HA MARMARA DENİZİ, HA VAN DENİZİ?
İKİSİ DE CANIMIZ!
Değerli okurlarım, üzülerek bu satırları kaleme aldığımı, bizim için Marmara Denizi’nin, Van Denizi’nden farksız olmadığını ve aynı şekilde diğer tüm mavi vatanımız olan sularımız için de aynı olduğunu belirterek başlamak istiyorum.
Marmara Denizi’nde yakın zamanda şahit olduğumuz, yüreklerimizi burkan, kirlilikten kaynaklanan müsilaj (deniz salyası) su üstü ve su altındaki görüntüleri bizleri âdete dehşete düşürdü.
Denizlerimizi, göllerimizi ve sularımızı ne kadar kötü ve amacı dışında kullandığımızı gözler önüne sermiş olduk...
Peki, buna hakkımız var mı?
Binlerce yıldır bulundukları bölgeye ve insanlığa hayat vermiş sularımızı ellerimizle yok etmek için sanki özel bir çaba sarf ediyoruz.
Ülke nüfusunun dörtte birinden fazlası yaklaşık 25 milyon yurttaşımız Marmara Denizi etrafında yaşıyor ve gelecekte daha çok insanın yaşayacağı tahmin ediliyor.
Marmara Denizi olmazsa ne İstanbul kalır ne de 25 milyon insan!
Marmara Denizi’ni hep Van Gölü’ne benzetmişimdir.
Coğrafi olarak yer şekilleri görünümü, kapalı olmasa da kısmen kapalı bir havza özelliği göstermesi ve etrafında yaşayan milyonların fütursuzca kirletmesi gibi birçok benzerlikleri mevcut.
Basına yansıyan ilk deniz salyası görüntüleri, bizleri, bundan birkaç yıl önce Van Gölü’nde yeşilimsi yoğun bir kirliliği andıran ve alg patlaması olarak açıklanan günlere götürdü.
Bilim insanlarımızın bugün açıkladıkları, iklim değişliği vb. etkenlerin yanında ciddi bir kirliliğin de bizden kaynaklandığı yönünde oldu.
İklim değişikliği, kısmen bizlerin elinde olmayan etkenler ama bizden kaynaklanan kirliliğin hiçbir açıklaması olamaz.
Marmara Denizi’nin müsilijdan kurtarılması için, “Marmara Denizi Koruma Eylem Planını” acilen hayata geçiren, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Marmara Belediyeler Birliği, Bilim İnsanları ve STK’lar ciddi bir çaba sarf ediyor. Bu çabaların sonuç alacağına ve Marmara etrafında yaşayan insanların daha da duyarlı davranacağına inanıyorum.
“Marmara Denizi Koruma Eylem Planı”, Marmara Denizi’nin gelecekte mavi ve temiz kalması için hayati bir öneme sahiptir.
Aynı şekilde, tıpkı Marmara Denizi özellikleri gösteren Van Gölü için de bir yıla aşkın bir süredir uygulanan ve Cumhurbaşkanımızın kıymetli eşleri Hanımefendi Emine Erdoğan’ın himayelerinde yürütülen “Van Gölü Havzası Koruma Eylem Planı ve Uygulama Programı” da Van Gölü için hayati bir öneme sahiptir.
Hem Marmara Denizi hem de Van Denizi’nin kurtuluş reçetesi: Koruma Eylem Planlarının. Bu eylem planlarının uygulamasını takip etmek, sahiplenmek ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için kamuoyu olarak bizlere sorumluluklar düşmektedir.
Eylem planlarında detaylıca belirtildiği üzere, nasıl ki bizler kirlettiysek yine temizlemek ve temiz tutmak bizlerin ellerindedir.
Şunu unutmamak gerek, sularımız ve doğamız dedelerimizden bize miras kalmadı, biz sadece emanetçiyiz, çocuklarımıza emaneti tüm güzelliğiyle devir etmek zorundayız.
Bu satırlarımı, yaklaşık iki bin kilometre öteden Van Gölü kıyısından Marmara Denizine atfederek, tıpkı nasıl Van Gölü Kirlenmesin Mavi Kalsın diyorsak aynı şekilde Marmara Denizi de Kirlenmesin Mavi Kalsın ve Marmara Hepimizin diyerek noktalıyorum.
Bir sonraki yazımızı, Van Gölü ve Marmara Denizi’nin maviliği üzerine yazmak dileğiyle, sağlıcakla kalın...