BİR SİGARA İLE HAYATINI SÖNDÜRENLER
Olgu1: Düşürdüler abi. Arkadaş bana sigara uzattı, sigara zannettim, içinde madde olduğunu söylemedi. Bende alıp çektim içime, ilk kullandığımda etkisinde kaldım, sonra yine kullanmak istedim. Ondan sonra zaten bu şeyden kurtulamadım.
Olgu1’in anlattığı bu hikâye, basit bir bağlanma hikâyesi ancak etkisi çok büyük. Bağlanma hikayesi, anne karnında başlar; çocuk dünyaya gözünü açana dek annesinden beslenir, ona bağımlıdır. Bu bir ilk bağlanmadır, ömür boyu gerçekleşecek bütün bağlanmaların ilk adımıdır. Dünyaya gözünü açan küçük, bağlanmasını sıklaştırır. Bir an bile annesi olmadan yapamaz, çünkü ona çok ihtiyacı vardır. Merhametine, ilgisine, fedasına, gıdasına… her anında annesinden geçinir. Bu dünyanın en güzel bağımlılığıdır aslında, çünkü saf ve temizdir ayrıca art niyet taşımaz. Küçük, ergenlik dönemine girdi mi, duygusal bağlanma ihtiyacı duyar; karşı cinse ilgi duymaya başlar, benliğinin karşılığını bulmaya çalışır; bağlanacak bir şey arar. Ergenlik dönemindeki birçok birey, bu hassas döneminde duygusal boşluk yaşar; yıpranır. O boşluğu bir şeylerle doldurma mecburiyetinde hisseder kendini. Anne karnında öğrendiği bağlanma eylemini hayatının her döneminde değişik şekillerde gerçekleştirmeye çalışır.
Bağlanma şekli çeşitlilik gösterir, duygusal bağlanma, teknolojiye bağlanma, yemek yeme bağımlılığı, cinsel bağlanma, alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı gibi. En çok üzerinde durulması gereken bağlanma tipi, zararlı bağlanma tipidir. Eğer kişi, bir şeye koşulsuz şartsız bağlanıyorsa, o şeye tolerans gösteriyorsa, o şeye ulaşamadığında yoksunluk yaşıyorsa, bunları istese de bırakamıyorsa bunlardan dolayı kriz dönemine girmişse bu bağlanma tipi zararlıdır. Basit bir örnekle annesinin karnındaki bebek, annesinin kullandığı zararlı şeylerden etkilenir, ancak bebek biyolojik ve psikolojik olarak annesine bağlıdır ve bu bağı istese de kesemez, dolayısıyla zararlı bir bağlanma kurulmuş demektir.
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezinde tedavi gören, zararlı bağlanmış bireylerin bağımlılıkla ilgili hikâyelerine Urartu Kalkınma Sivil Toplum ve Diyalog Derneği aracılığıyla ulaştık. Olgular aktardıkları bağımlılık hikâyelerinde bağımlılık öncesi yaşantılarından ve bağımlılık hikâyelerini sözlü olarak bildirdi. Farklı başlama hikâyeleri vardı ama hepsinin beklentisi ortaktı: bu illetten biran önce kurtulmak. Olgulardan en erken başlayanı 11 yaşındayken başladığını ifade etmişti. Bedeni sömürülmüş, yorgun bakışlı bir gençti. Genel itibariyle bu kişiler küçük yaşta çakmak gazı, bali ya da sigara kullanmış, bu karanlık serüvene bilinçsiz adımlarla başlamışlar. Çoğu bağımlılık nedir bilmiyordu başlarken. Abi bilsem başlar mıydım? Diyordu çoğu. Bilenlerse, keyiften ya da meraktan ya da hayatın sorun ve sıkıntılarından uzaklaşmak için kullandıklarını ifade etmişlerdi. Birde bunların bildiğini varsayın, keyif için başka şeyler yaptığını, meraklarını başka şeylerle giderdiklerini, hayatın sorunlarından uzaklaşmak için farklı yollar denediklerini varsayın çoğu bu kötülüğe bulaşmazdı kesinlikle. Sorun nerdeydi, mademki bilseler yapmayacaklar neden baştan beri bilmiyordu bunlar, maddenin hayatı söndürdüğünü? Yine kendileri bilmeden cevapladılar bu soruları: abi! ailemle pek zaman geçirmedim, hocam! annem-babam ilgisiz davranırdı, şiddet görürdüm. Abi! okul okumadım, terk ettim. Abi! biz hayata erken atıldık, küçük yaşta gidip ağır işlerde çalıştık. Sorma abi sigara diye eroin uzattılar; artık önünü alamadım. Abi! sevdiğim bir kız vardı, terk etti gitti. Hayatın derdine katlanamadım, bu illete bulaştım. İşte hikâyeler genelde böyleydi. Temel sorun aynıydı, bağlanacak bir şey bulamayan gençler maddeye bağlanmıştı.
