Özlü Söz: 1- Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.  Hz. Muhammed (sav)

 

2- İmanın iktidar olmadığı yürekte, Şeytan ihtilal yapar.

 

 Yıllardır yazılarımda Türkiye Cumhuriyetinin Sabataist Yahudiler tarafından kurulduğunu çeşitli belgelere dayandırarak ortaya koydum. Ve Osmanlı devletinin kimler tarafından ve niçin yıkıldığını yazdım. Ama gelişen olaylar ve siyasal yapı insanlarımıza o kadar sirayet ettirilmiş ki doğrular yerle bir edilirken yalanlar kral yapılmış.

 

İslam coğrafyasının sınırları İsrail Siyonist devleti kurulsun diye hakim olan Osmanlı devleti yıkıldı ve ümmeti oluşturan milletler ulusal kimlikle birbirinden koparılarak suni bir yapı oluşturuldu. Bu suni yapı içinde uluslar birbirine düşman haline getirildi. Burada en çok hakkı yenen zulme uğrayan ve istiklali eline verilmeyen Kürtler oldu.

 

Kürtlerin günahı batıdan alınan dört Katolik Hıristiyan ülkenin kanunlarının tercüme ederek İslam hukukundan vazgeçilmesine karşı çıkmaktı. İşte bu İslam’a sahip olma Kürtlerin Sabataistlerin kurduğu Kemalist sistemin hışmına uğramasına yetti.

 

O tarihten başlayarak Kürtlere her türlü zulüm reva görüldü. Bugün bu zulümlerin neler olduğu ve Kürtlerin bugün neden isyan ettikleri asıl mecrasından saptırılarak gerçekler su yüzüne çıkarılmıyor.

 

Devlet denince ona bir kutsiyet atfediliyor. Bu İslam’a geçerli olan bir durumdu ama İlahi hükümlere dayanmayan bir devlet için bu kutsiyetin devam etmesi İslami olmadığı gibi ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti için bu kutsiyet devam ettirildi.

 

Bugün ülkede yaşayan ve ben Müslüman’ım diyen ama İslami bilgi ve şuurdan yoksun olanlar bu kutsiyeti devam ettiriyor. Devlete karşı çıkmak İslam’a karşı çıkmak olarak algılıyor.

 

 Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti İslam yerine batının dört Hıristiyan ülkesinden kanunlar tercüme ederek bu sistemi kurdu ve kuranlar da Türk değil Sabataist Yahudilerdi. Kendilerini hem Türk ve Müslüman gösteren Sabataist Yahudiler bugün içinden çıkılmaz sorunları bize miras olarak bıraktı.

 

 

 

1100 yıl İslam kardeşliğinin mükemmel örneklerini veren Türk ve Kürt milleti bugün birbirinin kanını döken düşman kardeşler olmuşlardır.

 

ABD, İsrail gibi Siyonizm’i kendine kutsal görüş olarak belirlemiş bir terör devletini korumak, kollamak ve hedeflediği sınırlarına ulaşmasını kolaylaştırmak için bugün İslam coğrafyasının evlatlarını birbirine düşman ettiği gibi onların birbirlerinin kanını dökmesine çanak tutmaktadır.

 

İslam coğrafyasını karıştırmak ve orada bulunmak adına hareket eden ABD burada bu coğrafyanın evlatlarını birbirine kırdırıp bölmek için hareket ederken Suruç katliamı olayın odak noktası oldu.

 

Ve akabinde 35 yılı aşkın bir süredir Kürtleri temsil ettiğini ve Kürt halkı için savaşım verdiğini söyleyen PKK son günlerde yapmış olduğu saldırı ve tedhiş hareketi ile gündeme oturdu.

 

 

PKK birden bire bu saldırı ve savaşa neden kalkıştı. Oysa HDP siyasal alanda %10 barajını aşmış ve beğeni toplamıştı. Siyasal alanda bu temsiliyet herkes tarafından benimsenirken PKK’nın başlattığı eylemler sonucunda bugün ülke bir çıkmaza girmiştir.

 

HDP burada en çok sorumluluk alması gereken partidir. 7 Haziran seçimlerinde kendisine tanınan bu fırsat elden kaçırılmamalı.

 

PKK’nın halk tarafından kabulü mümkün olmayan eylemlerine HDP ciddi manada karşı durmalıdır. Uykuda katledilen ve babası ile telefonda konuşanları arkadan vurarak katletmek hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir durumdur.

 

Siyaseten bunlara karşı olduğunu söylemek kolaydır. Bunu cidden ve içten gelerek yapmak halkın istemleri doğrultusunda hareket etmektir ve siyasal gidişatta atılacak en büyük adımdır.

 

PKK’nın dağ kadrosunun liderleri bulundukları hal ve durum üzerine siyasal zemindeki siyasetçiler gibi düşünüp kararları tatbik edilemez. Çünkü silah eldeyken söylenen siyasal söylem ve eylemler silahsız bir siyasetle örtüşmemektedir.

 

 

 

Mademki HDP siyasal zeminde Kürt halkının sorunlarını ve temsiliyetini üstlenmiştir o halde PKK’nın dağ kadrosunu bu konuda ikna etmek zorundadır. Zaten 2012 yılından beri Amerika’ya yapılan ziyaretlerde atılan adımlar bu yönde değil miydi?

 

Eğer Türkiye’deki Kürtlerin entegrasyonuna evet denilmişse ve yapılan seçimlerde bu yönde de baraj aşılmışsa PKK’nın bu eylemleri neyin nesidir? Leyla Zana heyetin ABD dönüşünde “Kürt sorununu çözecek tek lider Erdoğan’dır” sözü o zaman neden söylendi.

 

PKK’nın polis ve asker öldürmesinin yanı sıra halka ait araçların yakılması ve zarar verilmesi bu dönemde HDP’yi zorda bırakır. HDP bunun farkında olarak bu soruna ciddi çözümler bulmak için mutlaka kalıcı ve ciddi adımlar atmalıdır. Tabi bu konuda devletin de o oranda sorumluluk taşıyarak bu konuya el atıp hareket etmeli ki karşılıklı atılacak adımlar soruna çözüm getirebilsin.

 

Biz meseleye kendi açımızdan baktığımızda tarihin derinliklerinde İslam için kader birliği yapmış iki güzide Müslüman milletin emperyalizmin oynamak istediği oyunun farkına varıp bozmalarıdır.

 

Rahmetli Erbakan Hoca Siyonizm’in emrindeki emperyalistleri çok iyi tanıdığı için İslam coğrafyasında emellerini de çok iyi bildiğinden dolayı “ Irak’ı işgal edecekler sonra sıra Suriye’ye gelecek ve daha sonrada Türkiye’yi bölecekler” demesi bugün ne yazık ki gerçekleşmiş durumdu.

 

Amerika emperyalizminin emelini gerçekleştirecek kadrolardan olmamak ve oynamak istedikleri oyunu bozmak için Türk ve Kürt halkının gelecekteki kardeşliğinin daha pekişmesi için öncelikli olarak HDP kadrolarına ve AKP yönetim kadrosuna çok iş düşmektedir.

 

1 Kasımda seçimlerin güvenli ve sorunsuz geçip ülke insanın mutluluğu için atılacak adımlar siyasal platformdaki her siyasiyi halkın gözünde yüceltir.

 

Oyunun bir parçası olmamak tam aksine oyunu bozan Kürt ve Türk halkının kardeşçe el ele tutması dileği ile ……

 

Selam ve dua bütün Müslümanlara