…
Yoğ idi hem levh-u kalem
ne on sekiz bin bu alem
o demde Havva vü Adem
Ne ad-u ne sanda idi
Geldik bu mülke bahane
seyreyledik hoş şahane
sefer kılarız uş yine
vatanımız anda idi
Aklın ererse sor bana, ben evvelde kandaydım
dilersen deyiverem, ezeli vatandaydım
Kalu Bela söylenmeden, tertip düzen ilenmeden
Hak’tan ayrı değildim, ol ulu divandaydım
Malazgirt’ten Cumhuriyet’e Anadolu’m, heybende neler biriktirmişsin. Dök hele bir görelim, duyalım Yunus neler yazmış: Acı, sevgi, gözyaşı, özlem… Anadolu’muz, İnsan ve din paydasında acılarını, hassasiyetlerini, gönlünü, duygularını Yunus’un şiirlerinde gördü. Yunus Emre kılıçla dirilişin olduğu dönemde Anadolu da yaşamıştır, karmaşık olan bu dönemde ilim vardı ve gelişmişti. Bu ilimlerin en önemli âlimlerinden Yunus Emre’nin, felsefe, varlık, insan, aşk… Konularındaki görüşleri bizi düşündürür ve araştırma yapmamıza sebep olmuştur. Yunus Emre hakkındaki biyografilere bakılınca yarı mitoloji, yarı efsanevi, yarı gerçek… hepsi iç içe geçmiş konular çıkıyor karşımıza ve genelde rivayetlerle pekiştirirler.
Yunus Emre felsefesi; vahdet-i vücut öğretisinde şekillenen tasavvuf felsefesine dayanmaktadır. Şiirlerinde yalınlığı benimseye Yunus Emre, konu olarak insan, tanrı, varlık, yaşama sevinci, barış ve ölüm gibi değerleri benimsemiştir. Yunus Emre’nin felsefesinde insanı sevmek vardır, ‘’ yaratılanı severiz yaratandan ötürü’’ sözü kendisine rehber etmiş ve bu doğrultuda yaratıcı ile arasında gönül bağını biçimlendirmiştir. Sevgi ve inanç varsa öfke, kırgınlık, kızgınlık olmaz. Sevgi; bilgelik, emek ve olgunluk ister, yaratıcının ışığından mahrum kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Yunus emre ye göre bütün varlıkları tanrısal olana yönelten sevgidir. Maddeye sevgi, maddeye aşk yaratıcıdan uzaklaştırır ve yaratıcının olmadığı kalpte sevgi olmaz.
Yunus emre ye göre; bütün var olanlar Allah’ın çeşitli görüntülerinde başka bir şey değildir ve kader anlayışını bu doğrultuda işlemektedir. Yunus ta körü körüne kaderci anlayış yoktur ve insan sürekli bir değişim ve gelişim içindedir, her gelişim ve değişim yeniden doğmaktır, der. İnançta ahiret varsa ölümde yeniden bir doğuştur ve tek varlık olan Allah’a kavuşmaktır. Kişi için hayat bir araçtır, tek önemli olan ne yaptığın geride ne bıraktığındır.
Yunus kendini halkta görür, felsefesini ve zevklerini halktan asla soyutlamaz ve aynı gönülde eritir. Yunus için ayrı bir insan ayrı bir millet yoktur, yaratılan ne varsa yatandan ötürü kendisi için değerlidir, insanlığı saran duygu ve düşünceleriyle, her milletten her anlayıştan insanların en yakın dostu ve gönül arkadaşı olmuştur.
Yunus emre ye göre canlının olduğu her mekânda incelik vardır, inceliğin en önemli basamağı iyi söz, tatlı sözdür. Ağızda çıkan maksatsız, kırıcı ve anlamsız söz; birçok yanlışa da sebebiyet verecektir. Anadolu’yu mısralarında güzelleştiren, o katılaşmış katmanları üstünden temizleyip Türkçeye öyle bir müziki kabiliyet, öyle bir ahenk, öyle bir dinamizm vermiştir ki yüzyıllardır çizgisine yetişen bir şair olmamıştır. Türkçenin kullanıldığı her mekânda dilin sihirli ve sarhoş edici yönlerini bulup gönüllerle birleştirmiştir. Sözlerini tartıp kırıcılıktan uzak bir üslubu kendine dost edinmiştir.
