Her 10 Ocak günü 1961 anayasası ile “Çalışan Gazeteciler Bayram”, 12 Mart 1971 darbesi sonrası ise “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kabul edilen, Türkiye’ye özgü bir gün için mesajlar veriliyor.

Cumhurbaşkanından tutun da bu ülkenin valililerine kadar, siyasetçilerden tutun da STK temsilcilerine kadar.

Yaşadığımız kentteki kimi şahsiyetler de bu kervana biat ediyor.

Neredeyse, gazeteciyi kutsayacaklar.

Sizi ve gönlünüzde yatan Gazetecileri!... Sevsinler.

Aman, rica ediyorum, beni gazeteci sayıp günümü kutlamayın.

Ölüm çığlıklarının arş-ı ala’ya çıktığı, cesetlerin kar altında kaldığı bir ülkede, lanet olsun kalemime de, gazeteciliğime de…

Varın, size biat eden gazetecilerin gününü kutlayın.

Yedi gün boyunca cenazesi Cizre sokaklarında kalan, 70 yaşındaki Taybet Ana’ya haber değeri biçemeyen, üniformalı kameramanın gününü kutlayın.

Savaş ihalelerinde elde ettiği paralarla palazlanarak bu ülkenin medyasını el geçiren ve gazeteci yaptığınız din istismarcısı Sancak Beyi’nin gününü kutlayın.

Yozgatlı Şaban Amcanın asker oğluna ‘şehit’, Cizreli Mam Hüseyin’in 12 yaşındaki bebesine ‘terörist’ diyen, kalemşorun gününü kutlayın.

Müslüman çocuğuna “ermeni dölü, kafir… köklerini kazıyın” diyebilecek kadar Hak’tan uzaklaşanların gününü kutlayın.

Bizden size hayır yok.

Saraylarınızın kapılarında kapı kulu olmayı beklemeyin bizden.

Sizden bir kutlama alacağız diye, insanlıktan, barıştan uzaklaşacağımızı beklemeyin bizden.

Hayatını gazetecilik uğrunda mahpus damlarında geçiren Kürt çocuklarının gününü kutlamayın.

Elinde kamerasıyla, kurşunlanarak katledilen gazetecilerin Gününü kutlamayın.

Gününü kutlayacağınız o kadar çookkk gazeteci var ki…

Sizlerle ihale masalarına oturan gazeteciler var.

“Bunların kökünü kazımazsanız, istikbaliniz tehlikeye girer” deyip size akıl hocalığı yapan gazeteciler var.

Tankın, panzerin arkasına saklanıp, kardeşin kardeşi öldürmesini,magazin haberi gibi sunan riyakarlar var.

Asker tabutu başında bekleyen günahsız yavrunun acısını kendine malzeme yapan, tüccarlar var.

Bu kentte yaşadığımız depremler sonrasında “Vanlı dahi olsalar yardım etmeliyiz” diyebilecek kadar faşistleşen gazeteciler var.

Onların gününü kutlayın.

Size ne, evine ekmek götüremeyen gazeteciden,

Size ne, tedavi parası bulamadığı için çocuğunu kaybeden gazeteciden.

Onların günü var mı ki kutlayasınız…

Cizre’de, Sur’da, Gever’de, ölümün soğuk yüzüyle tanışan,

Eline kelepçe takılıp; mahpus damlarına gönderilen,

Coplarla kolu-bacağı kırılan,

Gözaltında işkenceye maruz kalan, gazetecinin günü yok.

Onların günü, kardeşlerinin ölmemesidir.

Onların günü, bu ülkeye barış geldiği gündür.

Yani anlayacağınız, bu ülkede, gazeteci de gazetecilikte, onur ve şeref işidir.

Her babayiğidin harcı değil.

Aman eksik olmayın.

Gününü kutlayacağınız biri varsa, altına isimlerini dipnot düşün.

Samimi olun.

Kendilerine insanca yaşamı reva görmediğiniz gazetecileri değil, halkların kanına girip, kişisel menfaatleri için ”Padişahım sen çok yaşa “ diyenlerin ‘Gazeteciler Günü’ nü’ kutlayın.