Padişahım, sen adalet isteyenlerin iniltisini nasıl duyabilirsin ki, karyolanın cibinliği Zuhal yıldızına bitişiktir. Öyle uyu ki, adalet isteyen birisi kapına gelecek olursa feryadını işitesin. Zamanında birisi gelir de, bir zalimden şikâyet ederse, bilmiş ol ki, o şikâyet, senden sanadır. Çünkü onun zulmü senin zulmün demektir. Köpek yolcunun eteğini paraladığı zaman, eteği paralayan köpek değil, belki de öyle köpeği besleyen nâdan-cahil kimsedir. (Sadi)
Bu hikâyede belirtilen mesaj çokça tekrar edilmeli. Kalıcı olması için her defasında farklı bir şekilde gündeme alınması gerekir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) "Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz." buyurarak hepimize bir sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk kişiden kişiye değişiklik gösterse de, herkesin üstlendiği görevin önemini kavraması gerekiyor.
Peki, neden bazen bu sorumluluklarımızdan kaçınıyoruz? Çünkü büyük sorumluluklar üstlenmek kolay değildir. Mesela bir kimseye pilotluk görevi verilirse, bunu kabul etmesi ruhsal açıdan hasta olduğunu gösterir. Çünkü üç yüz yolcunun hayatını riske atacaktır. Ama aynı kişiye milletvekilliği, valilik, kaymakamlık veya belediye başkanlığı gibi görevler teklif edilirse, çoğu kişi tereddüt etmeden kabul eder. Hâlbuki bu görevler toplumun akıbetini belirleyebilecek kritik makamlardır.
Elbette bunun istisnaları vardır ancak bu istisna kayda alınmayacak kadar değersizdir. Hâlbuki bu görevler toplumu ihya edebilecek, aynı zamanda da yok olmasına yol açabilecek makamlardır. Bunun için bu görevlere talip olunca iyi düşünmek gerekir; bu görev cennet kapılarını mı yoksa cehennem kapılarını mı açacak?
Herkes kendi gücü ve yeteneği nispetinde elini taşın altına koymalı. Gerekirse konfor alanını terk edip hizmete soyunmalı. Bize verilen yetenekleri yerinde kullanmazsak yahut tam tersi; bizde olmayan yetenekteki işlere talip olursak manevi olarak ağır bir sorumluluk üstlenmiş oluruz.