Yüz yıla yakın Kemalist rejimin nefes aldırmaz baskısı altında ezilen Kürtlerin bu acılarla dolu tarihini özetlemek gerekirse iki zindan arasında heba olan, tükenen bir süreç demek yerinde olur. Kürt olmak önce Kemalist rejimin zindanlarıyla tanışmak demek oluyordu. İyice bilenen Kürtleri bu zindanın akabinde öncekine bin rahmet okuyan ideoloji zindanı bekliyordu. Leyla Zana bir Kürt kadını olarak bu iki zindanı da yaşadı, yaşıyor. On küsur yıl süren önceki zindanın etkisinden kurtulması kolay oldu. Zindanın kapısından dışarı çıktığı gün ayakkabısını çıkarıp çimenlere basınca içinde biriken acıyı toprağa boşalttı. Ama önünde bir zindan daha vardı. İdeoloji zindanı. Onu hala atlatamadığı anlaşılıyor. Bir yemin etti, rejimin zindanını boyladı. Bir yemin daha etti, ideoloji zindanının kapılarının üzerine iyice kapandığı anlaşıldı.

Leyla Zana bir semboldür. “Kürt siyasal hareketi”ni memleketin bölünmesine sebep olacak bir ihanet şebekesi olarak gören kesimler açısından kötülüğün sembolü, Kürt siyasal hareketi açısından ise özgürlüğün, kadın başkaldırısının hatta ekolojik demokrasinin sembolü. Bana göre önceki tanımlama ne kadar haksız ise ikinci tanımlama da o kadar zalim. Hatta bu ikincisi Leyla Zana’nın koşulları en ağır zindanıdır. Hem de 12 sene yattığı zindandan daha fazla özgürlüğünü kısıtlayan bir zindan. Bu yüzden benim açımdan Leyla Zana ne odur ne budur. Yani ne o olmalı ne bu. Bir sembol olduğu doğru, ama aslında doğal haliyle Kürtler arasında çokça görebileceğimiz özgüven sahibi “hanım ağa” tipini temsil etmeli. Fakat bu iki tanımlama doğal rolünü oynamasına izin vermiyor. Daha üzücü olanı bizzat kendisinin adeta gönüllü olarak bu doğallığını, bu gelenekselliğini bastırmış, üzerine ideoloji elbisesini giymiş olmasıdır. Bundan dolayı da çığır açıcı adımları atmak üzereyken de ideolojik zindanın duvarlarına toslaması kaçınılmaz oluyor. Mesela yalın bir Kürt olduğu halde ideolojiden sıyrılabilseydi, diğer bir ifadeyle 24 sene önce mecliste açtığı çığırı sürdürebilseydi barışa çok daha büyük katkısı olabilirdi. “Bu işi Erdoğan çözer” çıkışı mesela yalın Kürt kadınının doğal bir atağıydı ve arkasını getiremedi. İdeoloji önce hareketlerini sınırlandırdı, sonra zihnini işgal etti ve bu yerli, asil Kürt kadını misyonunu sürdüremedi.

İçindeki Kürt kadını gene de yakasını bırakmıyor. İdeolojik zindanın duvarlarını zorluyor. Ama ne yazık ki sözünü ettiğim ideolojik kuşatılmışlık yüzünden çıkışları çarpık olmaktan kurtulamıyor. 7 haziran seçimlerinden sonra başlayan çatışma sürecinin durması için ölüm orucuna yatacağını söyledi ve fakat bu dediğini yapamadan sessizliğe büründü. İçindeki geleneksel Kürt kadını bir kez daha ideolojiye yenik düştü. Çünkü ölüm orucu çağrısı (devlete ve örgüte aynı mesafede) ortada bir tavırdı, Kandili de töhmet altında bırakıyordu hükümetin yanında. Sessizliğe büründü bir kez daha.

Geçenlerde mecliste ettiği yemin gene olay oldu. Geleneksel Kürt kadını ruhunu bir kez daha ideolojik kalıplar içinde yansıtma garabetine düştü. Bu yüzden 24 sene önce henüz ideolojinin kıskacına tam girmediği için ettiği yemin bir çığır açmıştı. Ama bu seferki yemini aynı etkiyi gösteremediği gibi geleneksel Kürt kadını ruhunu da iyice pörsüttüğü ortaya çıktı.

Eğer Leyla Zana kendisi olabilseydi, Kemalist zindandan sonra Kürt kalabilseydi “Bo aşîtiyek bi rûmet û mayînde”(onurlu ve kalıcı bir barış için) sözünü Cumhurbaşkanına dönerek söylemezdi, Kandile dönerek söylerdi. 24 sene önce “bo biratiya Kurdan û Tirkan” (Kürt ve Türk kardeşliği için) sözü, hala Kürt kaldığı için ceberut Kemalist devleti temellerinden sarstığı gibi bu sefer de Kandil ağalarının düzenini temelinden sarsardı ve o zaman bu çıkışının bir anlamı olurdu. 24 sene önce sarf ettiği o sözden sonra Kemalist devlet bir daha bu sözün öncesine döndüremedi toplumu. Bu sefer de Kandil de Kürt çocuklarını neidüğü belirsiz öz yönetimler uğruna o kadar rahat ölümlere gönderemezdi. Yapamadı. İdeolojik Leyla Kürt Leyla’ya bu imkanı tanımadı.

Leyla Xanê! Kendin ol yeter. Bize, Kürtlere, Türklere çok şey kazandırırsın. Bırak modası geçmiş on dokuzuncu yüzyılın sol jargonunu, etrafında örnekleri çok olan geleneksel Kürt kadınlarına bak. Savaşın orta yerine atıl, başındaki laçıkı yere at ve durdur bu kanı. Gerçekten durdurabilirsin. Bunun için zihnine biçtiğin duvarları yıkman ve Kürt çocuklarını fütursuzca ölümlere gönderen Kandile de itiraz etmen yeterlidir.

O zaman bütün Kürtler senin için “Şêr Şêr e çi jin e çi mêr e” (Aslan aslandır dişisi erkeği fark etmez) diyeceklerdir.