Dilbaz | Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...

            Yaldızlı sözlerle erdem bağdaşamaz. Konfüçyüs

Bir Arap atasözü mealen şöyledir: “Dilbaz, yani güzel söz söyleyen, konuşmasıyla ikna eden kişi gerçekte üreten kişiyi geçer.” Yani gerçekte güzel işler yapıp, dile getiremeyen kişiye karşı gerçekte iş yapmayıp, diliyle insanları etkileyen kişi galip gelir. Bazı dilbazlar,  bu yeteneklerini kötüye kullanma eğilimindedirler. Bu yeteneklerini yalanlarla süsledikleri zaman tehlike  baş gösterir.

Yalan her zaman kötü değildir. Araştırmacı Bryant’a göre üç tür yalan vardır. Gerçek yalan, beyaz yalan ve gri yalan.

Gerçek yalan: Kötü niyetli ve aldatıcıdır; vahim sonuçlar doğurabilir. Yalan söyleyenin kendisine faydası vardır. İçinde gerçeklik barındırmaz ve kabul edilemez.

Beyaz yalan: Hilesiz ve iyi niyetle söylenir. Başkasını üzüntüden, sıkıntıdan, olumsuzluktan kurtarma amacıyla söylenen genel olarak başkasının yararını göz önünde bulunduran, doğru olmayan ifadelerdir. Sonuç zararsızdır. Karşı tarafı koruyucu özelliği vardır. Biraz yalan biraz gerçektir. Kabul edilebilir niteliktedir.

Gri yalan: Niyet belirsizdir, iyi veya kötü amaçla söylenebilir. Sonucu belirsizdir, yani farklı sonuçlar doğurabilir. Yalandan elde edilen fayda belirsizdir. Doğruluk düzeyi belirsizdir. Sonuç yoruma bağlıdır. Bazen iyiye, bazen kötüye yorumlanabilir.

Psikiyatride patolojik yalan, mitomani olarak tanımlanır. Bu hastalığa sahip kişilere mitoman denir. Bununla ilgili bir hikaye anlatılır:
            Bir yörede mitoman, yani yalan söyleme alışkanlığına sahip bir kişi yaşıyormuş. Bu hastalıklı duruma sahip insanlar, çok üstün söz söyleme ve inandırma yeteneğine sahiptir. Bu nedenle insanlar yalan söylediklerini bile bile onların konuşmalarından hoşlanır ve bir araya gelmek isterler. Bu mitoman adamın kardeşi abisinin toplumda gördüğü itibardan etkilenerek onu taklid etmeye karar vermiş. Bu kararını icra etmek için kahvehaneye gitmiş. Abisinin yokluğunu fırsat bilerek bir hikâye anlatmaya başlamış: Ey cemaat, geçen gün yolda yürürken havada havlayan bir kuş gördüm. Cemaat adama bakmış ve “Böyle bir yalan işitmedik” demiş. Adam da yalanını toparlamaya çalışmış ancak inandırıcı olamamış. Derken abisi gelmiş. Cemaatin tartıştığını görünce ne olduğunu sormuş. Oradakilerden biri olayı anlatarak kardeşinin saçmaladığını söylemiş. Abisi, “Kardeşim doğru söylüyor” diye söze başlamış. “Ben de gördüm; bir kartal köpek yavrusunu pençelerine alarak uçuyordu. Bu arada da enik (Yavru köpek) can havliyle bağırıyormuş.”

            Dilbazlar her zaman yalan söylemez. Ancak güzel söz söyleyen, konuşmasıyla karşısındakini ikna eden kişi bazen yapamayacağı şeyleri iyi niyetle söyler. Karşısındakini ikna edip konuşmasındaki belirttiği hususları uygulamaya geçince şaşkınlıkla bakakalır. Ondan sonra yalana başlar. Ayette Yüce Allah, bizi bu konuda şöyle uyarıyor: “Ey inananlar, ne diye yapmayacağınız şeyi söylersiniz?” (Saff 2) Demek ki bu durum imani bir meseledir.

Bizlere düşen güzel söz söyleyene de söylemeyene de temkinli yaklaşmak. Güzel söz söyleyenin, söylediği konuda ehil olup olmadığını, söylediği hususu yapma kudretinde olup olmadığını araştırıp ona göre davranmaktır. Unutmayalım ki insanların başına ne geldiyse,  köprüyü geçene kadar güzel söz söyleyip köprüyü geçtikten sonra sözlerini unutanlardan gelmiştir.