Mehmet Kaya yazdı: Yapılması gereken neyse onu yapacağız!
Bilal, Müslüman olduğunda bir köleydi. Bir köle olduğu için Mekkeli müşriklere karşı elinden yapabileceği hiçbir şey gelmiyordu.
Bilal, “İslam’ın yücelmesi için elimden geleni yapacağım” demiş olsaydı, Bilal’in İslam’a hiçbir bir faydası dokunmazdı. Çünkü Bilal’in elinden hiçbir şey gelmiyordu. Bilal, İslam için elinden geleni değil, yapılması gereken neyse onu yaptı.
Bilal, İslam için avazı çıktığı kadar “La ilahe İllallah” diyerek haykırmaya başladı. Bilal’in her haykırışı, küfür çetesini adeta deliye döndürüyordu. Bilal’i çöle sürükleyip kızgın kumların üzerinde bağladılar, ona dayanılması güç işkence uyguladılar. Ancak Bilal, İslam için yapılması gerekenleri yapmaktan asla geri durmadı.
Mus’ab bin Umeyr Müslüman olduğunda 16-17 yaşlarında bir gençti. İslam için elinden geleni yapmaya kalksaydı, annesinin ve kabilesinin baskısı yüzünden hiçbir şey yapamazdı. Ancak Mus’ab elinden geleni değil, yapılması gereken neyse onu yaptı ve Medineli Müslümanlara İslam’ı anlatmaya gitti.
Mus’ab Medine’de her gün ayrı bir sıkıntıyla karşılaştı. Defalarca öldürülmekle tehdit edildi. Birçok defa suikast girişimine maruz kaldı. Başta Medine’deki Yahudiler olmak üzere her tarafta Medine’den çıkması için Mus’ab’a baskı uygulanıyordu. Onca baskılara rağmen Mus’ab yapılması gerekenleri yapmaktan bir an dahi geri durmadı. Mus’ab’ın bu gayretinin sonunda Medine, Peygamber yurdu oldu.
Mus’ab, Müslüman olduğunda elinden geleni yapmakla yetinseydi, Medine’yi Peygamber yurdu yapabilir miydi? Asla!
Bedir savaşı için Müslümanlar Medine’den ayrılırken, aslında savaşa değil de hicret ederken Mekke’de bıraktıkları mallarını Şam pazarlarına götüren kervanı basmak için yola çıkmışlardı. Bedir kuyularında karşılarında kervanı değil de 1000 kişilik Mekkeli müşriklerin tam teşekkülü ordusunu görünce ne yapacaklarını bilemediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) yeni gelişen bu durum karşısında, ne yapmaları gerektiği konusunda ashabıyla istişare etti. Sahabeler hep bir ağızdan:
“Ya Resulullah! İsrailoğullarının Hz.Musa’ya ‘Haydi sen ve Rabbin birlikte gidip savaşın; biz işte burada oturuyoruz (sizi bekleyeceğiz)’ dedikleri gibi demeyeceğiz. Allah’a yemin olsun bize şu denizi hedef göstersen, hepimiz ona yürür ve bizden tek bir kişi dahi geri kalmaz” dediler.
Sahabeler o gün ellerinden geleni yapmış olsaydılar, bin kişilik ordu karşısında gerisin geriye dönüp kaçmış olmaları gerekirdi. Ancak onlar ellerinden geleni değil yapılması gereken neyse onu yaptılar. İslam’ın izzet ve şerefini küfrün ordusuna ezdirmediler.
Yaklaşık altı aydır Gazze’ye ilaç, su ve gıda ürünleri ulaşamıyor. İnsanlar günde sadece 11-12 saat aç değiller. 7 Ekimden bu yana Gazze oruç tutuyor. Gözlerimizin önünde Gazze’de vahşice bir soykırım uygulanıyor. Çocuklar açlıktan perişan bir haldeler. Yirmi bine yakın çocuk vahşice katledildi. Eğer elimizden geleni yapmakla yetinsek, elimizden bu zulmü seyretmekten başka hiçbir şey gelmiyor. Ancak yapılması gerekenleri yapmaya kalksak, İslam’ın yeniden dirilişini gerçekleştirecek kadar çok şey yapabiliriz.
Öncelikle israil’e ait bir sakız dahi evimize girmeyecek. İsrail’in her ürününü boykot edeceğiz. Açlıktan ölsek dahi…
İkincisi Müslüman çocuklar açlıktan ölürken, Gazze’de terör estiren İsrail askerlerinin vitamin değerleri düşmesin diye onlara sebze-meyve ve diğer gıda ürünlerinden değil bir gemi, bir koli dahi göndermeyeceğiz.
Müslümanlara kurşun sıkan israil teröristlerine demir, çelik, tel örgü ve benzeri hiçbir ürün satmayacağız.
Üçüncüsü israil’e destek veren tüm devletlerle ilişkilerimizi gözden geçireceğiz.
Soykırıma ortak oldukları gerekçesiyle, ülkemizden Avrupa’ya giden petrol boru hatlarının vanalarını bir bir kapatacağız. Dolar değil 40 TL, 1140 TL dahi olsa Müslüman olmanın gereği olarak bunu yapacağız.
Bunları yapmaya kalksak 3.dünya savaşı çıkar mı?
Belki savaş çıkar ancak 100 yıldır bize denilen “Batı karşısında dikkatli davranın yoksa 3. Dünya savaşı çıkar” korkusuyla, sıtmaya tutunmuş bir hasta gibi tir tir titremekteyiz.
Bu kadar titrediğimiz yeter artık. Olacaksa bu savaş olsun ancak Allah’ın tek hak dini olan İslam’ın izzeti ayaklar altına alınmasın.