Van’da son bir haftadan bu yana önemli bir kamuoyu oluşturuldu.

Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından startı verilen ve ardından çığ gibi büyüyen bir destek ile Van Gölü bir kez daha kentin en önemli gündemi oldu.

Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan’ın oluşturduğu #VanGölüNefesimizdir etiketi daha sonra tüm kesimlerden destek ve yorum gelen bir kampanyaya dönüştü.

Konu bir anda kentin tamamının yorumladığı, desteklediği bir farkındalığa döndü.

Farkındalık sonrası bir dizi adımlar da atıldı.

Örneğin belediye konuyu hemen Haziran ayı meclis gündemine aldı.

Toplantı öncesi bu konu konuşuldu.

Öneriler paylaşıldı.

Belediye hemen akabinde ilgili kurum, kuruluş, STK’ları da davet edip ikinci bir toplantı daha yaptı.

Van Gölü’nün koruması noktasında bir de farkındalık günü oluşturuldu.

Adına da Van Gölü Farkındalık Günleri konuldu.

Her yıl 17-24 Haziran tarihlerinde çeşitli etkinlikler ile Van Gölü’ne ve kirliliğe dikkat çekilmesi noktasında bazı kararlar alındı.

Ve hafta boyunca da etkinlikler, denetimler, açıklamalar, oturumlar, çalıştaylar oldu.

Çalıştay da bir çok kesim görüş belirtip önerilerini sundu.

Bu önerilerin başını da şüphesiz arıtma çekti.

Çünkü Van Gölü’nün en büyük kirlilik kaynağı şu an arıtma işini sadece yüzde 30 oranında yapabilen Arıtma Tesisleri.

On yıllar önce Van’ın nüfusunun maksimim 200-300 bin olması öngörülerek yapılan o arıtma tesisi haliyle bugün 1 milyon 200 binlik nüfusa sahip Van’a yetmiyor.

Yetmediği gibi Van Gölü’nü faciaya varacak boyutlarda kirletiyor.

Anlayacağınız…

Bizim kirlilik deyince aklımıza ilk gelen o sahillerdeki çöpler, atıklardan önce arıtma konusu geliyor.

Üstelik öyle yüzeysel bir kirlilik değil, günde tonlarca atıktan bahsediyoruz.

Bu atıklar olduğu gibi Van Gölü’ne gidiyor.

Ve bunu da sadece Van yapmıyor.

Van Gölü havzasındaki tüm kentlerde aşağı yukarı durum böyle.

Büyüklü küçüklü arıtmalar olmasına rağmen hiç biri tam anlamıyla sıfır atık şeklinde çalışmıyor maalesef.

Böyle olunca da Van Gölü için en fazla 25 yıl ömrü kaldığı yönünde söylemler öne çıkıyor.

Duyunca bile insanı tedirgin eden bir senaryo!


Düşünsenize, 25 yıl sonra Van Gölü gibi bir göl olmadığını!

İşte bu bireyleri, belli kesimleri değil aslında koca bir hinterlanda yaşayan büyük toplulukları ilgilendiriyor.

Bu karar Van Gölü’nün etrafında yaşayan herkesle birlikte Tüm Türkiye’yi de ilgilendiriyor.

Çünkü Van Gölü’nün ülkedeki rolü coğrafya kitaplarında yazan Türkiye’nin en büyük sodalı gölü ya da dünyadaki bilmem kaçıncı büyük olması ile sınırlı değil.

Bu göl 1700’ü aşkın bir rakımdaki nadir bir göl.

Sodalı olması, önemli bir kaynak olması, on binlerce, yüzbinlerce yıllık bir mazisinin olması, büyük bir turizm kapısı olması bu gölü önemli kılan etkenlerden bazıları.

Haliyle burada kişilerden başlayıp ülke geneline yayılan bir sorumluluk var.

Bizlere düşen bireyler olarak gölü bireysel atıklardan kirlilik korumak.

Kurumlara düşen arıtmalar ve diğer tedbirleri kurumlar bazında hayata geçirmek.

Bunun başını da halihazırdaki arıtma tesisinin tamamlanıp bunu havzadaki tüm yaşam alanlarında hayata geçirmek izlemeli.

Ülke bazındaki adım ise yine bizden geçiyor.

Yıllardır dillerde dolaşıyor.

Van Gölü’nün de diğer önemli turizm alanları gibi korunmaya, kollanmaya ihtiyacı var.

Sosyal medyada da paylaşılıyor.


Daha önce de sayısız kez, onlarca, binlerce kez paylaşıldı.

Bu göl için bir koruma kanunu şart.

Bu koruma kanunu ile birlikte de özel bir koruma tedbiri dizisi hayata geçirilmeli.

Arıtmanın ilk adım olduğu bu koruma kanunu sonrası Van Gölü özenle, özveriyle korunan aynı zamanda da önemli bir turizm değeri haline getirilen bir zenginlik haline getirilmeli.

Yanı başımızda çok acı bir örneği var.

İran’daki Urmiye gölü korunamadığı, kirlendiği için yıllar içinde kuruyup gitti.

Öyle küçük bir göl değildi üstelik.

Ortadoğu’nun en büyük gölüydü!

3 bin 713 kilometrekarelik Van Gölü’nün yaklaşık bir buçuk katı yüzölçüme sahip olan 5 bin 200 kilometrekarelik Urmiye Gölünün yaklaşık yüzde doksanı, iklim değişikliği, barajlar ve hatalı kullanım yüzünden yok oldu.

Gölü kurtarmak için Van Gölü’nden su taşınması ve bunun gibi bir çok proje konuşuldu.

Ama nafile!
Kurtarılamadı!

Yani şakası falan yok.

Göl bu, su bu!

Kirlenince, korunmayınca, iklim değiştikçe kuruyor!

İnsan eliyle bozulan diğer her şey gibi bozuluyor!

Haliyle bilinçli bir koruma şart!

Van Gölü korunsun, Van Gölü kirlenmesin, Van Gölü temiz kalsın demekle de bu iş olmuyor.

Olayın hassasiyet, farkındalık boyutu çok önemli.

Ama lafla peynir gemisi yürümüyor.

Göl için kanun, yasa, düzenleme, somut adımlar olmadıkça kurtulma şansı yok!

Şimdiye kadarki sürece baktığımızda ortaya konulan farkındalık, birliktelik oldukça iyi bir noktaya geldi.

Van’ın önemli bir konusu noktasında herkesin buluşabilmesi oldukça önemliydi.

Ama daha önemlisi.

Bunu kent olarak yine resmi mercilerde de aynı duyarlılık ile sahiplenmek.

Bu olursa olur.

Öbür türlüsü…

Faciadır!

Bilelim istedim.