Bu çok merak ettiğim bir konudur.
Ülkemizi işgal eden Avrupa ülkeleri, her ne hikmetse bizimle savaşmadan ülke topraklarımızı terk edip gittiler.
Bir tek Yunanlılar bizimle savaşmayı sürdürdü. Sonuçta Yunanlılarda çekildi.
Biz istiklal savaşını kazanmış olduk.
Merakıma mucip olan konu, Fransızlar, İngilizler, Almanlar, Hollandalılar, İtalyan lar ve diğerleri, ne karşılığında bizimle savaşmadan topraklarımızı terk ettiler.
O halde bizim yaptığımız kurtuluş günleri neyi ifade ediyor.
Biz istiklal savaşını kazanıp, bağımsız bir ülke olduğumuz yalanı ile uyutulduk.
Sınırlarımız belirlendi, koskoca bir imparatorluk tan, Türkiye Cumhuriyeti devleti doğdu.
Ancak bağımsız sandığımız ülkemiz, tüm yeraltı kaynaklarımızı, bizimle savaşmadan çekilen Avrupa Devletlerine ve Amerika’ ya karşılık olarak sundu.
Sınır komşularımız olan Suriye, Irak, İran petrol zengini ülkelerdir.
Bizim ülkemizdeki petrol rezervleri, komşularımızdan daha az değildir.
Ancak bu petrol kaynaklarımızın % 90 yabancı firmaların denetimindedir.
Bunlara hiçbir şekilde müdahale etme şansına sahip değiliz.
Güney doğu ve Doğu Anadolu bölgesinde bulunan petrol arama ruhsatlarının %90 nı emperyalist güçlerin elindedir.
Türkiye olarak onlardan her hangi bir pay alma gibi bir hakka sahip değiliz.
Hak almaktan vaz geçtik.
Bakınız, bu ülkemizi işgal eden güçler, hem petrol ’ü muza el koymuşlar hem de bölgemiz topraklarını yaşanmaz hale getirmektedirler. Petrol ararken sondaj çamuru diye bir kimyasal atık maddesi oluşuyor. Bu atık maddesi 100 bin tonlarla ifade edilebilecek miktardadır. Bu pisliklerin bertaraf edilerek zehirden arındırılması gerekirken, masraf olmasın diye bulundukları bölgedeki arazilere gömüyorlar. Bu gömü sonucunda, arazilerimizde yetişen sebzelerin insan sağlığı üzerinde hayati tehlike yaratan etkileri mevcuttur. Bu sebze ve bitkileri yiyen hayvanlarımız, bu kimyasal zehirden kısmetini almaktadırlar. Ayrıca yeraltına sızan kimyasal atıklar yer altı sularımıza karışarak bu tehlikeyi maksimum düzeye çıkarıyorlar. Bu tehlikeli gidişe birilerinin dur demesi gerekmektedir.
Diyarbakır Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Gültan Kışanak, bir demecinde” siyasi özgürlüğün yanı sıra ekonomik özgürlükte verilmelidir” Bu ya da benzeri bir ifade kullandı.
Şimdi ben bu hanımefendiye diyorum ki; senin Belediye Başkanı olduğun il sınırları içinde, yukarıda bahsettiğim korkunç şeyler oluyor. Senin ve hemşerilerinin sağlığı tehlike altındadır. Öncelikle bu konuyu irdeleyip, benim yazdıklarımın doğruluğunu teyit ettiğinizde, emin olun siyasi özgürlüğe kavuşamadan, ekonomik özgürlüğe kavuşacaksınız.
Her şeyi devletten beklemek hata olur. Çevrenizde, Bölgenizde olup biten her şeyden haberdar olmalısınız. Bölgenizde milyar dolarlar kazanan yerli ve yabancı firmalar mevcuttur. Hem bu firmaların adam gibi çalışmasını denetler hem de Belediyenize yapılabilecek ekonomik katkıyı bu vesileyle gündeme getirmiş olursunuz. Saygılarımla.