2. Van Kitap Fuarı üzerine -1-

 

Geçtiğimiz günlerde ’21. Yüzyılın başında Türkiye’nin aydınlanma haritası’ adı altında bir araştırmanın sonuçları ile karşılaştım sosyal medyada. Haritada Türkiye’de en çok kitabevi olan ve en çok kitap satışı yapılan iller veriliyor. Haritada hiç kitabevi olmayan ve satış olmayan iller ‘siyah’, en az olan iller ‘gri’, orta olan iller ‘lacivert’ en çok olan iller ise ‘mavi’ ile gösteriliyor.

 

Çok uzatmayayım, Van’ın rengi haritada ‘gri’.

Yani kitabevinin ve kitap satışının ‘en az’ olduğu iller arasında...

Çevremizdeki Hakkari, Siirt, Şırnak, Batman, Mardin gibi iller ise ‘siyah’...

Bize en yakın iller arasında Tunceli, Erzurum ise ‘lacivert’

 

Daha fazla bir şey demiyorum.

 

***

 

Kitabevi’nin ve kitap satışının az olduğu bir memlekette olunca ‘okumak’ istiyoruz! Hafta sonu insanların akın akın fuara gelmesi de bu yüzden işte...

 

Velhasıl... Olayı müthiş bir heyecanla beklediğimiz 2. Van Kitap Fuarı’na getirme niyetindeyim. Hem açılışta hem haftasonu iki gün boyunca fuardaydım. Saatlerce fuar alanında ‘kitap’ havası soluyup ‘kitaba’ olan ilgiyi yerinde görme fırsatı buldum. Ne yalan söyleyeyim, beni müthiş derecede heyecanlandıran fuarların en başında geliyor ‘kitap’ fuarı. Zira, Van’ın kitap fuarı ile ilk buluşmasını hala unutamıyorum. 2013 yılında ilki gerçekleşen o fuar alanındaki festival havası, renkler, güzellikler unutulur gibi değil. Tüm paydaşların yer aldığı fuarda kitap vardı, söyleşi vardı, kültür sanat vardı ve çokça ‘Van’ vardı. Haliyle 2 yıl aradan sonra beklenti fuarın yine aynı görkemiyle yapılacak olmasıydı. Fuar başlamadan bir gün önce programa bir göz attıktan sonra fikirlerimi beyan etmiştim. Bu kadar beklentisi yüksek olan fuar için ‘zayıf’ kalan bir program olduğunu dile getirmiştim. (Zayıflık, fuara ilgisizlikten değil elbet, fuara Vanlıların akın akın ettiğini bizzati gördüm. Van halkı kitaba hasret.) Halen arkasındayım, ilk yılkı fuarın çok gölgesinde, Van’da olması gereken bir fuarın çok altında bir fuar oldu.

 

***

 

Tam bu noktada fuarı 2 farklı bakışla ‘eleştirmek’ istiyorum.

Eleştiri deyince hemen ‘küsmece’, ‘darılmaca’ yok.

Amacımız katkı sunmak, gelecek yıllarda yapılanlarda kendimizde biz de ‘bir şeyler’ katmak...

 

***

 

BİR YALNIZLIK...

 

Fuarın ilk günü saat 14.00’da gerçekleşecek olan açılışa yarım saat kala fuar alanındaydım... Gittiğim gibi gördüğüm sakinlik için “Erken geldim galiba” diye düşündüm. Fakat açılış saati gelip çattığında açılışa katılmak için belediye başkanları Bekir Kaya ve Hatice Çoban’ı gördüğümde, açılışın sakin geçeceğine kanaat getirdim. Van’da bir açılış neden bu kadar sessiz olsundu ki?

Belediye eş başkanları dışında, abartısız diyorum bir STK temsilcisi (ismini vermeye gerek yok) ve bir kaç yazar vs vardı yalnızca.

Halbuki Van’da törenlerin yarısı protokol yarısı halkın katıldığı törenlerle yapılır, adet böyle... Marifet değil elbet ama kentin önde gelenlerinin ilgisi bir çok ‘şey’in de göstergesi. Bu fuarda olmayınca kafalarda soru işaretleri oluşmadı değil.

 

Haliyle ertesi günkü manşetimiz aynen şöyle oldu:

“Büyükşehir yalnız kaldı.”

Evet ortada ‘koca’ bir yalnızlık vardı.

Haberde de yer verdik, hadi ‘büyükşehir’ var diye olay biraz ‘siyasi’ yorumlanmış olsun peki paydaşlardan Van TSO niye yoktu? Koca fuarda neden sadece bir STK’nın çiçeği vardı, neden görkemli bir açılış yapılmadı?

 

Bence bu noktada Büyükşehir şapkayı önüne koyup düşünmeli.

Ortada bir yalnızlık var gerçekten de.

Belediye bunu sorgulamalı. Bunu yaparken de önce kendi yanında yer alması gerekenlere, sonra paydaşlarına daha sonra devlet kurumları ve diğerlerine bakmalı?

