Tam 9 yıl geçti.

Geçen her yılda yazdıklarımız, çizdiklerimiz, konuştuklarımız aynı.

Değişmiyor.

2011 yılında meydana gelen depremin yıl dönümünde temennimi ortak:

UNUTMADIK.

Depremi unutmadığımızı yazıyoruz, çiziyoruz.

Dünyalar kadar paylaşımlar yapıyoruz.

Her yıl 23 Ekim’de, 9 Kasım’da sosyal medya hesaplarında, kişisel sayfalarda, haber bültenlerinde 9 yıl önceki o depremin görüntüleri kaynıyor resmen.

Nereye baksanız o depremden manzaralar görüyorsunuz.

Bunları görünce de aklınıza, o depremi unutmadığımız, çok büyük dersler aldığımız, olası bir depreme hazırlıklı olduğumuz gibisinden düşünceler geliyor.

Depremin yarattığı manevi çöküşü, travmayı, psikolojik etkiyi unutmamamız gayet normal.

Kolay unutulacak şeyler değildi.

Hepimiz kayıplar verdik.

Hepimiz etkilendik.

Uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek acı tablolar resmettik.

Bunun dışında her şeyi unuttuk ama.

Deprem olduğunda yapılar neden yıkılır?
Hangi yapılar yıkıldı?

İhmal var mıydı? Varsa neydi?

Van’daki yıkımın temel sebepleri nelerdi?

Bunun gibi soruların cevabını unuttuk.

Van’da bir deprem olsa o günkü reaksiyonumuzdan farklı bir tutumuz olmayacak.

Mesela yapılaşmada ders aldık mı?

Bence almadık.

Bakın o depremde orta hasarlı hatta kimi hasarlı birçok yapıyı bin bir çaba ile az hasarlıya dönüştürmek için, hasarsız görünümü vermek için türlü çabalar verilen binlerce yapı var şu an kentte.

Başta orta hasar iken az hasara dönüşen çokça yapı var.

Makyajlanarak hiç deprem görmemiş gibi gösterilen evler, işyerleri var.

Yeni yapılan yapılar içerisinde o depremden ders almadan, depreme dayanıklılık noktasında eksikleri olan sayısız inşaat var.

Deprem görmesine rağmen, ağır hasarlı olmasına rağmen hala yıkılmayan yapılar var.

Var da var…

Tedbir almamak mı dersiniz…

Olası bir afete hazırlık olmamak mı…

Halen hiç deprem yaşamayacak gibi bir yapılaşma içinde olan bir kent mi dersiniz…

Ne derseniz diyin…

Nihayetinde ortada ciddi bir sıkıntı.

Ciddi bir ihmalkarlık ve vurdumduymazlık var.

Anlayacağınız bakmayın bizim “Unutmadık” falan diyerek sadece o anıları hatırlayıp iç geçirdiğimize biz aslında her şeyi unuttuk.

O depremi neden yaşadığımızı…

Sonuçlarını, yaşanılan yıkımların sebeplerini falan hiç mi hiç irdelemiyoruz.

Her artçı sarsıntı yaşadığımızda sadece depremin korkusunu hatırlıyor, birkaç deprem uzmanının tedirgin edici açıklamalarını dinliyor daha sonra hemen unutuveriyoruz.

O an oturduğumuz evin dayanıklılığını, afet anında yapılması gerekenleri, sonrasını falan hiç mi hiç düşünmüyoruz.

O yüzden unutmadığımız şey bir, unutmadığımız bin.

Depreme dair sayısız acı tecrübemize rağmen hala ilk günkü yerdeyiz.

Oysa deprem bizim gerçeğimiz ve bizim bu gerçek noktasında hazırlığımız her daim olmalı.

Kent olarak ne kadar hazırlıklıyız?

Bir araya gelip çözemediğimiz sorunlar noktasında neredeysek burada da o noktadayız işte.

O yüzden Allah’a emanet yaşayıp gidiyoruz.