Şu sıralar sosyal medyada çokça kullanılıp sıradanlaştırılsa da ‘coğrafya kaderdir’ son dönemlerde yaşadığımız çokça şeyin “Tam budur” dediğimiz ifadesi haline geliverdi. Modern tarih aktarıcılığının, sosyolojinin, iktisadın öncüleri arasında yer alan İbn Haldun’un ‘Coğrafya Kaderdir’ başlığı ile bile çok şey anlatan bir eserinin adıdır. Özetle, yaşadığı yerin insanların her şeyine etki ettiğini anlatır. Sadece coğrafya değil, “Siyasi mekanizmanın düzgünlüğü ya da bozukluğu da yine insan hayatının her şeyini etkiler” der. Genel olarak da toplumların içinde bulundukları yaşam şartlarının onlar için doğal olduğunu, bulundukları coğrafyaya uyum sağlamak adına o şekilde yaşamayı alışkanlık haline getirdiklerini belirtir.

***

Kasım 2020’nin sonunda Diyarbakır’da önemli bir çalıştay düzenlendi. Adı, Kültür ve İnanç Destinasyonu Çalıştayı’ydı. Mezopotamya Kültür Rotası denildi adına ve bu kültür rotasında ‘altın üçgen’ olarak tanımlanan Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa illeri eklendi. Sonra çalışma genişledi. Adı, GAP Bölgesi Turizm Odaklı Tanıtım ve Markalaşma Projesi’nin tanıtımı 27 Haziran 2021’de Şanlıurfa’da gerçekleşti. O projeye yeni iller eklendi: Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıufra ve Şırnak. Hem bir turizm atağı hem de bölgesel kalkınmayı hedefleyen proje ile Mezopotamya’yı bir çekim merkezi haline getirme adına önemli bir buluşma gerçekleşti. Projenin paydaşları arasında GAP idaresi, bölgenin kalkınma ajansları ve bölge illeri vardı.

***

Kültür Bakanlığı riyasetinde gerçekleşen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın da ortağı olduğu bu proje ile yukarıda adı geçen iller güç birleştirdi. Halihazırda Türkiye’nin yerli turist rekoru kıran bu illeri turizmde yeni bir destinasyon belirledi, yeni bir rota çizdi ve halihazırdaki turizm sayısını, gelirlerini ve cazibelerini artırmak için adeta bir adım daha öteye çıktı. O tarihten beridir de ‘Mezopotamya’ artık bir marka. Geçmişte GAP bölgesi, Güneydoğu illeri olarak bilinen tüm bu iller ‘Mezopotamya’ çatısı altına toplandı ve artık böyle biliniyor. Yatırımlar, projeler bu bölge illerine göre planlanıyor. Turizm planları buna göre şekilleniyor, turizm organizasyonları bölgeyi artık ‘Mezopotamya’ olarak tanıyor.

***

O tarihten bu yana da bizim ilgi gösterip çok görmediğimiz acayip bir hava yakaladılar. Ben de 27 Haziran 2021 tarihinde izlediğim o tarihten bu yana bu proje kapsamında başlatılan her yeni çalışmayı ilgi ve alaka ile izliyor, hayıflanıyor, iç geçiriyorum. O tarihten sonra bizi de bu bölgeyi de kapsayan projeler, çalışmalar olur mu diye bekledim. Aylar geçti. Hiç haber yok. Öyle görünüyor ki bundan sonra da olmayacak. Bizim dert etmediğimiz bir marka olma, master planı oluşturma, cazibe merkezi olma, merkez olma meselesini kimse de bizim yerimize dert etmiyor nihayetinde. Niye etsin? Daha kendisi meseleler için bile ortaklaşamayan bir kenti kim hangi marka altında hangi projeye dahil etsin?

***

Neyse, birkaç gün önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bir twit paylaştı. Twit şöyleydi: “GAP Bölgesi Turizm Odaklı Tanıtım ve Markalaşma Projesiyle, bölgedeki tüm illerin turizm potansiyeli bütüncül bir yaklaşımla ele alınarak ‘Mezopotamya’ markası oluşturuldu. Mezopotamya Mutfağı ise bu akşam Masterchef’te tanıtılıyor.” Size sıradan gelebilir ama bu ülkenin büyük bölümü için önemli bir konu. Türkiye son birkaç yıldır en çok yemek programlarını izliyor ve Masterchef bu anlamda büyük bir alan kaplıyor. Gittiği illerin tanıtımını yapıyor, mutfağını tanıtıyor, büyük ilgi görüyor ve çarpan etkileri 40 tane turizm, gastronomi vs. fuarından çok büyük! Bakanlık da bunun farkında, projeye bu kenti dahil ediyor. Bakanlık da artık tanıtımda bazı şeylerin çoktan değiştiğinin farkında, bilincinde.

***

Geçtiğimiz yıllarda da birçok il bu programlara dahil edildi. Acun Ilıcalı’nın bu programını kentlerine çekmek için illerin Valileri, Büyükşehir Belediyeleri adeta bir yarış içine girdi. Gastronomi’nin başkentleri bu çaba içerisinde iken Van’da da diğer büyük kanalların sıradan, haftasonu sabahın köründe ya da gecenin bilmem hangi saatinde yayın yapan programları çekimler yapıp belediyelere on binli hanelerde faturalar kesip gidiyorlardı. Katma değeri ‘sıfır’ olan, Cem Seymen gibi isimlerin gelip kitaplarını bulamayınca hakaret edip karşılığında 50 bin TL alıp kaba tabirle bizi ‘gömdüğü’ yaptığı o programlar bizim markamıza zerre katkı sunmadı. Van prestijli programlar yerine yerine üçüncü sınıf ‘sözde’ tanıtım programlarının, ‘kazanç’ merkezli taşeron programcılarının merkez üssü oldu.

