Doğunun futbolu yerine ‘Futbolun Doğusu’ başlığı ile yazıya başlama sebebim uzun yüzyılların çelişkisine bir atıf yapmaktı.

Az buz bir süre değil. Şark ile garbın amansız mücadelesi tam 2 bin yıldır sürüyor... Dönem dönem şarkın büyük çıkışları olmuşsa da içine girdiği girdaplar çıktığı girdaplardan hep daha fazla olmuştur. Ama yine de tarihe çok kez not düşmüş seyrini bir şekilde değiştirmiştir. Fakat şöyle düşünüyorum, bence garbı her yönden gelişimin merkezine almaya olanak sağlayan felsefe, bütün büyük isimlerini ve çalışmalarını yine garbın kalbinde geliştirmiştir.

13’üncü üzyıldan bu yana bu merkezilik hala yerini koruyor. Ama biraz daha geriye gidildiğinde büyük çeviri hareketine ulaştığımızda ise bugün garbın merkezinde olan felsefenin temellerinin tartışmalarının Antik Yunan ile başladığı ve buradan beslendiğini geliştiğini görüyoruz.

Bu antik eserlerin garba, şarktan geçtiğini de iyi biliyoruz. Tüm Hristiyan Avrupa Platon’u, Aristotales’i, Protogaras’ı Arapça-Latince çevirilerden öğrenmiştir. Ayrıca bu eserleri tenkit ve yorumla daha da geliştirip tüm dünyaya kazandırmışlardır. Bugün için pek ihtimal içinde görünmeyen bu gelişim şarkın bugün felsefeye dolaylı olarak bilime yaptığı en büyük hizmettir. Bu domino etkisi 13 ile 20’inci yüzyıl arasında insanın; doğa, bilim ve akıl ile gelişimini inanılmaz seviyelere getirmiştir.

Bu gelişmeler bugün hayatımızın orta yerinde duruyor. Fizik, Kimya, Biyoloji, Evren ve birçok konudaki bilgilerimiz bu dönemin sonuçlarıdır. Esasen Hristiyan Avrupa akıl ve inancı ne barıştırmaya çalışmış ne de küstürmeye uğraşmış. Akla ve bilime inanmış ve insanın öğrenme gücünü açığa çıkarmıştır. İnsan aklının doğaya ve bilime projeksiyon tutmasını başarmışlardır.

Bunun içinde neredeyse hemen her konu var. Örneğin depremler, seller gibi doğa olayları açıklanmış. Kıtalar keşfedilmiş ve dünyanın boğanın boynuzunda değil koca evrenin içinde duran bir toz bulutundan biri olduğunu göstermiştir. Hemen hemen her yere akıl projeksiyonu ile bakan bu gözler birçok yanlışı düzeltmiştir. Bu akıl gözü hayatın her alanını etkilediği gibi totalde insanlara akıl ve deneyin gücünü insanın doğal bir faaliyeti haline getirmiştir.

Gelelim konumuza… Bu doğallık futbolda da kendini göstermiştir. Avrupa futbolu bugün bir Arap sermayesi ile tehdit edilirmiş gibi görünse de hala futbolun merkezi ve kuluçkasıdır. Çünkü tıpkı dünyanın yuvarlak olduğunu keşfettikleri gibi ki bu yuvarlaklığın ortaya çıkardığı iklim coğrafya vb. sonuçları doğru elde etmiş ve anlamlandırmıştır. Aynı zamanda futbol topunun yuvarlaklığı ve bu durumun olası ihtimalleri sonuçları üzerinde de çalışmıştır.

Peki futbol topunun yuvarlaklığı ile dünyanın yuvarlaklığı arasında bir ilişki mi var? Şeklen bir ilişki kısmen var. Ama sonuçlarını değerlendirme açısından birçok benzerlik var. Bugün hala biliyoruz ki dünyayı düz kabul eden ve daha fazla gidersek uçurumdan aşağı düşeceğimize inananlar var. Bu yanlış sonuç çıkarma ile hareket eden insanların doğal olarak gece gündüz mevsim ve iklimler hakkında yapacağı her çıkarım elbette yanlış olacaktır. Futbol topunun yuvarlaklığı ile ilgili de birçok sonuç çıkarımı yapılmıştır. Avrupa bu sonuçlar üzerine birçok futbol sistemi geliştirip bilinebilecek ihtimaller yüzdesini hep büyütmüştür. Bu bilinenlerin sayısının yükselmesi sürekli yeni stilleri ortaya çıkarırken bu stiller Avrupa’yı futbolu sürükleyen ekol olarak öne çıkarmıştır. Bu Avrupa, futbolun bilimsel yönü ile de o kadar ilgilendi ki futbolun fiziksel taleplerini ölçüp bu talepleri karşılayan Afrika ve Amerika kıtasında futbolu geliştirmeye ve buradan bu meyveleri ithal etmeye çalışmıştır.

