Rahman'ın adıyla.

"Ramazan ayıdır ki; insanlığa rehber olan bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran furkan olan Kur'an, işte bu ayda indirilmiştir." (Bakara:185)

Her birimizin hayatından kaç Ramazan geldi geçti kim bilir. Kimimizin hayatına şöyle bir dokundu kimimizin şeref konuğu oldu kimimizin hayatında ise misafirlikten ev sahipliğine geçiş yaptı Ramazanlar.

Müslüman dünyada coşkuyla karşılanan sayılı bir zaman dilimidir Ramazan. Mahyadan, medyaya, camiden, çarşı pazara sinen ayrı bir kokusu ve rengi vardır bu ayın. Hazırlıklar yapılır, mukabeleden teravihlere, teravihlerden yardımlaşmalara, iftar ve sahur sofralarına varıncaya kadar her yönüyle zaten güzel olan bu ayı daha da güzelleştirir adeta.

Gözlerimizi kamaştırsa da acı gerçeği örtemeyecek kadar şeffaf bir güzelliktir aslında. Genel olarak bu şeffaflığın karşısında gözlerimizin kamaşması gerekçesiyle kapatırız amma velakin hakkı ve hakikati görmek isteyenler için parmak ucuyla dokunmak yeterlidir aralamaya zelil eden bu zilali. Kur'an'ın deyimiyle insanlığa hediye edilmiş ve özünde değerli bir ayı daha da değerli kılan şey insanlara  rehber olsun diye gönderilmiş olan vahiydir. Nâsın Rabbinden insanlık ayına insanlığın el kitabı bu ayda gönderilmiştir.

Ne muazzam bir tasarım!

Peki, neden Ramazan? Neden Kur'an? Ve neden Furkan?

Furkan, sözlük anlamı ve  terim anlamı birbiriyle örtüşen kelimelerden biridir.

İyi ile kötüyü doğru ile yanlışı, hak ile batılı ayırt etme özelliğidir. Zira Faruk'ta bu kökten gelir. Bir konu hakkında son sözü söyleyen ve kıstas koyan kişi anlamındadır.

Misal Hz. Ömer'in Faruk mahlası ile öne çıkmasındaki en temel sebep bir konu hakkında bağlayıcı noktayı koymasıydı.

Şimdi gelelim asıl mevzuya; Kur'an ve dolayısıyla Ramazan, hayatımızda bu yönüyle ne kadar etkin? Önce şahsi sonra toplumsal olarak baktığımızda pek de etkin olduğunu söyleyemiyoruz. Aksine edilgen bir durumda olduğunu söylesek yanlış sayılmaz. Rahmet ayı diye coşup kimi zaman merhametten sınıfta kalıyoruz oruç tutmayı  hastalık sonrası bir  nekahat  dönemi gibi görüyor, kıtlık çıkmış gibi difriz doldurup, Ramazan menüsü hazırlıyor bu da yetmezmiş gibi en aktif olmamız gereken ayda en pasif halimize sığınıyoruz. Orucu, ruh ve beden bütünlüğünden koparıp tüm yükü de bir  tanecik organ'a yani mideye yüklüyoruz. bütünden parçaya doğru giden yolda oluşan helezonda ne kadar da küçük bir ayrıntı olarak görünüyor mide derdimiz.

Yüksek ihtimalle insanlık ile yaşıt bir ayı ve o ayı zinnureyn kılan kitaptan terfi ederek yükselmesi gereken bir askerin omuzundaki rütbeleri ata ata düşüşünü seyretmek ve hatta yaşamakla eş değerdir. Ramazan'ı buzdolabı ile yemek masası arasına sıkıştırmak. Ramazan'ı Furkana vesile kılmak, ancak Faruk olanların idealidir böyle bir farkındalıkla Beklenen ve yaşanan Ramazan insana neleri fark ettirir? Neleri ayıklattırır talibine...

Muhtemelen ilk elden şunları revize etmek, hatta değiştirmek gerekir.

