"Oku yaradan Rabb'in adına."
(Alak/1)
"Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun!"
(Kalem/1)
"O, kalemle yazmayı öğretendir"
(Alak/4)
Okumak, ama neyi nasıl okumak? Herhangi bir metni, insanı, tarihi, olayı, eylemi veya kültürü. Okumak, ne için okumak? Bu soruları elbette çoğaltabiliriz. Asıl mesele neden diye sorduğumuzda saklı. Mâlumunuz, resulullahın Hira'da aldığı ilk vahyin ilk sözü ikradır, yani oku!
İlk vahyin ilk sözcüğü olması hasebiyle ortada okunacak bir metin bulunmamaktadır, peki okunması istenen ne ola ki? Her bir kelimesi, cümlesi, ayeti ve suresi ile insanı inşaa eden vahiy, hiç şüphesiz burda da bir yol ve menzil tayin ediyordu. Yüksek ihtimalle okumanın tüm yönlerini içine alan bu kelime ve bu cümle resul üzerinden bizlere de bir yön ve ufuk çizmesi gereken birer yol işaret taşıdır. İnsanı değerli kılan parametrelerden biri bilgi sahibi olma ve bilgiyi üretebilme kapasitesidir. Melekleri, Adem'e itaat ettiren asli sebep de bilmeyenin bilene tâbi olmasıydı. İkra; okumak, tefekkür etmek, kıraat etmek, olaylar arasında bağ kurmak, vakıayı doğru okumak ve değerlendirmek gibi anlamları içeren bir kitabın ilk sözü bu iken sonraki süreçte kaleme yani bilgiyi aktarma aracı olan her şeye yemin eden vahiy, kalemin yazdıklarını kelama dönüştürmeye bu kadar kıymet biçmeseydi savaş esirlerini okuma yazma öğretme karşılığı serbest bırakır mıydı peygamber?
Okumak, müslümanım iddiasıyla öne çıkan herkesin boyun borcudur. Hiç şüphesiz kelamullah sadece bir metin okumasından dem vuruyor olamaz. Kainatı, olayları, ayetleri, insanı kısacası şahit olduğu her şeyi okumasını ve okumadığı/okuyamadığı takdirde takdire şayan bir hayattan mahrum kalacağını vurgular. Peki her okuma insanı kemal yolculuğuna çıkarır mı? Bu sorunun cevabı, ikradan hemen sonra gelen "Yaratan Rabb'in adıyla oku" cümlesinden alırız. Aklın gerektirdiği okuma faaliyetinin ancak o aklı yaratanın bak dediği yerden bakınca bir anlamı olacağını ve insanın tekamül ederek ilerleyeceğini söyler. Vahyi referans alarak gerçekleşen bu okuma biçimi, insanlık tarihi boyunca failini; başı dik, alnı ak ve tarihe adını altın harflerle yazdırmayı sağlamıştır. Zira okumak insanı özgürleştirir. İlk okumaya başladığımızda başkasına muhtaç olmadan okuduğumuz için bağımsızlaşırız. Sonrasında okumayı da bağımsızlaştırdığımız için her gün her okumada yeniden hürriyet kazanırız. O'nun adına ve O'nun adıyla okursanız müstakim bir okuma yapmış olursunuz. Çünkü O, kalemle yazmayı öğretmişti. Elbette bilgiyi üretebilme potansiyeliyle yaratılmış insan için öğrendiği ve ürettiği her bilgi bir yük ve aynı zamanda güçtür.
Buna mukabil insan, bilgisini zulme dönüştürme özelliğine de sahiptir. Geçmiş ve yakın tarihte olumsuz örnekleri çok fazla sayıda sıralanabilir. Misalen insanlık hayrına enerji bağlamında kullanılacak uranyumu atoma, enerji tetikleyicisi olarak doğrultursanız nesilleri etkileyecek patlayıcıları vâretmiş olursunuz. İşin kilit noktası yine baktığınız yöne göre şekilleniyor. Okuma ve yazma ile ilgili istatistiklere bakıldığında ülkemizin, dünyada 86. sırada. Bölgelere göre dağılımı değişmekle beraber en fazla okunan türün edebiyat ve aşk romanları olduğu görülse de ilk sırada okul ve sınava hazırlık kitapları zirvedeki yerini koruyor.
