- Ne oldu Ali canın mı sıkılmış senin?
- Sendika fabrikada grev kararı aldı bugün, tüm arkadaşlar yarın itibariyle iş bırakacak.
- Eee?
- E si ne? Devletle masaya oturulacak. İstediğimizi verinceye kadar kimse çalışamayacak.
- Ya vermezlerse, n’aparız? İki çocukla ben ne ederim bir başıma. İşe mi girsem ki ?
- Boş boş konuşma. İş mi var piyasada. Hem ben dururken sana ne hacet… Hiç paramız var mı kıyıda köşede?
- Ne gezer, ben de bilmeden bakkala olan borcumuzu maaşta kapatırız demiştim.
- Dur bakalım. Allah kerim. Bulacağız bir hal çaresini.
***
(İki hafta sonra)
- Ali , ben İstanbul taraflarına patates ve soğan almaya gideceğim. Eğer istersen, yaparım dersen bir kamyon yükleyip getireceğim. Burada da perşembe günü pazara çıkarıp satacağım. Ne dersin var mısın?
- Diyecek laf mı var ki. Ama bu akşam ben hatuna bir sorayım.
***
- Anne, sucuk var mı evde? Sucuklu yumurta mı yesek.
- Yok paşam. Acıktıysan ben sana bir şeyler hazır edeyim.
- Tamam.
- Of anne yine mi bu ekmek. Neden hep yufka ekmek yiyoruz ki. Ben şu kabarık ekmeklerden istiyorum.
- Oktay kurban olayım sana. Yok vallahi. Hay Allah napayım şimdi ben sana?
- Anneee yaaa!!
***
- Bugün Osman patates ve soğan işinden bahsetti. İstanbul tarafından getirecekmiş. Ortak olalım mı dedi. Ne dersin?
- Oktay akşama kadar ağladı bugün. Sucuklu yumurta istedi.Yufka ekmek yemek istemiyormuş. Evde para yoktu hiç, gidip de alamadım Bahri bakkaldan. Yüzüm olmadı. Yap bence, ortak ol. Başka çare mi var hem?
***
- Baba, annem söyledi İstanbul’a gidiyormuşsun. Beni de götürsene.
- Olmaz çok küçüksün daha.
- Baba n’olur, hem kocaman iplerle bağlı bir köprü varmış onu da görürüm. N’olur baba lütfen.
- Peki peki, tamam bakarız..
***
- Anlat hele, nasıldı Oktay İstanbul?
- Anne süperdi. Aslan babam benim. Kamyona ilk defa bindim. İstanbul’u ilk defa gördüm. Bizim buralar gibi değilmiş, babam çarpışan arabalara da bindirdi. O ipli köprüden de kamyonla geçtik. Bir de Bursa’da köfte yedik. Bir kamyon patates ve soğan yükledi babamla Osman amca. Ben de satabilir miyim onunla pazarda anne?
- Satarsın tabiki neden olmasın?…
***
- Gel vatandaş gel, her çocuğun kahvaltıdaki hayaline gel. Ablacım sen de al. İster haşla ister kızart. Çok taze! Pateye gel soğana gellll!
***
- Al oğlunu Meliha, gurur duy!! Oktay’ın sınavı açıklanmış. Çankırı astsubay okulunu kazanmış.
- Oy, ben nerelere gideyim? Eller yirmisinde gönderir askere, ben on beşinde yollayacağım. Oktay kurbanın olayım gitme oğlum. Keşke girmeseydin sınava.
- Kayıt yaptırıp gitmezse yüklü tazminatı varmış. Hay aksi.
- Ben gideceğim, yatılı okuyup asker olacağım. üniversite okumak istemiyorum . Lütfen ya. Hem dört sene sonra okul bitince direkt maaşa bağlanacağım. Ne güzel işte. Bir daha sınavla falan uğraşamam ben.
- Oğlum çok küçüksün daha, ne askerliği? Hem her yerde terör var. Olmaz Oktay. Kurbanın olayım. Etme , gitme. Biz bakamadık mı, okutamadık mı seni.
***
(Yer: Konya eski fuar alanı)
- Aloo, alooo Orhan abi ben Ali. Bizim oğlan Çankırı’yı kazandı. Astsubay okulunu. Evet evet.. ne duyamadım abi. Gitmesin mi, astsubaylık kötü mü.biz de istemiyoruz aslında. Doğuya mı gönderirler, sıkıntı mı çeker, okul çok mu zormuş.. tamam tamam abi ben konuştuklarımızı aynen söylerim. Vaz geçsin bence de.
Duydun mu oğlum konuştuklarımızı. bak Orhan abin de tavsiye etmiyor. Adamın kendisi de asker. O bile boş versin diyor.
- Babaaa, yalan söylüyorsun, jetonu atınca ordaki kırmızı ışığın yeşile dönmesi gerekirdi. Ama seninki hep kırmızı yanıyordu. Yani kimseyle konuşmadın. Numaracı seni?
- Hadi ya, okulda mı öğretiyorlar bunları eşek sıpası?
- Hahaha…
***
- Baba biraz uysam olur mu. Otobüste insanın uykusu geliyor.
- Olur paşam. sabah erken çıktık. Az kaldı Çankırı’ya hem.
- Baba neden ağlıyorsun? Gidiyoruz diye mi?
- Yok oğlum ne ağlaması. Sigara içtim sen uyurken dumanı gözüme kaçtı herhalde.
Baba ya….
(Yer: Çankırı )
***
- Oktay Güler, Konya
- Gel bakalım evlat. Şimdi sana aslında kötü bir haberimiz var. Tüm sınavlarda başarılı olmuşsun ama 5. İle 6. omur arası açıklığın diğer omurlara göre daha fazla olduğu için sağlık durumun asker olmaya uygun değil.
- Olursa olsun. Ben devletimi seviyorum asker olacağım.
- Olamazsın maalesef. Hadi çık artık. Sıradaki gelsin..
***
- Oktay Allah biliyor ya, annen de ben de hiç istemedik Çankırı’yı. Sen başarılısın, kazanırsın daha iyi bir yerler.Ne yemek istersin. İskender, döner…
- Baba ya..Gelirken ağlıyordun şimdiyse gülüyorsun.
- Evet oğlum. Çünkü aslında sen sınavı kaybetmedin ki ; biz seni kazandık. Hadi evimize gidip müjdeyi annen ile abine de verelim..
***
Ne zaman patates görsem evlatlarına yedireceği bir helal lokma için, bir kamyon patatesi yükleyen koca yürekli babamı,
Ne zaman bir asker görsem evladını çok seven, ondan ayrılamayan bir babayı hatırlarım.
Bizleri adam eden, adam gibi adamdır benim babam. Seni sevmemin binlerce sebebinden sadece iki tanesidir bunlar, güzel yürekli insan.
Evlatlarının ve eşinin başını düşürmemek için hep çalışmış, onlara hep iyi bir gelecekten başka bir şey düşünmemiş, azını vermiş, mutluluğunu paylaşmış, emek vermiş tüm babaların günü kutlu olsun. Babanız varsa görürsünüz, duyarsınız, konuşursunuz.Ama eğer yanınızdan ayrılmışsa babanız artık körsünüz sağırsınız ve lalsınız. KIYMET BİLİNE….
GÜNAYDIN
Günaydın çocuk bahçem
Dönme dolabım
Kaydırağım…
İlk sevincim.
Nevruzum…
Gün başlıyor
Güneş daha güzel bu sabah
Yeşil daha yeşil
Mavi daha mavi..
Nefesin bahar olmalıymış,
Nefesin ömür uzatan.
Gecemin en güzel sabahı
Günaydın