Sevgili dostlar siyasetçiler öyle kolay kolay yetişmiyor. Cumhuriyetin
ilk yarısında alafranga tarzı siyasiler gününü gün ederken, rahmetli
Erbakan’ın milli görüş hareketiyle muhafazakar bir kadro yetişti, bir süre
emekleyen bu kadrolar tarz değiştirerek birinciliğe oynadılar.
AK Parti ruhuyla ön plana çıkan bu siyasi hareket, üçüncü dönemine
“ustalık dönemi” adını vermesine rağmen pergelleri açan ve dengesiz
davranan bazı siyasetçiler AK Partiye köstek olmaya çalıştılar. Buna
hoşgörüyle bakmayan Anadolu insanı AK Partiyi birincilikten
düşürmemekle birlikte, ona bir uyarı verdi.
AK parti kurmayları bunu ciddiye alıp, hem bir derece vekil
adaylarını değiştirdi, hem de seçim beyannamesini zenginleştirdi.
Diyeceksin ki gerçekten istenilen düzeye bir yenileşme yapılanma oldu
mu? orası tartışılabilir, ama hayatta %100 başarı olmadığı gibi
mükemmellikte de sınır yoktur, bunu da hatırlamakta fayda var.
Bu iyi niyetle yola çıkan AK Partinin ısrarlı hatalara kapalı olacağı
katini uyandırdı. En azında suçlu olsun ya da olmasın malum dört bakanı
vekil adayı olarak listeye almamaları dahi hayra alamettir, buna işarettir.
7 Haziran seçimlerinden cesaret alarak Koalisyonlarla da ülke idare
edilir diyenler, ülkenin eski yıllarda koalisyonlarla nasıl yönetildiklerine bir
baksınlar. Koalisyon hükümetleri devleti idare edemedikleri için ayak
işlerinin rantını aralarında paylaşıyorlardı. Devletin derin aklının hoşuna
gitmedi mi siyasete ayar vermek için bir fitil veriyorlardı;haydi bakayım
erken seçime. Tabi yeni süreçte artık partiler derin devletin
hassasiyetlerine daha da riayet ediyorlardı.
Kimisi de dış ülkelerden koalisyon önekleri vererek, koalisyonların
ülkeye faydalı hükümetler olduğunu söylüyorlar. Bazı ülkelerin ortak
değerleri var ve hem siyasette hem kurumlarda bu müşterek değerler
etrafında insanlar kenetleniyor, bizde öyle mi acaba?
İki partimiz etnisiteye dayalı siyaset yapıyorlar, bu tür siyasi partiler
bu ülkeye ne verebilirler ki? Ucuz politika uzmanları, hakaret ve nefret
temelinde varlığını sürdürüyorlar, pembe yalanlarla halkı aldatıyorlar,
ellerinden başka bir şey gelmiyor.
Yeni Türkiye’nin Çankaya’dan yönetilemeyeceğini anlayan
Cumhurbaşkanınız Külliyeyi inşa etti diye ucuz politika simsarları 6 ay
sabah akşam Ak Saray dediler. Bir muhalefet düşün ki bu kadar basiretsiz,
buradan bir siyasi menfaat elde edeceğini umuyor bu muhalefete nasıl
iktidar verilir?
Diğer sol parti ise AK partinin halka kazandırdıkları özgürlüklerin
kaçtan kaçını geri alabilirimin hesabını yapıyor. Dikkatli olmak lazım her
partiye oy verme gibi lüksümüz yok, olmamalıdır.
1 Kasım seçim günü iyi düşünmek lazım. Ahmet Davutoğlu’nun
yönetiminde Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonla, üstlendiği
misyonla yoluna devam etmeye mi yeşil ışık yakacağız, ya da bu beş ayda
yaşadığımız istikrarsızlığa; buyur devam et mi diyeceğiz?
Kürtçe bir ifade var “Desti xwe bidin ser üjdani xwe, raya xwe
bidin mal u canı xwe” (elinizi vicdanınıza koyun, oyunuzu malınıza ve
canınıza verin) denilmektedir. Aylardır malımızdan canımızdan gidiyor,
“artık yeter” demenin zamanı geldi de geçiyor.
Sakın ola bu yetersiz muhalefetin hanesine puan vermeyelim ki daha
başarılı bir muhalefet oluşsun. Unutmayalım, Muhalefetin beceriksizliği
iktidarın ömrünü uzatır. Daha iyi kadrolar, daha iyi stratejiler ortaya
koysunlar bir sonraki seçimde iktidar onların olsun ama koalisyonlar
istemiyoruz. Bunu beceremiyorlarsa başkanlık sistemini getirsinler barış ve
huzur için bari katkıları olsun, haksız mıyım?
Kardeşim ülkem için bu kadarlık katkı elimden geliyor,
esirgemiyorum, buyurun siz de katkınızı esirgemeyin.