Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysanız konumunuz ne olursa olsun barışın tarafı olmakla yükümlüsünüz.
İster reisicumhur olun, ister başbakan, ister vekil olun ister müsteşar, barışa katkı zamanıdır diyorum, demedi demeyin.
Ya Sivil Toplum örgütlerine ne demeli? Dernekler, Vakıflar, Odalar, Sendikalar.. bu gün barışa el atmayacaksınız da ne zaman işe yarayacaksınız?
Uzun vadede tabiî ki devlet galip geliyor/gelecek, ama bu operasyonlarla olan oluyor, insanlarımız ölüyor, yerleşim birimlerimiz yakılıyor yıkılıyor. Boynu bükük yavrularımız ve dertli anne babalarımız geride kalıyor, vatandaşlarımız mahzun olurken, ekonomimiz sarsılıyor, soyut siyasetle vakit öldürerek ülkemiz için aklımızı kullanmıyor, iç meselelerimizle boğuşuyoruz.
Hangi birini anlatayım bilemiyorum, benim bildiğim bir kesim insanlarımız dedikodu yaparken, bir kısmı da muharebe meydanlarının baş pehlivanları gibi kahramanlık naraları atıyor.
HDP’nin tabanı bu hendek siyasetinden fevkalade olumsuz etkilendiği halde vekillerinin bir kısmı hendek siyasetini her geçen gün daha da ön plana çıkarıyorlar, bir kısım vekilleri de melul melul bakıyor.
PKK/KCK dağda darbe yedi ve şehre indi ,açtığı hendeklerle sözde haklarını savunduğu Kürt halkına hayatı zindan ediyor. Sözüm ona bölgesel özerklik istiyorlar, bazı şeyler istemekle olmuyor, mücadele ettiniz bu kadar oldu, Kürtler bölgesel özerklik falan istemiyorlar, bunu bilmenizde fayda var.
Hükümet bir vesileyle PKK’nin yuvasını dağıttı, barış sürecinde yaptıklarına pişman etti. Ama artık yeter! 7 Haziran seçimleriyle halk AK Partiye bir uyarı verdi, siz parti olarak özeleştiri yaptınız, Genel başkanınız Prof.Dr.AhmetDavutoğlu nezaket kuralları içinde seçim beyannamesini kamuoyuyla paylaştı, kampanyayı yürüttü, sivil toplum örgütlerine mektuplar gönderdiniz, kamuoyu bayağı umutlandı siyaset yapmakta memlekete millete sahip çıkmakta gerikalan HDP-MHP’yi açık bir tarzda cezalandırdı.
MHP kabuğuna çekilirken, HDP’nin 20 vekili sahada gözükmezken, 39’ı orada burada sokaklara inmiş, her fırsatta devleti suçlayarak tarihin sayfalarına karartıyorlar.TkMM/TBMM buluşma resepsiyonunda Mir Dengir Fırat ve Celal Doğan’ne barış ve huzur için sizden beklentimiz var dedim, ikisinin de ortak cevabı şu oldu “iki taraf da laf geçiremiyoruz” bir de mesenlin bu yüzü var.
Ana muhalefet partisi CHP, ılımlı açıklamalarına rağmen barış adına bir etki bırakacak faaliyeti dikkat çekmiyor.
Ya hükümet şu anda operasyonlara tam destek, terör yok olana kadar mücadeleye devam demekten başka barış adına bir şey yaptığı söylenemez.
Bunların tavır ve yaklaşımlarında pek bir hayır gözükmüyor. PKK’nin hendek siyaseti de, HDP’ninarkasında durması da, Hükümetin bunların üzerine gitmesi de barış adına bir katkı değildir.
Peki ne yapılmalı?
*TBMM 4 partinin üye verdiği 10-12 kişilik bir barış komisyonuyla taraflar arasında bir çalışma yapmalı,
*PKK/KCK’nin neden bu niteliksiz mücadeleyi başlattıkları halka anlatılmalı,
*Defakto olarak verilen Kürt halklarının anayasal düzeyde resmileştirilmeli, Hükümet buna şerh koyuyorsa halkla paylaşılmalı.
*Barış süreci gereği siyasi genel af ve ovaya inenlerin rehabilitasyonu için alt yapı hazırlamalıdır.
*Diyarbakır’ın varoş kesimleri kentsel dönüşümle düzenli bir yapıya kavuşturulmalı, iş imkanları oluşturularak gençlik hayata kazandırılmalıdır.
Bu kör düğümü çözme zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Sadece şimdiye kadar bu halka verilen zarar milyar dolarlara çıktı, yapılan iyileştirmelere rağmen hala birileri ülkemizin üzerine gelmeye devam ediyorsa seferberlik usulü hep beraber üzerine çullayalım. O zaman karşımızda düşman olur, onu yok etmek Şahin Beyler’in, Sütçü İmamlar’ın işidir, Mehmetçiğe bile gerek kalmaz.
Savaşın her türlüsü kötüdür, ama erkeklerin payına bazen bu da düşüyor.
Gelin bu ateşe bir su dökelim; ne canlarımız gitsin, ne malımız, insanlarımızın huzuru da bozulmasın, baksanıza dünya nasıl da bize gülüyor!
Zaman akl-ı selimi kullanma zamanıdır,diyorum ne dersiniz?