Van halkına ve yöneticilerine açık mektup…

Herkesin sorduğu o meşhur soruyu bu kez ben sormuş olayım: Neden bu kadar çok kanser oluyoruz? Kader mi, ihmal mi, genetik mi, çevresel faktörler mi, komplo mu, suyundan mı toprağından mı?

Büyük sosyolog İbn-i Haldun’a atfedilen “Coğrafyan kaderindir” sözünü “Coğrafyan kanserindir” diye anımsatmıştık önceden. Anımsatmak yeterli olmuyor elbette. Nedenini sormak, bu gidişatın kök sorunlarını ortaya koymak hem duyarlı her vatandaşın görevi hem de biz hekimlerin asli sorumluluklarından biridir.

Peki nedir sorun? Bu yazıyı yazmamıza değecek ne oldu? Ya da ne olacak?

Efendim sorun şu; Van Gölü Havzası’nda (VH) başka yerde görülmemiş fazlalıkta mide ve/veya yemek borusu kanseri gözlenmektedir. Bu kendine has coğrafyada, kendine has tarzda kanserlerin olması elbette beklenebilir ve dünyanın başka yerlerinde de başka kanserler olabilir değil mi? “Neden bu kadar ses çıkaralım ki altı üstü bir çeşit kanser...” diye de düşünebilirsiniz. Denebilir elbette ama ateş düştüğü yeri yakıyor! Siz ya da bir sevdiğiniz 40-50 yaşlarında mide kanseri olur ise o zamana kadar size olağan gelen şey bir anda şok etkisi ile gelir. İşte o an sormaya başlarsınız: Neden ben? Nasıl oldu? Kanser beni mi buldu?

Evet Van Gölü Havzası’nda yaşıyorsanız mide ya da yemek borusu kanserinin sizi bulma ihtimali, Akdeniz Havzasında yaşayan birisini bulması ihtimalinden çok çok fazladır. Bu yargı şu kanıta dayanmaktadır; Sağlık bakanlığı verilerin göre Türkiye genelinde mide kanseri sıklığı 100 binde 20/21 civarında iken, Van’da bu oran 100 binde 50 hatta 80 civarındadır.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Hastaneleri’inden 1994 yılından beri aralıklı yapılan patoloji laboratuvarı çalışmalarında; Dr. İ. Tuncer, Dr. M.Kösem, Dr. İ. Bayram farklı makaleler ile bu kanser sıklığını göstermişlerdir: Peki gösterildi de ne oldu? Ya da ameliyat edildi de ne oldu? Kanser azaldı mı?

Hayır! Tam tersine vakalar daha çok artı ve hiçbir şey değişmedi. Kanıtlar biriktiğinden bu yana 30 yıl geçti, halen önlem adına ya da erken teşhis adına hiç birşey yapılmadı! Işte asıl insanı ve bizleri üzen tarafı da bu; birşey yapılmaması.

Önlenebilir bir hastalığın önlenememesi… Evet, önlenebilir. Bakın Japonlar bunu yaptı. Bunu söylerken abesle iştikal etmiyoruz, dünyada örnekleri olan bir şeyden bahsediyoruz. Japonlar 1985 yılından beri,  “Mide kanserini nasıl erken teşhis edebiliriz?” diye dert edindiler ve tarama programları ile mide kanserinden ölümleri yüzde 61 oranında azalttılar. Yani “Eceldir” diyip peşini bırakmadılar. Elbette günün sonunda herşey taktiri ilahi ama derdi veren “Dermanı da araştır” diyor…

Bölgemizdeki bu acı gerçeğin daha da vahim bir yüzü de,  sizin bu kanserin farkına varmanız yaklaşık yüzde 90 iş işten geçtikten sonra olmaktadır. Yani geç evrede farkına varıyoruz. Van’da çok iyi bilinen ve sevilen kıymetli hocamız Dr. ÇetinKotan’ın 2000 yılında basılan bir araştırmasında, ameliyat edilen 113 mide kanserinin yüzde 90’nının evre 3 ya da 4 olduğu rapor edilmektedir.  Belki bunlar erken evrede tespit edilseydi -ki günümüzde bu teknoloji var- çoğu hasta şifa bulacaktı.

