Ercüment Züngür yazdı: Aqlê Sivik, Barê Giran!

Yaratılmışların en şereflisi olarak seçilen insanoğlunun en önemli özelliği, kendisine bahşedilen akıl olgusuna sahip olmasıdır. Belli bir yaşa kadar akıl olgusunu deneme yanılma şeklinde kullanabilen ve aklının eremediği birçok durumla karşılaşan insanoğlu bir noktadan sonra akıl sayesinde durumlar arasındaki farklılıkları ayırt edebilmektedir. Yetişkin, erişkin veya reşit dediğimiz konuma gelen her insanoğlu aklını kullanma konusunda aynı iradeyi gösteremeyebilmektedir. Kendisine bahşedilen aklı kullanma konusunda sürekli pasif davranıp hem kendisine hem de topluma, verdiği kararlarla ya da yaptığı davranışlarla inanılmaz derece de zarar veren insanlar vardır. Aynı şekilde aklını mükemmel derece de kullanıp bulduğu keşifler ve yaptığı icatlarla insanlığa vazgeçilmez olanları sunan kişiler de mevcuttur. Bunların yanında aklını kullanmama konusunda masum davranışlar sergileyenler olduğu gibi aklını çok iyi kullanıp son derece düzenbaz, kolpa, sahtekâr, dolandırıcı kişiler de vardır.  Açtığı telefon ile karşısındaki kişileri kısa sürede çok rahat bir şekilde kandırabilenler, İnternet üzerinde büyük akıl gerektiren siteler kurup insanları buradan rahat bir şekilde dolandıranlar ve yüz yüze konuşup karşısındakini çok rahat şekilde tuzağa çekebilenler hep akıllı kişilerdir. Bunlara karşı tuzağa girenler de maalesef başlıkta verdiğimiz atasözünün ‘’Aqlê Sivik, Bare Giran’’( Hafif akıl ağır yüktür.) karşılığıdır.

Peki, bu durumların sebepleri nelerdir? Bir insan neden kendini bu iki uç nokta arasında seçim yapmak zorunda kalıyor?  Ki bu iki uç nokta arasında kalmak ta yanlıştır. ‘’Biraz safım biraz da kurnazım’’ demek te hem yanlış hem de tutarsız bir söylemdir. Şimdi sorduğumuzun iki sorunun cevaplarına bakacak olursak; burada karşımıza ilk çevre kavramı çıkmaktadır ki çevre bu dönemde diğer sebeplere göre daha da önem kazanmaktadır. Bunun yanında aile çevresi, okul çevresi, yaşanılan şehir, köy vs gibi dış faktörlerin de kişi üzerinde etkisi hayli fazladır. Mesafelerin yanında bilgiye ulaşmanın da çok kısa süreli olması ile birlikte günümüzde ki sosyokültürel, sosyoekonomik, sosyopolitik değişimler kişilerin özellikle gençlerin gelişimi ve kimlik oluşturmasında önem arz etmektedir. Artık rol model kavramlarının somut ve faydacı sonuçlara bağlı olduğu bu dönemde model alınanın ne yaptığından ziyade yaptığının sonucunda ne elde ettiğidir. Çocuklar, gençler artık anne-baba özdeşiminden çıkıp arkadaş, öğretmen, film, roman kahramanları gibi özdeşim nesneleri bulmaya başlar. Bu dönemlerde aileler, meydana gelen olumsuzluklara şahit oldukları için çocukları kendilerinden uzaklaştığı için kaygı duymaya başlarlar. Bu nedenle de bazı aileler durumu normal değerlendirmek ve gencin kendi gelişimini tamamlaması için ona destek olmak yerine bu endişelerinden dolayı daha kontrolcü, katı, cezalandırıcı davranabilirler. Bu tip davranışlar gençte öfke, başkaldır ya da içe dönme, güvensizlik gibi sorunlara yol açabilir.

Her şey birden olmaz, mutlaka bir öncesinden olumlu-olumsuz kazanımlar veya etkiler olmuştur. Burada önemle üzerinde durulması gereken konu insanoğlunun öncelikle bir çocukluk ve bir gençlik dönemlerinin olduğunu unutmamalıyız. Öncelikle insanoğlunun kişilik oluşumlarında hem dış etki olarak bizlerin hem de iç etkiler olarak kişinin kendisi üzerine düşen görevleri ciddiyetle sürmelidir. Doğru olduğuna dair şüphelerimizin olduğu konularda karşımızdaki kişinin yaşına bakmadan nasihatten ziyade fikir paylaşımında bulunmamız önemlidir. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki yanlışa meyilli olan bu kişiler bizim etrafımızdan birileri ise bu bizim de omzumuza yükler yükleyecektir. Çemberi daha daraltacak olursak bu kişileri aynı kandan olan aile ya da kendi çocuğumuz olduğunu hesaba katarsak işimiz daha da zor olacaktır. Onlara karşı yapacağımız sert müdahaleler, akıllarını kullanmadan yaptıkları hareketlerle bizi tahrik derecesine sinirlendirmelerine karşı kendimize hâkim olamamak, bu kişileri bizden daha da uzaklaştıracaktır ve devamında yapacağımız hiçbir olumlu adımın bir getirisi olamayacaktır.

Özellikle günümüzde dinamiklerin çok fazla olduğu, insan iletişimlerinin çeşitlendiği ve insan ilişkilerinin daha soyut ve suni bir düzlemde seyir gösterdiği bir gerçektir. Gençlerin gelecek kaygısının fazla olduğu bu dönemde devamında gelen yeni nesilleri de olumsuz etkilemektedir. Bu durum da gençlerin akıllarını başka durumlara karşı daha aktif kullandıkları da bir gerçektir. Kısa yoldan para kazanma, popüler olma ve sosyal kabul görecek davranışlara aykırı hareketlerde bulunma gençler arasında normalleştirilmiştir. Burada aklını daha doğru kullanmaktan ziyade yaptıkları ile kendilerine sorumsuzca yükler yüklemektedirler. Bu yüklerin sonucunda da ya çemberi yırtıp hayatına güzellikler katacaktır ya da çemberin içerisinde aklının esiri olarak dönüp duracaktır.