Ben mi abartıyorum bilmem ama ben bu yalnızlığı garipsedim.

 

***

 

Kitap fuarının tanıtım toplantısında fuar da, kitap da gazeteciler ile belediye başkanları arasındaki ‘gazetecilik’ tartışmasının gölgesinde kalmıştı ama o toplantıda Bekir Kaya’nın bir değerlendirmesi vardı.

 

Kaya şöyle demişti, “Bu kitap fuarını biz düzenlemek istiyoruz. Bizim tekelimizde olan bir şey değil ama biz bunu yaptık. Biz bütçesini kurumlara paylaşmadık. Belediye bunu karşılayacak bir bütçeye sahiptir. Bu yüzden biz tek başımıza bunu düzenleme kararı aldık. Ancak bu şeye değildir bir araya gelmek istemiyoruz algısı da oluşmasın. 2009 yılında biz vali bey ile beraber herkesin önünde yemek yedik. O yemeğin kente bir zararı olmadı. Ya da biz vali bey ile selamlaşmadığımız zamanda bir yararı veya zararı olmuyor. Böyle bir algı yanlıştır. Elbette ki bu kentte ki kurumlar bir araya gelecektir. Biz kitap fuarı yaparız, valilikte başka bir etkinlik yapar. Bu işler böyle yürüyor. Bence bu konuları da çok büyütmemek gerekiyor. Herkes bir iş yaparsa çok daha güzle işler yapılır diye düşünüyorum. Bizim her hangi bir düşmanlığımız yoktur.”

 

Başkana katılıyorum belediye başkanı ile Valinin tokalaşması bir kabahat değil.

Ama...

Valilik-Belediye işbirliği bu kente zarar değil yarar getirir.

Bu kentteki kurumlar mesele Van olunca hiç bir tartışmaya mahal vermeden ‘bahanesiz’ bir araya gelebilmeliler.

Elbette ki belediye de tek başına fuar yapar Valilik de. Ama mesele bu tür işlerde birlikte bir şeyler yapıp olaya ‘kalite’ katmakta.

Üstelik bunu ilk fuarda gördük.

Kitap da vardı...

Kaliteli yazar da vardı...

Müthiş söyleşiler, paneller de vardı...

 

Keşke daha iyi bir kitap fuarı için yine bir ‘işbirliği’ olmuş olsaydı. Katılmayan ya da uzak duran taraf kim bilmiyorum ama fuar ‘tek’ bir kurum ile ‘eksik’ kalmış.

 

***

 

BİR YANLIŞLIK...

 

Gelelim olayın ‘kendimce’ yanlış taraflarına.

Öyle ‘edebiyat’ eleştirmeni, fuarlar üzerine uzman bir isim değilim.

Fakat kendimce fuarda çokça zaman geçirip bir izlenim edinmek istedim.

Bu anlamda okuyucu aleyhinde bazı durumların yaşandığına şahitlik ettim.

En azından sonraki yıllarda bize ‘ders’ olur diye paylaşmamda yarar var.

 

FUARDAKİ SKANDAL!

 

Fuarın en büyük yanlışlığını fark ettiğim bir skandal ile belirmiş olayım.

Fuarda stantların hepsini neredeyse tek tek gezdim. Tanıdığım tanımadığım kitapları inceledim. Yabancı kalsam da ne var, ne yok bakmadan geçmediğim stant olmadı. Elbette ki tüm kitapseverler gibi ben de ‘büyük’ yayınevlerinin stantlarını daha büyük bir ilgiyle aradım.

 

İletişim Yayınları, Can Yayınları, YKY, İş Bankası Yayınları, Doğan Kitap gibi gibi...

Fakat bazı büyük yayınevlerinde kitap çeşidinin çok da olmadığı öyle görülmeyecek gibi değildi.

Yani fuar Van’da olduğu için mi böyleydi yoksa politika mı böyle bilemem.

Ama büyük yayınevlerinin okuyucuyu cezbedecek çok bir yanı yoktu.

Hani kitaba erişim sıkıntısı yaşıyoruz ya öyle arayıp da bulamadığımız ama fuarda bulabileceğimiz ‘nadir’ kitapları da göremedik yine. Bırakın bulamadığımız kitapları...

 

Ortada koca bir skandal vardı. Şöyle ki: Bir kaç kitap almak için uğradığımız ‘koca’ iletişim yayınlarında oldukça az sayıda kitap, yıpranmış bazı eserler olduğunu fark ettik. Buna rağmen almak istediğim bir kaç kitabı aldım. Bir ara rafta ‘Doğan Kitap’ yayınevinin de olduğu gördüm, garipsedim. Kurumsallık ya bir yayınevi rakibinin kitabını bulundurmaz elbet.

 

Buna rağmen ‘olsun’ dedik ayrıldık. Fakat aklıma takıldı bir sormak istedim. Niyetim kötü değil vallahi. Aradım İletişim Yayınları’nı. Van’dan bir okuyucuyum, şu şu tarihlerdeki Van Kitap Fuarı’nda var mısınız dedim?

