“Bazı kimseler güllerin dikeni olduğundan yakınırlar, ben dikenlerin gülü olduğuna şükrederim.” demiş Fransız yazar Alphonse Karr.

 

Dikenlere sahip gülleriz bizler de aslında, hepimiz gülüz ve dikenlerle doluyuz.

 

Mesele karşıdakinin gülünü dikenini ayırt etmek olsaydı; dikenleri bitirdikten sonra, gülde seviyor-  sevmiyor oynayacaktık ve gülü de harap edecektik belki.

 

Bugünden itibaren buluşma noktamız olacağını temenni ettiğimiz bu köşeden ilk serzenişimizi hoşgörüyle yapalım istedik. “Gönüller yapmağa geldim” diyen Yunus Emre’nin derdidir derdimiz.

 

Derdimizi söyledik, kendimizi tanıtmamamız olmaz.

 

Emre Karaduman ben. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin Öğrenci Konseyi Başkanlığına üniversitemizdeki fakülte, yüksekokul ve enstitü temsilcilerinin teveccühüyle ikinci defa uygun görüldük ve Van’daki Otuz Bini aşkın üniversiteli gencin temsiliyetiyle vazifelendirildik.

 

Sayıları hesaplanabilecek ancak değerleri hesaplanamayacak kadar büyük olan ekibimizle asli vazifemiz, öğrencilerin problemlerini ilgili mercilerde çözmeye uğraşmaktır.

 

Köprüyüzdür yani biz; üniversite yönetimiyle arada köprü, ildeki dinamiklerle köprü, il idaresiyle arada köprü ve iki senede bir yapılan Ulusal Öğrenci Konseyi seçimleri sonucunda oluşturulan kadrolarla da ülke idaresiyle arada köprü.

 

Söz konusu köprülüğümüz olunca yazılı ilk başlangıcımızı ilimizin asıl sahipleriyle yapalım istedik. Konuşmamız gereken onlarca ya da tonlarca mesele olabilir biliyoruz, fakat genel yaşantımızda rastladığımız ve sürekli kulağımıza çalınan bu mevzu ilk olmalıydı.

 

Van’daki on binlerce üniversitelinin kente kattığını ama karşılığında bulamadığını konuşmalıyız evvela.

 

Kentin dinamiği, bel kemiği olan esnafın derdi il ekonomisinin canlı kalabiliyor olmasının ana ögelerinden biri olan üniversite öğrencileri dolayısıyla da ildeki gençlik hoşgörü bekliyor.

 

Dolmuşta insani muamele bekliyor, dönercide alaka bekliyor ve alışverişte tebessüm bekliyor.

 

Memleketteki Otuz bini aşkın üniversite öğrencisi buraya kattıklarının karşısında umduklarını bulamıyor abiler.

 

Bazen hepsinden geçiyor hoşgörü bekliyor, onda da eli boş dönmek oluyor nasibimiz.

‘E buraya okumaya geliyorlar, başka ne umuyorlar!’ dediğinizi işitir gibiyim.

 

Üniversiteler varlık sebebi bilim yuvası olmalarının yanında kültürel kaynaşmaya/ zenginleşmeye de hizmet ederler, insanları memleketin bir ucundan diğer ucuna götüren neden sadece sınavdan aldığı puan değildir; hele hele Anadolu’nun kenarlarında kalmış şehirler için bu hiç söylenemez.

 

İmkânlar malum, hem eski gidememe durumu yok hem de memleketin her köşesinde üniversiteler mevcut. Ha bir de öğrenci sadece ders takip edecek olsa yapar açık öğretimden kaydını, alır babasının evinden eğitimini. Hal böyleyken biz gençleri hoşgörün, kızmayın çok. (Memleketteki kütüphane eksikliğini satır arasına yerleştirmekte fayda var.)

 

Yazının sonunu çabuk getirmekte fayda var.

 

İlk kapanışımızı yaparken köşesini işgal ettiğimiz nazarımızda kıymeti büyük olan ŞehriVan Gazetesinin kıymetli yöneticilerine ve vakitlerini meşgul ettiğimiz siz değerli okuyucularımıza sonsuz teşekkür ola.

 

Yazımız gereksinim dahilinde yazılmıştır, sahada kalan çalışmalarının tamamlanmasıyla sosyal bir şehir olmaya aday üniversitemizin gelişimini istikrarla sürdürmesi ve ferdi olmaktan gurur duyduğum memleketimin tam manasıyla üniversite şehri olması dileklerimle.

 

Varsa kusurumuz, hoşgörüle...