- Ne örüyorsun anne?
- Patik.
- O zaman üstünde uğur böcekleri de olsun. Rengini de krem ve siyah yapar mısın?
- Olur ama önce sen hadi banyoya gir. Kazanı yaktım. Baban girdi çıktı. Isınmıştır iyice. Çıkınca sobanın başına gel hemen. Saçlarını tarayacağım.
Çoğu pazar günü böyle başlardı bizim evimizde. İki odalı küçük bir evin, diğer odalarına nazaran kısmen daha büyük salonunda tüm aile sobada pişen kömbeyle çılgın bir kahvaltı yapardık. Annem hepimizden önce kalkar, biraz çalı çırpı ya da odun kırıp banyo kazanını yakar, sonra hamurun başına oturup en sevdiğimiz içli kömbeleri sobanın kuzinesine atardı. Doyan karınlarımız hepimizde gülücüklere vesile olurdu. Sobanın hemen üstündeki güğümler fokurdadıkça yanan sobayı kısar, soba borusuna tutturulmuş beşli ya da altılı çamaşırlığa dizilmiş sıra sıra camaşırlarımızı kurutmaya çalışırdık. Kolalı beyaz yakalı siyah önlüklerimizin düğmelerini kopardığım için annem inceden bir kızar sonra da okumam için kendisinin bu çileyi çekmesi gerektiğini düşünüp hemen vaz geçerdi. Akşama doğru kovayı kim dolduracak, kim sobayı yakacak kavgasından sonra, sonraları pürmüz denilen tüp yardımıyla kolayca sobayı tutuşturur, yıllarca çıranın verdiği eziyetten sonra büyük zenginlik göstergesi olan bu tüple haklı bir gurur yaşardık. Akşam yemeği faslından hemen sonra sobanın üstünde dumanları buram buram tüten çayı içme zamanı gelmiştir. İnce belli bol demli içilen bu çaylardan sonra orta yere en az on kişinin rahatlıkla sığabileceği bir sofra bezi serilir, evimizin biricik babası da soyduğu portakal kabuklarını sobanın üzerine koyarak odaya eşsiz bir koku yayardı. Tüm aile Allah o gün ne verdiyse meyvelerini yer, uykusu gelen odasına çekilirdi. Ama benim en çok sevdiğim şey yer minderlerinde sobanın hemen yanına kedi gibi kıvrılıp yatmaktı. Sobanın içindeki ateşin duvara aksini izledikçe mutlu olur türlü hayallere dalardım. Soba bizlerin evinde tüm aileyi etrafında toplayan birleştirici bir güçtü. Ama içinde pişen patateslerin, soğanların kokusu kadar güzel, ateşi kadar canlı ve sıcaklığı kadar samimi bir güçtü.
Şimdi...
Evlerimiz doğalgazlı. Sobanın başında duyulan huzur ve mutluluk artık yok. Ben mutluydum oysa. Peki bu mutluluğu taşımayan, hiç sobayla haşır neşir olmamış zenginlerin fakirliğine ne demeli? Fakirdik ama sobamız vardı... Hem de kuzineli... Şimdi paramız var ama sobamız yok maalesef...
...
SON
Her şeyin sonu yok mu sevgili
Dersin sonu
Baharın sonu
Haftanın sonu
Yaşamın sonu
Ya benim sonum
Peki ya senin sonun
Başımız oldu mu ki
Sonumuzu konuşalım
Gel istersen şimdi şuracıkta
Ellerimizle boğalım bizsizliği
Sen ela gözlerinde ilkler getir
Ben doğayım yeniden
Sen bahar kal
Ben sonumuzu azrailden çalayım.