“Ben kendi sirkemi yedikçe, helvacının cevrini çekmem. Hey nefs! Aza kanaat et ki, sultan ile fakiri bir göresin.” (Sadi)

Kanaat, sözlükte elinde bulunandan hoşnut olma ve fazlasını istememe anlamına gelmektedir. Kanaat insanı vezir; kanaatsizlik -doyumsuzluk, tamahkârlık- ise rezil eder.

Kanaati herkes över ancak çoğu kimse kanaatkâr olmak için çabayı ihmal eder. Sevgili Peygamberimiz (sav) “İnsanoğlu iki vadi dolusu altına sahip olsa buna bir üçüncüsünü daha eklemek ister” hadisi doyumsuzluğun yapısal olduğunu gösterir. Yani kanaatsizlik eğilimi doğuştandır ancak tüm kötü hasletler gibi terbiye edilebilir; tabii istenirse.

Gazali, hırs ve tamahkârlıktan kurtulup kanaat erdemini kazanabilmek için insanın akli ve ahlâkî bazı değişimlerden geçmesi gerektiğini söyler. Gazali bunları “İhya” adlı eserinde şu şekilde sıralar:

  • Harcamaları olabildiğince kısarak zorunlu ihtiyaçları karşılamak ile yetinmek,
  • Allah’ın her canlının rızkına kefil olduğu yönündeki vaadine güvenerek gelecekle ilgili kaygı taşımamak,
  • Asıl zenginliğin kanaatkârlıkta olduğuna, hırs ve tamahkârlığın kişiyi alçaltacağına inanmak,
  • Zenginliğin bir şeref ölçüsü olmadığını bilmek,
  • Bununla birlikte kanaatkârlık mutlaka yoksulluk anlamına gelmez, kanaat sahiplerinin zengin olmaları da mümkündür; bu durumda olanların cömertlik göstererek imkânlarını başkalarıyla paylaşmaları gerekir; zira cömertlik peygamberlerin erdemlerindendir.

Kanaatkâr insan mutludur. Elindeki ile yetindiği için başkasına muhtaç olup el açmaz. Başkasına muhtaç olmak her anlamda kötü değildir. Herkes herkese muhtaçtır. Burada kınanan muhtaçlık, elindeki ile yetinmeyip daha fazlasına sahip olmak arzusu ile kendini başkasına muhtaç hissetmek. Buna açgözlülük de denilebilir. Açgözlü insanının gözünü Resulullah'ın ifadesi ile toprak doyurur.

Kanaat edebilmek, Gazali’nin yukarıda sıraladığımız tavsiyelerine uymanın yanı sıra ihtiyaç duyduğumuz şeylerin gerçekten ihtiyaç olup olmadığını düşünmektir.

Kanaat, bazen yanlış anlaşılır. Şöyle ki kanaat, çalışmayıp oturmak, başkasının eline bakmak değildir. Kanaat, bileğin emeği, alın teri karşılığı kazandığına razı olup başkasının kazancına göz dikmemek demektir.

Mutluluk, huzur kanaattedir. Kanaat yoksa Karun kadar zengin olsa da insan ne huzur bulur ne mutluluk.