Mukabelenin değil muamelenin esas olduğu, sakız çiğnemenin değil sınır çiğnemenin dert edilmesi gerektiğini, orucun hedefinin mide boşluğundan ziyade akıl doygunluğu olduğunu, reyting uğruna sahurdan iftara mitoloji efsane safsata üçlüsü ile kitle uyuşturan hocaları değil, iman-tevhid-hakikat bilinciyle ahiretimizi düşünen dostlara kulak vermemiz gerektiğini, bir ay açık büfe servisi yaparcasına menü hazırlamanın değil, irade terbiyesinin talibi olunmasını, oruç tutmamanın yollarını değil tutmanın çarelerini aramanın, abdest alırken boğazımıza su kaçtı diye yaygara koparmanın değil ağız ishali olmuşcasına konuşmamanın eftal olduğunu kısacası İsrailiyatın açlığına değil, Zekeriyya ve Meryemce bir oruç tutmanın şevkine ram olmalı müslüman.

Hasılı kelam değişim ve dönüşümün miladı olurcasına bir Ramazan için çalışmanın farz olduğunun. Bunun için de farkındalık oluşturması gerektiğini anlamalıyız,öyle bir ramazan olmalı ki mazluma sıkılan kurşun iftar soframızdan geçmemeli, bedenimize aldırdığımız abdesti kardeş kanıyla bozmamalı, zira oruç yemenin kefareti vardır ama zalime desteğin mazereti yoktur.  Ramazan 30 güne sığacak bir dilimden ibaret ise bir ay. Ömre yayılırsa binlerce aya yayılan b aydınlık iklimi olur. Ramazan, Kur'an'ın Furkan yönüyle en çok muhatap olunması gereken bir zamandır. Zamanın zemini sağlamsa onu hiçbir Sarsıntı hiçbir deprem yıkamaz. Hak nedir? Haksöz hangisi? Doğrular kimler? Doğrularla beraber olmak nedir? Farzların emirlerin, nehiylerin ve tavsiyelerin hikmeti nedir? Cevabı gökten inen bir ikram olan ve dokunduğunu da Mükerrem kılan sözlerin en güzeli  kur'an'dadır.

Oruç tutarken yanlış yapmayalım diye hayattan kendini soyutlamak orucun ruhuna aykırıdır. Aksine hayatın içine karışıp aksiyon almalıyız ki onun bir amacı ve anlamı olsun. Oruç ayetinde "Bilirseniz sizin için oruç tutmak daha hayırlıdır" tavsiyesini kulağımıza küpe, gönlümüze Fer kılmalıyız Öyle olmalı ki; dinin güzelleştirdiği insan böyle ise bu dinin kendisi ne kadar güzeldir merakını uyandırmalı ötekinde. Gelin bu Ramazan hepimize bir Furkan olsun öyle bir ayrım olsun ki; Mazlum'u da zalimi de kayırmayalım! Söyleyeni kim olursa olsun bize zalimden yana  olmayı meşrulaştırmasın, öyle bir ayrım olsun ki birilerinin din algısı bize dinin tek ölçüsüymüş gibi yutturulmasın.

Öyle bir farkındalık olsun ki Ramazan bizi beşeriyetimizle bu dünyaya değil insanlığımızla ahirete kopmaz kilitlerle bağlasın. Kur'an'a öyle verelim ki kendimizi O da bizi sahiplensin, sarıp/sarmalasın, soframızda midesini doyurduğumuz insanlar bu Ramazan ruhlarını hakkın hakikatiyle kuşatsın ikramımız kuran olsun. Öyle bir Ramazan olsun ki Ramazan geldiğine pişman değil memnun olsun, öyle olsun ki her birimiz tıpkı Allah kulu Muhammed'in Hira'da nasıl giderdiyse açlığını, vahiyle tenzilden temsile geçirdiyse onu, bize de öyle insin vahiy. Öyle bir ramazan olsun ki; zalime set, mazluma salat olsun, imsak ile tutup İnfak ile açalım orucumuzu, özünde bereketli olan Ramazan hayatlarımıza bereket ve bilinç katsın...

Hayya ale'l felah Hayya ale'lssalah.