Ama ne oldu? “Vadesi doldu vefat etti” denilecektir. Evet biz iman edenler için öyledir, öyle de inanmak lazım ama teknik olarak vadesi uzatılabilirdi… Bunu başka şeye iman edenler yapabiliyor ise ilk emri oku, yani araştır olan bir dine iman edenler hayli hayli yapabilmeliydi…

Şimdi diğer konuya dönelim. Bu mide ya da yemek borusu kanseri cidden neden VH’da daha çok oluyor? Bilinen sebepleri nelerdir? Bilim ne diyor? Maalesef bu konuda yapılan araştırmalar o kadar az ki bilim bişey diyemiyor susuyor. 40 yıllı aşkın üniversitesi olan kentin, yukarıda bahs ettiğim ve aşağıda bahsedeceğim 5/10 araştırma dışında birşeyi yok ortada! İdareyi maslahat anlayışıyla az aşım ağrısız başım denilmiş ve akademide bir koltuk ile yetinilmiştir.

Toprağı, meyveyi ve sebzeyi inceleyen M. Kürşat Türkdoğan hocamız 2003 yılında ağır metallerin volkanik topraktan kaynaklı olabileceğini ve bunun yiyeceklere geçtiğini raporladı. Van otlu peynirini 1997’de inceleyen Dr. Abdurrahman Aksoy nitrat ve nitröz aminlerin otlu peynirde fazla olduğunu belirtti. Ve 2015’de tarafımızca yapılan araştırmada, tandır dumanı, otlu peynir mide ya da yemek borusu kanserleri ile ilişkili bulundu.

Şimdi şunu sormak lazım; bu araştırmalar nedeni bulmak için yeterli mi? Kesinlikle hayır!

Peki bu araştırmalar tedavi ediyor mu? Uzaktan yakından alakaları yok!

O zaman ne yapmalı? Çok basit. Tarama programları yapmak gerekir.

Bakın meme kanseri, kalın barsak kanseri, rahim ağzı kanseri için ulusal tarama programları var ama mide için yok. VH için yemek borusu ve mide kanseri tarama programı yapılmalı.

Geçen hafta tam da bu tarama konsunu için sayın Sağlık Bakanımız ile  Mide-Özofagus -Cerrahisi Derneği yönetim kurulu olarak görüştük. Durumu dosya şeklinde arz ettik. Sayın Bakanın genel cerrahi uzmanı olması, olaya vakıf olması bizim için bir fırsattı. Durumun Halk Sağlığı Genel Müdürlüğüne bildirileceğini belirtti.

Bu iyi niyetli ama zayıf girişimler yeterli olur mu dersiniz? Bence olmaz!

Kentin temsilcilerinin ve en önemlisi halkın takip etmesi, vadesi dolmadan müdahil olması gerekir diye düşünüyorum.

Sağlıcakla kalın…

    

Kaynaklar;

https://jag.journalagent.com/vmj/pdfs/VTD_8_1_10_13.pdf 

https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/13635/van-golu-havzasinda-kanser-sikligive-dagilimi

http://egetipdergisi.com.tr/en/download/article-file/350110

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36002149/

Kotan, Ç., Özgören, E., Barut, İ., Sönmez, R., Aras, A., & Çıkman, Ö. (2000). Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında Ameliyat Edilen Mide Kanserli Hastalarda Proksimal Mide Kanseri Sıklığı. Van Tıp Dergisi, 7(1), 16-19.

Heavy metals in soil, vegetables and fruits in the endemic upper gastrointestinal cancer region of Turkey-ScienceDirect

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/229468

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/full/10.1155/2015/254823