 

Yetkili isim: Hayır katılmadık dedi. “Emin misiniz?” diye sordum, bana fuarı kimin düzenlediğini sordu. Bir kaç dakika hatta beklettikten sonra bu kez net bir ifade ile fuarda yer almadıklarını belirtti. “Tamam” dedim kapattım.

 

Böyle bir hata kabul edibiler mi sizce? Araştırdım toplu kitap alıp satış yapılıyor olma ihtimali var dediler. Satışı yapana bir kastım yok, lakin yapılacaksa oraya ‘İletişim’ yayınevi logosu konulmasın o zaman.

 

Ya da ‘İletişim’ getirilecekse varsa kurumsal olarak gelsin. Vanlı kitaptan anlamıyor diye Vanlıyı bu kadar enayi yerine koymak neyin nesi Allah aşkına? Kim nasıl algılar bilmiyorum ama ben bunu okura saygısızlık olarak algılıyorum. Yetkili isimler nasıl düşünür, ne yapar bilemem!

Hatta diğer yayınların da bir kez daha gözden geçirilmesini tavsiye ediyorum ben. Her önüne gelen ‘koca’ yayınevini temsilen gelip ‘kitap’ satmasın en azından...

 

***

 

Lafı uzatmadan diğer gözlemlerimi de paylaşıp kapatayım.

 

-Bir kere ‘kitap’ fiyatları biraz ‘pahalı’. Diğer kitap fuarlarından biliyorum, kitap fuarları kitabın daha yüksek fiyata değil, daha uygun fırsatlarla verildiği yerler demek... Katılımcıların tamamı aynı şikayeti dile getiriyor. Üstelik, devir teknoloji devri, fuardaki kitabı açıp barkodu ile internetten göz ucuyla bir kaç saniyede sorgulayınca kitapların internette daha ucuz olduğunu görebiliyorsunuz. Üstelik kitaptaki fuarlar sözüm ona (büyük yayın evleri nezdinde) en az yüzde 20 indirimli satılıyor...

 

-Yazarla buluşma anlamında çok iyi bir fırsat sağlanmadı gibi. Örneğin fuarın önemli isimlerinden ‘İsmail Beşikçi’ hocanın olduğu standı görenler bilir. Bir kaç gün boyunca okurların heyecanlı bir kitap imzalatma telaşı vardı. Ama Beşikçi dışında okurla buluşan, kitap imzalayan ‘ünlü’ yazar sayısı ‘yok’ denecek kadar azdı. (İpekyolu Belediye Başkanı Veysel Keser’in kitabı da okuyucunun büyük ilgi gösterdiği buluşmalar arasındaydı bu arada.)

 

-İlk fuarda panel ve söyleşilerde salonlar tıklım tıklım doluydu. Bu fuarda salonlarda yer yer boşluklar ve bir ilgisizlik vardı. İlk yazımda belirtmiştim. İnsanlar popüler isimler görmek istiyor, onlarla bir ortamda bulunmak, en az bir kare fotoğraf çektirmek istiyor. Evet, faydalı konuların, kitapların, başlıkların konuşulduğu başlıklar vardı, kıymetli isimler vardı ama yetersizdi. Hem de çok...

 

***

 

DEMEK BİR DE KÜTÜPHANEMİZ OLSA...

 

Bir kaç yıl önce ilk fuar açıldığının ertesinde yine bu zamanlar bir yazı kale almıştım.

28 Mayıs 2013 tarihli makalemin başlığı da “Biz okuma bilmeyiz ki!” idi. O fuarın heyecanını tüm yönleriyle dile getirmiştim kalemim yazdığınca. Kitap fuarına kavuştuğumuz o yıl Van’ın kırık dökük de olsa bir il kütüphanesi vardı.

Yıllarca kütüphanesi olmadan kütüphane müdürlerinin atandığı bir ilde yaşayanlar olarak kıymetini biliyorduk elbet.

Fakat yıl olmuş 2016, hala bizim bir Kent Kütüphanemiz yok!

Diğer illerde koca koca kültür merkezleri, kütüphaneler kurulurken Van’da daha ne kadar yarı kapasiteli çalışan, derme çatma bir kütüphane ile bu kentin okur yazarlığının yükselmesini, kitaba erişiminin artmasını, kültür seviyesinin artmasını bekliyoruz.

Gülüp geçiyoruz ama halimiz Gevaş’ta çekilen ve gerçek bir hikayeden esinlenerek espriye konu edinilen o durumdan farksız da değil.

Kütüphanesi olmayan ilçeye kütüphane müdürü gönderilmesi üzerine, başkanın dile getirdiği “Demek ki bir de kütüphanemiz olsa!” repliğini anımsadığınızı görüyor gibiyim...

Kıymetlidir, değerlidir, Van’a kitap fuarı geliyor, kitap geliyor ama.

Demek ki bir de kütüphanemiz olsa...

 

***

 

Not: Van Kitap Fuarı’na dair ikinci yazıda fuarın dikkat çekenlerini konuşmak üzere buluşalım. Kalın sağlıcakla.