Çocukların yarış atı gibi tek cepheye sürülmesi, akademik olarak başarılı olmazsan bittin kafasıyla yetiştiği bir ortam ve sistemde insanların her geçen gün insanlıklarını kaybedip beşeriyete daha fazla yaklaştıklarını, Allah'ın adıyla okumadıkları için bu acı gerçekle her gün yüzyüze kalmaya mâhkumuz.
Allah'ın adına kavli ve kevni ayetleri okumayan sözüm ona bilim adamlarının kibirden burnu kaf dağında ve hiçbir ahlâki sınır tanımadıklarını, bilimlerinin asla ilme dönüşmediğine yine ve yeniden şahitlik etmekteyiz. Oysa bilgi, ilme dönüştüğü vakit bilenini tevazu ve derdi insan olan öğrendikçe ne kadar az bildiğinin farkına varan tıpkı bir buğday başağının büyüdükçe, taneleri ağırlaştıkça yere doğru eğilmesi misali vakur ama mutevazı kılmalı değil miydi? Çünkü o ilim okuma ve aktarma özelliğini onu verenden emanet olarak aldığının bilincindedir. Kur'an' ın ilim üzerine müspet ve menfii iki örneği olan Karun gibi bilgisini kutsayan ve ona kul olmak ile Talût gibi ilmini zulme karşı bir halkı kurtarmak için kullanan olmak arasında tercihini Talûttan yana kullanması gerektiğine iman ederek yaşar.
Müslüman kevnii ayetleri de kavli olanlarını da okumakla mükelleftir çünkü o halifedir. Yeryüzünün halifesi olduğu kadar kendisinin ve ailesinin de halifesidir. O okuyacak ki yeryüzünde zulmü bertaraf edebilsin. Okuyacak ki çocukları da okusun. Yazacak ki nesilleri de ayağa kaldırsın. Aksi halde Ali Şeriati'nin deyimiyle; "Okuyun, zira mürekkebin akmadığı yerde kan akar." gerçeğiyle hemhal oluruz.
Kadın erkek farketmeksizin her ayeti okumalı ve okuduğumuz her ayeti O'nun adıyla okumalıyız. Vahyin öyle bir potansiyeli var ki 23 yılda en zengininden en fakirine, en bilgesinden en cahiline, en zaliminden en mazlumuna varana dek öncü ve örnek bir topluluk meydana getirdi. Yine ve yeniden bu ideali gerçekleştirebilir, yeter ki okumayı doğru yapalım. Yöneticiler yönettikleri tebâyı doğru okurlarsa adil olurlar. Eşler birbirlerini doğru okurlarsa mesud olurlar. Muallimler talebelerini doğru okurlarsa her birinin kendine has niteliklerini farkederler ise insan yetiştirirler. Ebeveynler evlatlarını doğru okurlarsa zulmetmezler.
İbrahim'in babası onu doğru okumadığı için tebliğinden mahrum kaldı. Lut ve Nuh'un eşleri, doğru okumadıkları için geride kalanlarla birlikte helak oldular. Ebu Leheb yeğenini doğru okumadığı için zelil oldu. Öte yandan Yakup, Yusuf'u doğru okuduğu için ona kavuştu. Zekeriya, Meryem'i doğru okuduğu için himaye etti. Meryem; İsa'yı doğru okuduğu için vahiy, İsa'yı ona nispet ederek andı. Hatice, Muhammed'i doğru okuduğu için Tahir'in eşi Tahire diye geçti tarihe.
Okuyacağız okumak zorundayız, biz okumaz isek canımızı okurlar. Evlatlarımızı doğru okumayanlar yetiştirir, gündemimizi onlar belirler, algımızı onlar yönlendirir. Bizi son iki asırdır olduğu gibi kendilerine mahkum etmeye devam ederler. Evet okuyalım ama bir şartla;
O'nun adıyla, O'nun adına.
Kulaklarımda çınlayan eski bir ezginin sözleriyle bitiriyorum;
Oku hakkın adıyla ve hiç tasalanma
Çünkü fitne kalkacak ümmetin kıyamıyla
Oku mazlum açlar ve yalın ayaklar
Gözünde kin çiçeği bebeler anısına
Oku Rabb'in adıyla
Oku özgürlük için.
Vesselam.