***

Master Chef bu programlardan sadece birisi. Bu iller bunun gibi sayısız program ve organizasyonun içerisinde yer alıyor. Film festivalleri bu illerde yapılıyor, gastronomi fuarlarının merkezi bu iller, tarih denilince onlar hatırlanıyor, medeniyet denilince onlar biliniyor. Tüm bu gelişmelerin yanında tarihi kökene bağlı kalarak medeniyet koridorlarının kurulduğu bu bölgeler artık sanatta da rol alıyor. Bir küçük örnek daha vereyim. Dün twitter üzerinden de paylaşmıştım. Dünyaca ünlü bir sanatçı var: Ahmet Güneştekin. Resimleri, sanat eserleri dünyanın her yerinde kabul görüyor. Dünyanın tanıdığı Batmanlı sanatçı için aylardır Diyarbakır’da bir hazırlık vardı ve önceki gün ‘Hafıza Odası’ adıyla sergisi açıldı. Açılışta HDP Genel Başkanı Mithat Sancar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz gibi siyasi isimleri yanında çok ciddi bir katılımcı, entelektüel ve sanatsever vardı. Çok ses getirdi, herkes Diyarbakır’ı, bu sergiyi ve bu sergiye katılanları konuştu. Tanıdığım birçok gazeteci iki gündür oradan bildiriyor, oradan yazıyor, oranın atmosferini anlatıyor. Anlayacağınız nereye baksam Diyarbakır!

***

Aynı saatlerde Van’da ise Van’da ise tanıtımı geçtiğimiz yıllarda Van’da yapılan Kadim Aşiretler Federasyonu (KAF)’nun çalıştayı vardı. Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen aşiret temsilcilerinin ve kanaat önderinin (bu ifadenin çok itici olduğunun farkındayım) aşiretlerin toplumdaki yeri ve yapısını konuşmuş. Fotoğrafa baktım Van Valisi de vardı. Şaşırdım. Nihayetinde aşiret olgusu bir gerçek olsa da günümüzde bu kadar konuşulacak kadar söz sahibi olup olmadığı konusunda şüphelerim var. Aşiretlerin etki alanı küçüldükçe isimleri büyüyor. Mensuplarına sirayet etme şansları azaldıkça, mensupları üzerinden tavır belirleme söylemleri artıyor. Seçimlerde oylarını kontrol etme güçleri azalıyor fakat siyasette alan kapma çabaları artıyor. Tüm bunlara rağmen Van entelektüel çalışmaların değil aşiretlerin merkezi haline getirilmeye çalışılıyor. Garip!

***

Küçük bir örnek daha vereyim: Bundan birkaç yıl önce Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün ‘Türkiye’de Aşiret Gerçeği’ Sempozyumu gerçekleşti. O sempozyuma ‘Aşiretler, Siyasal ve Toplumsal Rolleri ve Yerel Medyadaki Yansımaları’ başlıklı bildiri ile ben de katılmıştım. Yaptığım ve sunduğum çalışmaya dair çokça inceleme, değerlendirme, seçim sonucu ortaya koymuş ve sonuçta şuna ulaşmıştım: Bir gerçek olsa da aşiretlerin temsil ettiğini söyledikleri nüfus ve sayı ile seçimlerde bunun sandığa yansıması arasındaki ilişki çok az. Yani o on binler, yüz binler seçime, seçimin adayına falan yansımıyor. Ortada büyük bir yanlışlık var, ama kimse bunu görmüyor. Başka kentler ‘geleceği’ olan konular hususunda öne çıkarılırken biz garip bir şekilde ‘eski’, ‘nostalji’ ağırlıklı, ‘orta halli’ çalışmaların merkezindeyiz. Aşiretler buluşması yerine bir dönem hayalini kurduğumuz Orta Asya-Orta Doğu’nun merkezindeki il olma gibi hayallerimiz vardı oysa bir dönem bizim…

***

İbn haldun haklıydı. İklimler, millet asabiyeleri, umranlar, su kaynakları, sıcaklık ve bilumum dengeler bir ülkenin, kentin kaderini bekliyor. Bizde bunların yanında çok darmadağın, çok istikrarsız, kimsenin müreffeh olamadığı bir arka plan da var. Bir de tüm bunların yanında hiçbir şekilde kendine yetemeyen, kendini yönetemeyen, kendi geleceğinde pay sahibi olamayan, hep birilerinin kendilerine büyüklük yapmasını bekleyen kent geçmişi var… Tüm bunlar bir araya gelince ve günümüzdeki durumu görünce de kusura bakmayın ama ben de “Coğrafya kaderdir” demeden bitiremeyeceğim. Coğrafyanın kader olduğunun acı bir şekilde telafuz edildiği coğrafyanın en mahrum, dezavantajlı ve birçok ‘şey’den yoksun kentiyiz. Coğrafya-kader tam bizim hal-i pürmelalimizi ifade edecek bir ifade!