Vefa ile ilgili, gerçekte yaşanmış olduğu ifade edilen bir hikaye anlatılır. Bu hikayenin gerçekten yaşanmış olup olmaması önemli değil, önemli olan alacağımız derstir. 

Anlatıldığına göre Yozgat'ın bir köyünde Hasan isminde bir delikanlı, arkadaşının tavsiyesi üzerine, Ortadoğu'da bir ülkede iş yapan bir Japon şirketinde işe başlar. 

İşin başında Bay Honaro vardır. Honaro büyük bir mühendis ve titiz bir yöneticidir. Bizim Hasan da dürüstlüğü, iş ahlâkı ve hassasiyetiyle bu mühendisin dikkatini çeker, aralarında bir samimiyet oluşur. 

Günün birinde Hasan yıllık izin için memlekete gideceğini söyleyince, Bay Honaro’ya “Hayat bu gidip dönmemek var” deyip helallik ister. Bay Honaro “Olur mu gidip dönmemek” dediyse de bunlar aralarında anlaşarak karşılıklı adres bilgilerini alıp verirler ve şöyle sözleşirler: “Ne olursa olsun her ay bir mektupla haberleşilecektir.” 

Hasan memlekete gider ve bir daha dönmez ama Bay Honaro her ay düzenli olarak Hasan'a mektup yazmaya devam eder. Ancak Hasan mektuplara cevap vermez. Hanaro bir süre sonra o şirketin işini bitirip iş tesliminden sonra Japonya’ya döner.

Bir müddet sonra o şirket Türkiye'de küçük bir iş alır. Bay Honaro o işin başına gitmek istediğini söyler. “Aslında Hasan'a çok kırgınım ama çok da merak ediyorum, niçin iki yıl geçti de bir tane mektup yazmadı”, der durur. Nihayetinde ezberinde olan o köye vardığında Hasan'ın evini sorar ve eski bir toprak evin önünde arabadan inip seslenir “Hasan” diye. Küçük bir çocuk çıkar kapıya bakar ve içeriye kaçar. Az sonra genç bir hanım gelip “Buyur beyim” der. Bay Honaro: “Hasan evde yok mu?” diye sorar. Kadının gözleri yere düşer ve “ İki yıl önce izne gelmişti!.. “ diyerek yutkunur ve devam eder: “Evin ihtiyaçlarını almak için şehre giderken , kaza yaptı ve öldü” der. Ben ve iki küçük çocukla yaşamaya çalışıp Allah'a şükrediyorum deyince, Bay Honaro “Hasan iyi ki öldü, Hasan iyi ki öldü” der. Kadıncağız şaşırır ve “O nasıl söz öyle beyim?” deyince, Bay Honaro “Eğer Hasan ölmeseydi ben VEFA'nın öldüğünü sanacaktım!”

Vefasızlığın yaygınlaştığını anlatmak veya vefasız insanları anlatmak için şöyle bir söz söylenir: Meğer vefa İstanbul’da bir semt adıymış! Bizler yaşantımızla vefanın ölmediğini veya sadece İstanbul’da bir semt olmadığını gösterip yeni yetişen neslimizin vefalı olması yönünde model olmak zorundayız. Unutmayalım ki “Vefa kaybedilirse bir daha bulunmayabilir.”