Bugün şehrimizin her köşesinde çocuk işçi görebiliyoruz, sanayide, fırında, lokantada, kuaförde, sokakta peçete, su, tartı işi yapan çocuklar görüyoruz. Bu yaşta ekmeğini mi kazanıyor? Hayır elbette! Ekmeğini bilmiyorum ama o yaştaki çocuklar hayal dünyalarına olan bağlılıklarını, çocuklukta yaşanması gereken eğlencelerini kaybediyor. Olgulardan yaşı 60’larda olanı ifadesinde şunlara değinmişti: hocam bu çocukları çarşıya gönderiyorlar gidin çalışın diye. Erkenden eve dönmeye çalışsalar hemen fırçayı yiyorlar. Çarşıya dönen çocukta gidip eğlence olsun yaramazlık olsun diye bali alıyor ya da gaz alıyor çekiyor. Nerden bilsin çocuk, hoşuna gidiyor, alıp çekiyor içine. E bu da diğer illetin önünü açıyor.
Peki ya maddeye bağlanmış o pırıl pırıl gençlerimiz… Yaşıtları yurt içinde ya da yurt dışında üniversite okurken, kamplarda eğitim programlarına katılıp kariyer peşine düşerken, gezip görüp öğrenmek için seyahatlere çıkarken, güzel sanatlarla ilgilenirken, spor, kitap, yazı, çizimle uğraşırken bu genç bireylerimiz ne diye bu çıkmaz yola giriyor?
Uyuşturucu madde bağımlısı kişinin tek hedefi vardır o da maddedir, onun için uğraşır para kazanır ya da gidip değerli eşya çalar, paraya çevirir ve maddeye verir. Kısaca bu şey için her yol mubahtır! Abi maddi manevi hiçbir şey kalmıyor insanda, işin gücün bu şey oluyor artık. Durumu böyle özetlemişti genç kardeşimiz. Varları yokları bu şeylere giden bu gençlerimizin gözlerine baktığınızda bir yorgunluk görürsünüz, öte yandan bir umut, bir çığlık, bir yardım eli beklentisi… Çünkü bunların kayıpları büyük, hayatlarını kaybediyor, zamanlarının çoğunu bu maddeyi düşünerek geçiriyor, zamanlarının kalan kısmını ise dünya ile bağlantıları kesik yaşıyor. İşin zor kısmı ise bu şeyin önünün alınamaması, aile ilgisiz ya da bilinçsiz, toplum bu kişileri dışlıyor, sivil toplum kuruluşları yetersiz; eksiyi eksi ile çarpmak yalnızca matematikte artı getirir, bu bireylere ilgisiz kalarak, bu bireyleri dışlayarak ve onları önemsemeyerek onları bu durumdan kurtaramayız.
