Huzurevinde yaşayan bir kadına: diğer yaşlılara nazaran siz daha hoşnut görünüyorsunuz, bunun sebebi nedir? Diye sorulduğunda. Yaşlı kadın şöyle cevap verir: Bunun sırrını mı öğrenmek istiyorsunuz, bunun sırrı kurumun bana verdiği ilaçlar değildir elbette. Bunun sırrı yaratıcı Allah ile ilişkim, düzenime olan özenim, her sabah bir porsiyon iyimserlik ve her akşam bir porsiyon minnettarlıktır. Bu, hoşnutluk için bana yetiyor.
Manevi güç diye bir gerçeklik vardır, buna her insan ihtiyaç duyar kesinlikle. İster ölüm, ister kaza, ister gerçekleşemeyen hayaller olsun yaşanan travmalar sonrasında ruhsal bozukluklar baş gösterir, kimi zaman bu derinleşir. Manevi güç ya da inanç, travma sonrasında belirleyici bir rol üstlenir. İçsel gücün varlığı, kişiyi ayakta tutar, güçlü kılar ve bu kriz döneminin küçük sıyrıklarla atlatılmasına sebep olabilir. Bu içsel gücün misyonu, hayatı hmektir. Huzur evinde yaşayan yaşlı kadının verdiği cevap bunun yan anlamıdır; bir porsiyon iyimserlik ve minnettarlık, her hal ve durumda bunu başarmak…
İnsanlar, huzur dilerken daha çok bunalım, depresyon, stres, kaygı bozukluğu gibi olumsuz duygu-durum yaşar; sürekli bir kriz halindedir. Psikolojik ve sosyal iyileşmeyi sağlayamamış bireyler, huzurlu bir yaşam düzeni kuramazlar. Bunun sebebi tutarsızlıktır; kalbin ve aklın tutarsızlığı, kalp huzur dilerken akıl bunu işleyemez çünkü bunun bilgisine sahip değildir. Özellikle şu göz önünde bulundurulduğunda, tutarsızlığın haklı sebebi anlaşılmış olur. İnsan beyni yaratılış itibariyle gelişim ve değişim halindedir. Basit pratikler ile kalıcı bilgiler edinir. Örneğin 21 gün boyunca her sabah aynı saatte uyanan bir beyin, sonraki sabah aynı saatte uyanmaya çalışacaktır. Bunun bilimsel karşılığı ise şudur: bir beyin nöronu oluşmak için 21 günlük tekrara ihtiyaç duyar. Dini ritüeller, genelde tekrar etme eylemleri içerir. Dini inançlar, manevi duyguların eksenidir; çoğu insan manevi duygulara sahip olmayı, kurtuluşun sırrı olarak görür. Yapılmış araştırmalar, manevi duygulara sahip insanların daha huzurlu olduğunu ortaya koymaktadır. Yani tekrarın gücü yadsınamaz, her gün ‘ben çok huzurluyum’ demek insana huzur verecektir. Taraftar toplamanın stratejisidir tekrar ritüeli, ister bir maçta olun, ister bir mitingde ya da bir camide, sizi bir arada tutan ve sizi motive eden şey tekrar edilen sloganlar ya da dualardır. Bu açıdan neye inanıyorsanız inanın, 21’in gücüne inanmak zorundasınız.
Huzurevinde yaşayan sahipsiz ve kimsesiz yaşlı bir adam, çevresine gülücükler saçmayı ve insanlara şaka yapıp insanları güldürmeyi ihmal etmezken şunları aktarırdı: ben alışığım bu yaşama, kimsem yok, yok diye kendimi üzsem, asık suratla gezsem ortalıkta, kimseye gülmesem, kimseyi güldürmesem hayat en başta benim için çekilmez olur. Bu hayatta herkesin yaşamak için ikinci bir şansı var mı ki, benim de olsun. Neden içimden geldiği gibi yaşamayayım…
Kalabalıkta yalnız olmak, toplumsal bir hastalığın belirtisidir. Günümüzde iletişim araçlarının kullanımı yaygınlaşmışken tuhaf bir şekilde insanlar arası iletişim zayıflamıştır. Çağımızda ‘sanal köşe’ diye özel bir alan ortaya çıkmıştır şüphesiz, insanlar sanal köşelerine çekilip ışıktan ibaret bir dünyaya bağlanmaktadır. Urartu Kalkınma Sivil Toplum ve Diyalog Derneği ile yaptığımız teknoloji bağımlılığı ölçütlü anket çalışması, genç bireyler arasında sinsi bir tehlikenin varlığını ortaya koymuştur: teknolojik aygıtlar masum görünür ancak yanlış kullanımı bireylerin başarısını düşürmektedir. Yapılan araştırmada kendini başarısız diye nitelendiren katılımcıların 40’ının teknolojik aygıtlara ilgisinin olduğu saptanmıştır. Kalabalıklar içinde yalnız kalmış, sanal köşelerde ışığın etkisinde yaşayan insanlar, bu durumu açık bir şekilde açıklamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, depresyonun 2030 yılında küresel bir sorun haline döneceğini öngörmektedir. Depresyon, travmatik olaylardan sonra psiko-sosyal destek almayan ve sosyal çevresiyle bağını koparmış kişilerde ortaya çıkan ruhsal bir rahatsızlıktır. İnsani ilişkilerin kaybını yaşamış insanlar özverili olamazlar, bu kaybı telafi etmek manevi duyguları yeniden kazanmakla gerçekleşebilir. Ve elbette 21 kuralı ile…
