Çatışmalı ortam çığırından çıktı.
Aleni bir iç savaş sürecine sürükleniyoruz.
Milletin aklıyla oynamanın manası yok.
Her şeyi doğru konuşmak zorundayız,çünkü ölümler gün geçtikçe artıyor.
Çocuklar öldürülüyor. Henüz bıyıkları terlememiş çocuklar.
Aksakallarıyla, secdeye giden yaşlı amcalar katlediliyor.
Okullar yakılıyor, camiler bombalanıyor.
Gerilla-asker, sivil-polis tabutları, her geçen gün daha da çoğalıyor.
Yani, ölüyoruz, öldürülüyoruz, ölmeye ve öldürmeye devam ediyoruz.
Her ağızdan “bu ölümlere son verin” diyen çok,amma söylemlerde zerre kadar samimiyet yok.
“laf olsun,torba dolsun” manasında söylenen laflar.
“o niye öldürdü?,diğeri nasıl öldürecek?” diye alabildiğine ,laf gevezeliği yapıyorlar.
Karşılıklı tehditler ve şantajlar havada uçuşuyor.
Yani anlayacağınız, senin yoksul ocağında yükselen ağıtlar, kimsenin umurunda değil.
Hele hele…şu siyasiler yok mu,siyasiler…
Bakmayın, siz onların, külhan bey kesildiklerine, en çok korkanlar,en çok gayri samimi olanlar, onlar.
Gece yastığa başlarını koymaya dahi cesaretleri yok.
Hele şu lanet olası medya yok mu?...Medya…
Hele hele, şu ‘havuz medyası’ dedikleri halklar düşmanı medya yok mu?
Gecenin geç saatlerine kadar bekliyorlar,”nereden bir ölüm haberi gelecek te, yarın ki Tirajı patlatalım ?” beklentisi içindeler.
STK’ları sorarsanız…
Onlar da üç maymunu oynuyor.
Silopili 11 yaşındaki Memet, Nusaybinli 70 yaşındaki Hasan amca öldürüldüğünde, adeta, Kör, Sağır ve Dilsiz kesiliyorlar.
Bir polis ya da asker tabutu gittiğinde ise, abdest dahi almadan, koşarak, bakanın, valinin, generalin safında yer bulmaya çalışıyorlar.
Bunlar riyakâr.
Bunlar ikiyüzlü.
Bunların bu memleketin geleceğine dair tasaları yok.
Çünkü savaş derinleştikçe, rantları daha da yükselecek.
Yakılan, yıkılan her yer için yeni rantlar elde edecekler.
Silah ve teçhizat pazarlayacaklar.
Onların dini, imanı para…
Zira öyle olmazsa bu savaş bu kadar derinleşir miydi?
Allah’ın, Kuran’ın emirlerinde uzaklaşıp, güçlünün emirleriyle hareket eden, kavimcilik, ümmetçilik, tarikatçılık kirliliğine bulaşan alim-ulemanın da, bu ateşe su dökecek cesareti yok.
Onlar da Allahın emirlerini, kuran’ın emirlerini, güçlüden ve kendi çıkarlarından yana zikrediyorlar.
Anlayacağınız, riya, hile, yalan toplumun ruhuna işlemiş.
İşte, geleceğimiz bu kadar ağır bir risk altına ve gün geçtikçe bu risk daha da derinleşiyor.
Hele şöyle birkaç yıl gerisine bakalım.
İmralı’da tutsak tutulan ve Kürt haljkının taleplerine cevap olan ,Sayın Abdullah Öcalan,”silahlı mücadele dönemi bitmiş siyasi mücadele yapma dönemi başlamış” demedi mi?
Amed Newroz alanında yüz binlerce insan, bu çağrıyı selamlamadı mı?
Eğer siyasiler samimi ise, neden Öcalan’la yeniden görüşülmüyor?
Neden, tecrit böylesine ağırlaştırıldı?
Siyasi çözümü, barışı temel alan bir söylem (ki halk tarafından da itirazsız kabul görmüştü) neden kulak ardı edildi?
Hesaplar farklı… Hesaplar…
Ama bu hesaplar, sadece Kürt ve Türk anaların yüreğini yakmayacak.
Bu karanlık hesapların acısını tüm toplum yaşayacak.
En başta siyasiler yaşayacak.
Vurdumduymaz STK’lar yaşayacak.
Dini siyasete eden din tüccarları ve tarikatlar yaşayacak.
Sermaye grubu yaşayacak.
Bu savaşın alevleri, Kürt coğrafyasını aşıp deniz aşırı kentlere varacak.
Silopi’de mehter marşı çalarak yürüyen asker polis te yaşayacak, hendeğin başında moltof atan Kürt genci de yaşayacak.
Ama bu kanı durdurabilmek için hala bir umut yok mu?
Elbette ki var.
Bu kanı durdurabilecek tek irade “evlatlarını kaybeden ya da evlatlarını kaybedebilme olasılığı olan anaların ortak iradesidir”
Analar çıkacak meydana..analar…
Polis annesi.
Asker annesi…
Öğretmen, doktor annesi..
”Benim çocuğum öldürülmesin” diye Kürt annesi,nasıl çıkıyorsa alanlara..
Dağ taş dinleyip nasıl koyuluyorsa yollara.
Aç,susuz, nasıl göğsünü siper ediyorsa gaz fişeklerine..
Türk anaları da öyle çıkacak alanlara.
Edrine’den taaa Çorum’a kadar.
Kayseri’den Kütahya-Osmaniye,Trabzon’a kadar…
Hep birlikte.
Tek yürek olarak,birleşecekler.
Kol kola girecekler.
Beyaz tülbentleriyle…
Tarladaki şalvarlarıyla yollara koyulup, Ankara’nın suratına baka baka,Gelip Van’da,D.Bakır’da,Cizre’de Silopi’de hatta Gewer’de ,YDG-H’li,PKK’lı çocukların analarıyla ,kucaklaşıp,beyaz tülbentlerini yere vuracaklar.
“ARTIK YETER”
“EDİ BESE…”
“SAVAŞ DEĞİL BARIŞ…”
“ŞER NA… AŞİTİ…” diye haykıracaklar.
İşte bu gerçekleştiği zaman, belki ama belki, bundan böyle ölümler son bulur.
Aksi durumda, çocuklarımızın cesetlerini kefenleyecek patiska dahi karaborsaya düşer.
Öyle ise haydi analar, ne duruyorsunuz?
“SEN ANASIN BU ÖLÜMLERİ SEN DURDURUSUN?”