Takip eden okuyucularımız okumuş, görmüş, fark etmiştir.
Van’da her geçen gün bir sektör feryat ediyor.
Her bir sektörü temsilen konuşan esnaflar “Batıyoruz” diye bağırıyor.
Durumlar kötü.
İş yok.
Güç yok.
Elde, avuçta olanlar biteli çok oldu.
Destekler, yardımlar, krediler küçük bir deliği bile kapatmaya yetmedi.
Gemiler su alıyor.
Gemilerimiz batıyor.
Bu istisnasız tüm sektörün ortak feryadı.
Bir sektör tanımıyorum ki pandemiden etkilenmemiş olsun.
Koca koca üretim merkezleri olan da küçük bir barakası olan da pandeminin ekonomik boyutlarını hissetti.
Evde oturan amca da oturacak evi olmayan teyze de etkilendi.
Anlayacağınız etkilendik.
Ve artık dayanacak güç kalmadı.
Üstelik öyle bir süreç ki bizim bu süreçte tek başımıza mücadele etmemiz, çırpınmamız, tedbirler almamız yetmiyor.
Herkesin, tüm dünyanın topyekün bu işi sonuca erdirme noktasında aynı çabayı vermesi gerekiyor.
Ama öyle hususlar var ki bize de özel sorumluluklar düşüyor.
Mesela bizim Kapıköy’ümüz bize has bir yatırım ve alan.
Kapıköy bizim hassasiyetimiz.
Kapıköy’ün olmaması, kapalı olması en büyük kaybımız.
Bugün Kapıköy’ün de kapalı olmasının temelde iki sebebi var:
Van’ın durumu.
İki ülkenin durumu.
Kapandığında böyle kapandı.
İran’dan Van’a virüs girer, sonra da Türkiye’ye yayılır endişesi ile bu kapı kapandı.
Şimdi açılması için de benzer bir süreç lazım.
Önce Van’da durum iyi olacak.
Sonra İran’dan Van’a virüs gelmeyecek şeklinde bir tablo bekleniyor.
Biz iyi durumdayız.
Ama bu açılmasını sağlamıyor.
Yapılan çağrılar çare etmiyor.
Kapılar bir türlü açılmıyor.
Bunun için de tahmin ettiğiniz gibi bir adım ötesini bekliyorlar.
Genel durumların daha iyi olması.
Öyle görünüyor ki bu olmayıncaya kadar açmayacaklar.
Bu demek değil ki çabalarımız yetersiz…
Biz Vali Mehmet Emin Bilmez’in son dönemlerde sürekli tekrar ettiği ‘en iyi’ olma halimizi devam ettireceğiz.
En iyi, en sağlıklı, virüsün en az olduğu il olacağız.
Bu bizim elimizi güçlendirecek en önemli nokta.
Biz bunu devamlı olarak sağlayıp alınan tedbirlerle Kapıköy’ün açılması mücadelesini vereceğiz.
Sonra genele mesajı verip “Açılabilir” diyeceğiz.
Çünkü açılmalı.
Daha fazla batmamamız için.
Daha kötüye gitmememiz için.
Tekrardan normale dönmek için bizim en büyük gücümüz Kapıköy olacak.
Aslında zor değil.
Diğer kapılarda uygulanan prosedürler burada da uygulansa.
Tedbirli geçişler, önlemler bizde de olsa Kapıköy açılır ve geçişler sürer.
Eğer diğer kapılarda sürüyorsa burada da sürebilir.
Büyük bir problem yaratıyorsa kapatılır ki şu ana kadar hiçbir kapı ile ilgili böyle bir adım atılmadı.
Bu bir kez daha olayın bizim elimizle şekilleneceğini gösteriyor.
Şu an hepimiz Kapıköy’ün açılması noktasında hem fikiriz.
Arada sadece işin sağlık boyutu düşünenlerin tedirginlikleri hariç işe ekonomik kazanç ve hayatın devamlılığı noktasında bakan herkes açılmasından yana.
Ama bunu güçlü bir şekilde, sağlıklı bir şekilde, doğru temellerle savunamadığımız için zayıf kalıyor olabiliriz.
Tedbirlere uyan, önlemleri alan ve iyi noktada olan bir kentiz.
Ama yaz tatilinde olduğu gibi Batı’dan bir anda tatile gelenlerin akını ile yeniden en kötü illerden birisi olabiliriz.
İşte burada biz devreye gireceğiz.
“Gelmeyin”, “Virüsü taşımayın” diyeceğiz.
Önceki yıl Vali bey ısrarla bunu savundu.
Eşe, dosta, komşuya, akrabaya “Az sabır” demesini tavsiye etti.
Gidiş gelişlerde sınırlama konulmasını istedi.
Ama uymadık.
Yıllardır memleketine gelmeyenler Çin’dekilerin Wuhan’dan kaçtığı gibi gelmediği memleketi olan Van’a gelmeye başladı.
İstanbul’da, Ankara’da virüs olduğunu düşünenler o illerden Van’a büyük virüs taşıdı.
Haliyle biz en çok virüsün olduğu il olduk.
Bu kadar iyi durumdayken.
Kapıköy’ün açması bizim için elzemken bahara doğru giderken bir daha aynı hataya düşmeyelim.
Nevroz’da bu kapının kontrollü açılmasını isteyelim.
Tam denetimli gidiş gelişleri ve tedbirleri elde bırakmayan süreci devam ettirelim.
Yoksa olmayacak.
Bu iş böyle gitmeyecek.
Hepimiz kaybedecek, daha çok kaybedeceğiz.
Haliyle kararlı olalım.
Virüsün de algısının da bu kente kaybetmesine izin vermeyelim.
Dayanacak gücümüz kalmadı.