Yunus bir sanatçı, bir usta, bir bilgedir. Bir şair olarak şiirin nasıl nakış nakış işleneceğini göstermiş ve bir derviş olarak insanlık anlayışının en zirve noktasını yaşamıştır. Kalbinde ruhunda hep ilahi aşk vardır ama dünyayı da yok saymaz, araç olarak gördüğü dünyadaki güzellikleri, dağları, ovaları, insanı… Tüm güzellikleriyle ruhunda işlemiştir. Yunus tasavvufi düşünceyi ruhunun derinliklerinde kavrayıp yaşamış, şiirlerinde samimiyet, heyecan ve aşkı akıcı bir üslupla işlemiştir. Bütün insanlığı ilahi aşka, kardeşliğe, merhamet ve şefkate davet etmiş, insan olmanın, kendini bilmenin, yaratıcıya ulaşmanın yollarını anlatmıştır. Yunus’u belli bir mistik kalıba sokmak doğru değildir, her şeyden önce Yunus’un kafasındaki anlayış kur’an ve sunnet’e, kendinden önce yaşamış mutasavvıfların düşüncelerine ve tecrübelerine dayandırır.
Yunus bir fanidir, kul olmayı bilen gerekliliklerini anlayan ve kendinde yaşatan bir fanidir. Yunus kul olmayı sevgi temeli üzerine kurmuştur ve bu sevgiyi canlılarla sabit tutmayıp Allah sevgisine uzatmaktadır. Yunus ta ki sevgi kademe kademe zerreden küreye bütün varlığı içine alan ilahi bir sevgiye dönüşür. Yunus’ta ki amaç hiçbir zaman maddi değerler olmamıştır, şiirlerinde her canlıya değinmişse de özünde yaratıcı olduğu için değerli görmüştür. Her şeyin özünde mevcut mutlak varlık olunca varlıklara ve insana verilen değer de Allah için olmaktadır. Örneklerinde peygamberleri gösteren Yunus, Peygamber efendimizi örneklerin en değerlisi olarak göstermiştir. Peygamber efendimizi yaratılış gayelerinden olan ilahi aşka ulaşmış ve en iyi insan olmanın tüm özelliklerini kendinde barındırmıştır.
Yunus’a göre tasavvufta ahlak olmazsa olmazdır, ahlaki olmayan her şey havya-i nefse ait ‘’yaramaz’’ kelimesiyle ifade edilir. Yaramaz olanı yararlı hale getirmek insan-ı kamil olmanın esasıdır. Allah a en yakın olan insan aşk ile Allaha ulaşmış insandır. Yunus Emre insan-ı kâmil’in önemli özelliklerini belirtmiş ve insanların bu mertebeye ulaşmasını ister. insanı aşka, ilahi olana ve tevhide davet eder. Ancak nefsinin kölesi olanlara mana yolu kapalıdır. Yunus bu kişiler için,’’ bir zerre aşkı olmayan belli bilin yabandadır’’; ‘’aşkı olmayan gönül misali taşa benzer’’;’’ bu hayale aldanan otlar davara benzer’’ der. Yunus’a göre insandaki elemlerin tamamı metafiziktir. Bu dünya hayatını seçmekle mutsuzluğu da seçmiş demektir. İnsan bu hayattan kopmak istemez ama fani bir varlık olduğunu da bilir. Bir yanda dünyadan göçmekle yükümlü olmak, öte yandan yaşamın gerekliğine bağlı kalmak insanda ruhsal bozukluklar yaratır. Bu elemlerden kurtulmanın tek yolu Allah’a aşktır.
Yunus tasavvufu halktan ayrı görmemiştir, şiirlerinde sosyal olayların ve mahalli olanı görmek mümkündür. Şiir sınırlı değildir, şiirde sonsuzluk vardır yunusta bu sonsuzlukta var olmayı bilmiştir. Şiirlerindeki öğreticilik, rehberlik insana bıkkınlık vermez. Yunus ben dememiştir, mütevaziyi şiirlerinde bilgelikle işlemiştir. Yunus aşkın halleriyle hâllenmiştir ve hak sırrının peşinden gitmiştir, sabırla aradığını bulmuştur ve haktan gelen şerbeti içmiştir. Haktan olanı insanda ,insanda olanı haktan görmüş, Şiirinde bu görüşten sapmamıştır, bildiğini hissettiğini ve anladığını aktarmaktan sakınmamıştır.