Yıllardır yapılması beklenen yeni hastaneyle tanışma şerefine henüz nail olamadı Erciş. Mevcut hastanenin acil servisinin işleyişinin yıllardır tanığıyım. Benim gibi binlerce vatandaş da tanık. Yaşadığım ani sağlık sorunlarında devlet hastanesinin acil servisini özellikle tercih ediyorum, saatlerce bekleyeceğimin, beklerken gerileceğimin, gerilirken trajik vakalara tanıklık edeceğimin bilinci ve ayırdıyla. Bunu yaparken oradaki düzenin, daha doğrusu düzensizliğin bir parça olsun olumlu yönde değişmiş olabileceği umudunu taşıyorum içimde; fakat her seferinde netice hüsran oluyor. Düzelmek bir yana gün güne daha da karmaşıklaşan ve içinden çıkılamayan bir hal alıyor bu acil servis.
Kapıdan girildiğinde iğne atılsa bulunamayacak kabilinden bir kalabalık karşılıyor sizi. Toplam nüfusu 200.000’i aşkın bir ilçenin ihtiyacını karşılayacak bir devlet hastanesi olmadığı için her gün, her saat bu denli kalabalık bir acil servis görmekten yakınamıyoruz maalesef. Nüfusu mevcut sağlık kurumunun yeterliliklerini geçkin bir ilçe merkezinde acil servisin anormal yoğunluğundan şikayet etme hakkımız yok. Fakat söz konusu kalabalık sağlık hizmetlerinin düzenli işleyişine izin vermiyor. Acil vakalarda, örneğin trafik kazaları, kalp krizleri, yanma, düşme, sakatlanma vb. durumlarda küçücük koridora doluşan en az 20-25 hasta yakını doktorların, hemşirelerin, sağlık memurlarının rahat hareket etmesine izin vermiyor. Hastane trafiğini aksatmaları umurlarında bile değil, çünkü acılarını yaşamakla meşguller. Bağırıp çağırmakla, çığlık atıp üstünü başını parçalamakla işi halledeceklerini, hastayı iyi edeceklerini düşünenlere çok rastladım. O anki psikolojik durumları sağlıklı düşünmelerine el vermiyor olabilir; fakat hayati tehlikesi bulunan hasta için her saniye, hatta her salise büyük önem taşırken doktorun koridordan hasta odasına geçecek fırsatı bile bulamayışı çok ilginç. Her seferinde acil ve hızlı hareket eden doktor, hastaya ulaşabilmek için ‘yolu aç, çekil, kapının önünü tıkama’ diye bağırmak zorunda kalıyor. Bunu yaptığı halde doktoru dikkate almayan hasta yakınları var. Mahşer gününe çevirdikleri daracık alanda tek acı çeken, sevdikleri için endişelenen kendileriymiş gibi hareket ediyorlar. Onlara aksini anlatabilmek güç, hatta imkânsız. Neyse ki bin bir güçlükle hastaya müdahale etmeyi başaran doktorun, hizmet verdiği odanın kapısında beklemekten iki büklüm olmuş diğer ‘acil vakalar’ şaşkın ve meraklı gözlerle sedyede getirilmiş kalp krizi, trafik kazası kurbanı hastaya doktorun müdahale etmesini seyrediyorlar. Bekliyorlar ki doktor işini bitirsin, müdahaleyi yapsın ve odasına geçip kendileriyle ilgilensin. Doktorun o ‘çok çok acil’ vakaya müdahalesini bazen 20-25 dk bekleyen bu ‘az acil’ vakaların arasında durumu ciddi olanlar da var. Bakmayın siz az acil dediğime. Bu tanımı ben icat ettim. Doktor durumu hayati tehlike arz eden hastalara müdahale ederken kapıda bekleyenlere mantık yürüterek ‘az acil’i ben yakıştırdım. Her ne ise… Kapıda sıranın kendisine gelmesini bekleyen hastalardan biri bayılıyor bu arada, biri istifra ediyor, başı dönüyor, yere kapaklanıyor. Hurra o da acil müdahale odasına… Derken bir başkası daha… Durum bundan ibaretken kapıda hala beklemekte olan az acil vakalar sabrın sonuna gelmiş bünyeleriyle isyan etmeye, bağırıp şikayet etmeye başlıyorlar. ‘Biz burada neciyiz, bizim durumumuz acil değil mi, nerde bu doktor, bizi neden bekletiyorsunuz, bu nasıl hizmet’ çıkışlarını her vakit duyabilirisiniz burda. Genel olarak iki doktorun hizmet verdiği acil serviste öteki doktor da ya odasında hastalara müdahale ediyordur, ya da meslektaşıyla birlikte az evvel gelmiş olan çok acil vakaya/vakalara bakıyordur. Dolayısıyla bu keşmekeş bir türlü bitmek bilmiyor ve bu işleyişe dair en ufak bir çözüm girişimi de henüz ufukta görünmüş değil.
