Bu soruyu sormak bile abes, faili belli olan bir vakanın kimi yaptığı
sorulur mu?
Faili benim, sensin, onlardır.
Olamaz diyebilir misiniz?
Birileri şehrimize girdi, ön keşif yatı, dişine göre semt seçti, fakir
fukara garip gurabayı evinden parkından etti, orayı burayı kazdı;
ben, sen sesimizi çıkardık mı? Sesini çıkaranların ne denli haklı
oldukları da ortada.
Tam tersine alkışlar çalanlar oldu, Devlet bunların üstüne yürüyünce
birileri “Kürtler öldürülüyor” diye bağırdı, çağırdı, tencere tavalara
vurdu, darabalara vurdu, yollarda ateş yaktı, trafiği engelledi,
hayata sıkıntı vererek kaos oluşturdu.
Hala da “katil devlet”, “katil Erdoğan” diyerek halkı aldatmaya
çalışanlar var.
Yarım asırdır Kürtlerin üzerindeki baskıyı kaldırmaya çalışan AK
partidir, AK Partinin lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kürtlerin kahır
ekseriyeti bunu görüyor, Şu anda sokaklarımızda yüzünü güzünü
kapatanlar, sağa-sola tehditler savuran kimseler ise her fırsatta bu
normalleşmeye çalışan yeni Türkiye hükümetine sıkıntı oluşturdular.
Neymiş efendim, İmralı’nın üzerindeki tecrit kalkmayıncaya kadar
hendek kazmaya devam edilecekmiş, halbuki eğer bunlar Abdullah
Öcalan’ın dediğini yapsalardı, çoktan silahsızlanma olmuş, barış
süreci beş adım ilerlemişti. Ama onlar yönünü başka yöne çevirdiler,
sürecin müsamahasından yararlanarak dağa bağa Kürt çocuklarını
çıkardılar. Böyle bir hareketin İmralı’yı gerekçe göstererek bu kaosu
oluşturması ne derece inandırıcıdır.
Birilerinin dediği gibi devlet 90’lı yılların devleti olsaydı, bunlar bunu
yapılabilir miydi? Ne yazık ki o yılları görmeyenler bu hareketin
içinde yer alıyorlar, kendileri de 90’lı yıllarda devletin yaptıklarının
alasını halka çektiriyorlar. Dolayısıyla Kürt halkı da devlette “Ya
sabur” çekerek gününü bekliyor.
Ağırlıklı ihtimal şu ki bu mübarek mabetleri yakarak, Dindar Kürtleri
infiale getirmek istediler ki, şöyle bir malzeme ellerine geçsin
“Devlet başaramadı Hizbüllahı üzerimize saldı” desinler. Allah
Kürt haklına, namuslu Kürt halkına sabır versin nasılda dayanıp
oyuna gelmiyor.
Diyeceksiniz ki, Caminin, Okulların yakılmasında devletin suçu kaçta
kaçtır? Ben 8’den 8 diyemem fakat en büyük suç ortağı devlettir
derim, ama eski devlet bunu da belirtmek isterim. Çünkü bu geçler
okullara gittiler, ama devletin okullarından edep, marifet, hikmet
adına bir şey almadılar/alamadılar, çünkü öğretmen profili de eğitim
öğretim müfredatı da buna uygun değildi de ondan.
Ben 1 Kasım seçim öncesi “AK parti fark atacak” başlıklı bir yazı
yazdım, bir çok kimse beni tarafgirlikle itham etti, halbuki akıl türbini
apaçık gösteriyordu, şimdi de bu hendek kazma işe yaramaz
diyorum, yine birileri beni eleştiriyor, itham ediyor. Kardeşim halk bu
tarzdan memnun değildir. Yeminle söyleyebilirim ki HDP eğer
parlamentoda nitelikli bir muhalefet yapmaz ve yasal, anayasal
düzeyle bir çalışma yapmazsa bu seçim barajıyla bir daha meclisin
kokusunu almaz, yerel yönetimleri de kaybedecektir.
Şimdi ben bunu idrak ediyorsam, tersini nasıl söyleyebilirim. O
zaman yazarlığım nerde kalır, aydınlığım nerde kalır?
Peki ne olacak?
Ben şunu istiyorum bunu istiyorum diye kaos yaratmaya kimsenin
hakkı yoktur. AK Parti hükümetinin seçim beyannamesine olduğu
gibi Başkanlık sistemini getireceksiniz, ona bağlı yerel yönetimlerde
eyalet usulü gelecek ve eyaletlerden biri olan Kürdistan eyaletinde
isteyen yaşayacak, onun ötesi zaman kaybı, mal kaybı, can kaybıdır.
Benden söylemesi.