Bağımlılık, toplumu derinden inciten, acıtan, kıran ve üzen bir sorundur. Pozitif bilimlerin bilimsel yol ve yöntemlerini kullanarak etkili bir mücadele planı yapılabilir. Sorunun teşhisi, muayene için eylem planı, kalıcı tedavi. Aynı şekilde bağımlılık da toplumda yer edinmiş ve çoğalan sosyal, psikolojik, biyolojik bir rahatsızlıktır. Sırasıyla teşhisi, müdahalesi ve tedavisi gereklidir. Olgu, keşke ailem beni daha önceden fark etseydi, daha erken tedaviye başlardım, bu şeyden kurtulmak istiyorum, diye aktarmıştı. Sorunun ana sebebini ve çözümün odağına hangi unsurun konulması gerektiğini farkında olmadan bize bildirmişti: ipin ucu aileydi. Başlama hikâyesi ne olursa olsun doğrudan ya da dolaylı etkendir aile. Bu sebeple aile, çocuğun her döneminde çocuğa doğru yaklaşım göstermesi gerekmektedir. Ailenin yaklaşım tarzı, birey üzerinde belirleyici unsurdur; fizyolojik, psikolojik, biyolojik gelişimde, kişilik gelişiminde, bireyin hayata bakışında, geleceğe dair planlarında, eğitimdeki başarısında, davranış kalıpları edinmesinde…
Çocuğunuz maddeyi bilmiyorsa, sigarayı keyif için içiyorsa, sigara içine katılmış eroini bilmeyip kullanıyorsa, bağımlılıktan kurtulmaya karar veremiyorsa, yoğun bir kullanım içine giriyorsa, tedavi sürecinde tekrar kullanmayı deniyorsa, tedavi işe yaramıyorsa birinci derecede anne ve baba sorumludur. Daha sonra diğerleri gelmektedir. Hocam ben kullanıyorum, ama asla çocuklarımı böyle bir riskle karşılaşmasına izin vermem. Ben bu illetin derdini bilirim, çocuklarım her zaman gözümün önündedir, nereye ne için gider, kimlerle zaman geçirir, okuldan sonra nereye gider, telefonda neler yapar, kimlerle görüşür, verdiğim harçlığı nereye harcar, hepsini bilirim çünkü bunları takip etmezsem başkaları takip edecek. Bağımlı bir baba bunları aktardı, bende anne ve babalara duyuruyorum. Çocuklarınıza sahip çıkın, güvenlik gücü ya da koruma görevlisi edasıyla değil, anne ve babalık edasıyla sahip çıkın.
Kişi, eve geç gelmeye başlıyorsa, arkadaş çevresi değişmişse, eve geldiğinde gözlerinde kızarma varsa, eve gelir gelmez odasına geçiyorsa, odasında bir düzensizlik baş göstermişse, elbiselerinde kusmuk izi ve idrar lekeleri görülüyorsa, sürekli bir burun akıntısı varsa, bilmediğiniz haplar çekmecesinden çıkıyorsa, oda parfümü ve göz damlası bulunduruyorsa çocuğunuza müdahale etmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Ancak bunu yaparken telaşla, korkuyla, aceleyle davranmak bağımlı bireyi korkutabilir ve aileden uzaklaştırabilir. Ebeveynlerin ve ailenin diğer fertlerinin önce bağımlı bireyi daha sonra diğer aile fertlerini sarmış bu kriz durumunu iyi yönetmeleri gerekmektedir. Mevcut durum, sakin ve anlayışla karşılanmalı konuşma ve istişare için sıcak bir ortam oluşturulmalıdır. Bu görev ebeveynlere düşmektedir. Sonraki adımda tedavi gündeme getirilmeli ve bağımlı bireyin tedavi için karar vermesine destek olunmalıdır. Tedaviye aile değil bağımlı birey karar vermelidir aksi durumda tedavi süreci doğru bir şekilde başlamış olmaz. Mahalle imamı, muhtar, okul müdürü, öğretmenler, aile hekimleri gibi en yakındaki kişilere danışılabilir. Psikiyatr, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, psikolojik danışman ve sosyolog gibi uzmanlar sonraki süreçlerde duruma dâhil edilmelidir. Bağımlı birey, bütün süreçlerde desteklenmeli, maddi manevi ihtiyaçları karşılanmalı, bireyin hayatı baştan sona yenilenmelidir.
Yeni yaşamlar kazanmak dileğiyle…
SOSYAL HİZMET UZMANI-2018