Durumu acil olmayıp da acil servisi günün 24 saati meşgul edenlere değinemiyorum bile. Hadi değineyim de tek sayfalık bir yazı yetmez bu durumu izah etmeye. Baş ağrısı için, diş ağrısı, hafif mide ağrısı, aspirin, ağrı kesici ihtiyacı için acil servisi kullanması gerektiğini zanneden sayısız vatandaşımız var. İlaç yazdırmak için hala acil servis kapısında bekleyenlerin sayısı belli değil. Acil sağlık hizmeti alması gereken ağır hastaların haklarını gasp etmekle kalmıyorlar, doktor kendilerini ilgili servise yönlendirdiğinde de söylenip şikayet etmeye başlıyorlar, bize hizmet verilmiyor yakınmalarıyla…
Bir keresinde durumu ağır bir hasta geldi servise. Yakınları doktor neden balkonda sigara nöbetinde, neden bize bakmıyor? Diyerek ortalığı ayağa kaldırdılar. Kavga gürültüye ramak kalmışken devreye bir güvenlik görevlisi girip açıklama yaptı: O doktor az önce aynı anda 3 hastanın hayatını kurtardı, o kadar bitkin ve yorgun ki sizi duyacak durumda bile değil, o sigara molasını vermek zorunda, vermezse size yardımcı olamaz. Bize her ne kadar ütopik gelse de gerçek bu ne yazık ki. Empatik becerilerimizin zayıflığından olsa gerek doktor hastayı anlamak istemiyor, hasta da doktoru… Acil vaka beklerken doktorun balkonda dinleniyor olması bize korkunç gibi görünse de gün boyu kafası ve bünyesi orda allak bullak olmuş o doktor için o 5 dakikalık balkon molası, son anında hayata döndürülen bir hastanın aldığı nefes gibidir. Doktorlara yüklenirken bunları hesaplamamız lazım. Ortada ciddi bir sorun olduğu kesin; fakat bu duruma doktorun dinlenme payına şikayet etmekle değil, hastanenin sağlık ve hizmet anlayışında değişiklikler yapılarak çözüm getirilebilir. Sorun ölmek üzere olan hastanın doktor beklerken, doktorun sigara molasında olması değil, sorun 3 hayat kurtarmış ve stresin had safhasını yaşamakta olan doktor dinlenirken ölmek üzere olan hastaya müdahale edecek başka doktorun olmamasıdır.
Hayatı boyunca Kürtçe’den başka dil kullanmamış yaşlı teyzeye sağlık personelinin ısrarla Türkçe laf anlatmaya çalışması, derdini anlatamayan teyzenin boynu bükük ortada kalması, acil doktoruna görünmeden önce girişte kayıt kartı alması gereken hastaların danışmada hemşire ya da sağlık görevlisi bulamaması, bir kayıt için bile 20 dakika beklemek zorunda kalması, doktor kapısındaki güvenlik görevlisinden torpilli olan vatandaşın sırada bekleyenlerden önce içeri girmesi (bunu ben de yaşadım maalesef), acil vakalar için kayıt masasında hemşirenin tansiyon vs. ölçtüğüne tanık olan hasta yakınının yanaşıp ‘hele benimkini de ölçüver’ demesi, bunun üzerine stres yaşayan hemşirenin hasta yakınına durumu sakince değil de bağırarak izah etmesi, upuzun kuyrukta sıra beklerken gerilen hasta yakınlarının veya hastaların birbirleriyle ağza alınamayacak küfürler eşliğinde kavga etmesi ve daha neler… Bütün bunlar Erciş Devlet Hastanesi’nin trajikomik film senaryolarına taş çıkaracak cinsten günlük yaşam kareleridir. Yalnızca Erciş’te mi? Değil, fakat ben gördüğümü yazdım, görmediğimi değil.
Dedim ki mevcut sorunlara çözüm yazısı değil, çözüm düşündürecek bir durum tespit yazısı olsun bu… Yine de istemeden geçemiyorum: Erciş Devlet Hastanesi acil servisini adam gibi işleyen başka bir devlet hastanesi aciline sevk edin lütfen. Buna çok ihtiyacımız var. Hızla kan kaybediyoruz ve hayati tehlike söz konusu. İhtiyacımız var… Lütfen…