İnsani ilişkilerin kaybı, temel sorunlar doğurduğunu bildik. İnsani ilişkilerin sürekliliği bir takım görevler gerektirmektedir. Dinlerin ortak kuralıdır; insana insanca yaklaşmak ve insanlara hizmet etmek. Bu büyük ölçüde insan ruhuna huzur verir ve insanlar ile ilişkileri geliştirir. Bir insana hizmet edilmeden geçirilmiş bir gün amaçsız geçirilmiş bir gündür. Bir amaca, bir hedefe ve bir misyona sahip olmak, gerçek bir hayata sahip olmak demektir. Manevi yükseliş ancak manevi kazanımlarla gerçekleşir. Bunun için spritüel pratikler edinilmelidir. Bu pratiklerin düzenli bir şekilde uygulanması ve kesintisiz gerçekleştirilmesi gerekir.
İnsan, içinde bulunduğu evren ile aynı maddeden yaratılmıştır, her şey tek bir zihnin eseridir. O halde evren insana, insan da evrene etki edebilir. Su üzerinde yapılmış birçok araştırma mevcuttur. Ancak su moleküllerinin insan duygularından etkilendiğini ortaya koyan araştırma bulgusu ilgi çekicidir. Biz kendi pratik bilgilerimize dayanarak suyun da bize etki ettiğini söyleyebiliriz. Bu örnekler, evrenle etkileşim halinde olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bir insan başka bir insana dokunduğunda, insanların kalbinde kaçınılmaz bir değişim yaşanır. Küçük olsun, büyük olsun değişim gerçekleşir. Din adamları, dokunmanın insan ruhundaki hastalıkları iyileştirmesi gerektiğine inanır. Aksi halde dokunma, dokunma değildir. Başarıya giden farklı yollar vardır, her bir yoldan gitmek gerekir. Asıl başarısızlık denemekten vazgeçmektir. Bu açıdan bir insanın ruhsal hastalığını dindirmek ya da yok etmek için çeşitli yollar mevcuttur. Asıl olan her bir yolu inançla denemektir. İnsan, iyi olmayı sürekli erteler. Hâlbuki hayat, yaşam ya da ömür, sadece içinde bulunulan andan ibarettir. Hayatı tekdüze yaşamak anlamsızdır, filozoflar yine uzunca bir tefekkürden sonra ‘değişmeyen tek şey değişimdir’ şeklinde bir yargıya ulaşmıştır. İnsanın kendi doğasıyla ilgilenmesi, zamanının bir kısmını kendine ayırması ve iç dünyasının derinine inmesi gerekir. Ben neyim? Ben kimim? Nerden geldim? Gibi sorular, üzerinde düşünülmesi gereken kutsal sorulardır. Bu sorular, değişimin de sorularıdır.
Bizim evreni, evreninde bizi etkilediğini öğrendik, doğadan gelen bazı harikalar vardır. Bunlar güneşin ilk ışıkları ve doğadan gelen seslerdir. Ruhun sabahın ilk ışıkları ile maneviyatı yükselir ve ruh müzik ile huzura kavuşur. Yine bizden öncekiler deneyip görmüşler; müziğin ‘ruhun gıdası’ olduğuna karar vermişler. Kelime ya da cümle tekrarı yapmak, motivasyon ve içsel güç için etkili bir yöntemdir. Örneğin, ben iyiyim, cümlesini tekrar etmek, kişiyi motive eder. Bunu diğer pratikler gibi tekrar etmek kalıcılık için şarttır. Her şeye sahip olmak, insanı bunalıma sokar ve insan neyi, niçin ve nasıl yaşadığını anlayamaz; oldukça sade bir hayat yaşamak, manevi anlamda zengin bir gelecek vaat eder. Sosyal olmak, insan ile ilgilenmek ve onunla zaman geçirmek hayata olan bakışı değiştirir ve hayat felsefesine zenginlik katar.
Manevi yükselişin, içsel rehabilitasyonun ve huzura kavuşmanın yöntemi, 21 kuralıdır; rol modeller ise bize deneyimlerini aktaran huzur evinin yaşlı bilgeleri, kadın ve erkektir.
İçinizdeki 21. gücün değişimiyle kalın…
SOSYAL HİZMET UZMANI
HALİS KEVE-2018