Bugün özellikle İngiltere, futbolun taleplerine uyan her şeyi yerine getirmeye çalışıyor ve Ülkesini bir futbol cenneti haline getiriyor. Her uyruktan ve milletten oyuncuların olduğu futbolu bir matematik gibi çalışan direktörlerin olduğu muazzam bir seyir zevki veren Ülke haline getirmiştir.  Bu aklı birçok Ülke kendine esin kaynağı olarak almıştır. Bazıları sonuçlar alsa da bazıları olduğu yerde sayıyor. Peki neden?

Çünkü aklın sonuçlarını taklit etmekle Aklı taklit etme arasında ciddi farklar var. Futbol oyunu çok fazla ihtimallerin ve birçok denklemin olduğu bir organizasyon. Saha içinde 22 farklı insan saha kenarında 20 ye yakın yedek insan, yine 10' a yakın farklı teknik heyet, Farklı başkan ve yönetim farklı şehir ve taraftar farklı hakemler ‘vesaire vesaire’ diye denklemler uzatılabilir. Bunların her birinin futbola çok ciddi bir etkisi var. İyi futbolcu kötü teknik heyet olursa sonuç başka tam tersi olursa sonuç başka. Her ikisi iyi olsa yönetim ve taraftar olumsuz ise yine sonuç başka. Her şey yolunda olsa kötü bir hakem bu sefer bambaşka sonuçlar doğurur. Görüldüğü üzere denklemler çok fazla. Burada bu ihtimalleri en aza indiren akıl en çok mesafe kat eden akıl oluyor.

Eğer ki Avrupa’nın aklı ile elde ettiği sonuçları taklit ederseniz sadece kötü bir makyaj yapmış olursunuz bu hiçbir sonuç vermeyecektir. Her malzemesi kötü olan bir yemeğin yapıldığı tavanın çok iyi olması yemeği asla değiştirmeyecektir. Türkiye, Avrupa futbolunu sonuçları üzerinden taklit etmeye çalışan ülkelerden biridir. Bu yüzdendir ki hiçbir olumlu sonuç çıkaramıyor. Hocalar taklit ediliyor ama hoca aklı taklit edilemiyor benimsenmiyor. İyi futbolcular transfer ediliyor ama futbolu transfer edemiyor. Çünkü biz sonuçları taklit etmeye çalışıyoruz. Oysaki orada ki aklı bile yarım yamalak taklit edebilsek birçok olumlu sonuç elde edeceğiz. Ama sonuçlar taklit edilmeye devam ediliyor.

Şimdi Türkiye futbolu mevcut futbolun şarkı diye rahatlıkla ifade edebiliriz. Esas konu ise Van futbolu. Burası daha can yakıcı Van futbolu ise Türkiye futbolunun şarkıdır.  Türkiye, Avrupa futbolunun sonuçlarını eksik ve hatalı şekilde taklit ettiği yetmezmiş gibi biz de bu yanlış taklidin bir alt yanlış taklidini yapıyoruz. Bizdeki durum yanlışın yanlış taklidi gibi çok vahim bir durum. Aşmamız gereken ilk şey biz taklit etmeye çalıştığımız aklı ilk önce yanlış taklit ediyoruz bunu düzeltmemiz gerek. Yani önce yanlış yaptığımızı doğru bir şekilde yanlış yapmalıyız. Biraz karmaşık ama şöyle diyelim iyi bir yemeği kötü taklit edenden bile onun anladığı gibi taklit edemiyoruz. Önce Ülke seviyesine gelmek için bu seviyeyi atlamamız gerekiyor. Daha sonra taklidin aslını anlamaya ve sonuçlarını değil doğrudan aklı bulmaya çalışmalıyız.

2’inci ligde yer alan Vanspor gibi takımlar bir üst ligin aklını taklit etmeye çalışır. En çok yaklaşan bir üst seviyeye atlar. 1. lig ise Süper ligi taklit etmeye çalışır ve en çok yaklaşan bir üst seviyeye atlar. Futbolun doğusu olan biz bu silsilenin dışında duruyoruz. Bir mucize arıyoruz ve bu arayış sonsuz bir yolculuk gibi devam ediyor. Elbette en doğruyu yapmak gibi bir idealizmi hayal edenler vardır ama bu koşulları ve aklı kullanan herkes bunun ayağı yere basmayan şeyler olduğunu bilir. Önce kendi denklemlerimizi doğru çözelim seviye atlayalım. Aklı kullanabilecek fiziksel somut şartlara sahip olalım sonra futbolun merkezini anlamaya ve akletmeye gayret edelim.

Van, futbolun doğusunun doğusunda yer alan bir kenttir. İlk hedef futbolun doğusuna ulaşmaktır.