki çok önemli konularda hem vekillik hem danışmanlık üzerinden katkıları oldu. Vekillikten cumhurbaşkanlığı danışmanlığına uzanmak her vekilin yaşadığı bir şey değil nihayetinde...
-Fatih Çiftci’nin Erciş belediye başkanlığından bakan yardımcılığına kadar uzanan süreçte gözle görülür bir çok eseri, Kapıköy gibi unutulmayacak bir katkısı oldu. Aldığı tüm görevleri başarmasa adım adım böyle bir terfi alarak yükselmek tesadüf olmasa gerek...
O yüzden kentimizin ve bizlerin siyasetçileri olan, bu topraklarda doğan, derdi Van olan bu siyasetçilerden birisinin bakan olması için lobi yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bunlar da değil. Bu isimlere ek olarak dışarıdan da bakan atabileceği gerçeği ile bir çok ismi önermeli ve bu isimlerin arkasında durmayı başarabilmeliyiz.
Ankara’da zayıf değiliz.
Vakıflarla, STK temsiliyetleri ile, TOBB’daki konsey temsiliyeti ile, kentteki güçlü ellerle bu işin peşi bırakılmamalı.
Neden Van’ın da bakanı olmasın ki?
Bu kentin evlatlarını sürekli eleştirilerin ve mesnetsiz iftiraların hedefinde bırakanlara değil, bu kenti daha güçlü kılmaya kulak asalım. Bu 3 isimden birisi Van’a bakan olsun.
Ben bunu istiyor ve destekliyorum.