Van’da baharın gelişiyle birlikte doğa yeniden canlandı. Van Gölü’nün iki önemli adası olan Akdamar ve Çarpanak’ta badem ağaçları çiçek açmaya başlarken, doğa da renk cümbüşüne büründü. Bu eşsiz manzarayı görmek isteyen vatandaşlar adalara akın ederken, birçok tur şirketi de adalara gezi düzenlemeye başladı. Akdamar ve Çarpanak Adası’nda artan insan hareketliliği, yaban hayatı tehdit eder hale geldi. Geçtiğimiz yıl bu alanlarda birçok kuş yuvası zarar gördü. Ziyaretçilerin bazı bölgelerde yuvalara yaklaşarak fotoğraf çekmeye çalışması, martı yumurtalarına basılması ve bilinçsizce doğaya çöp bırakılması tepki çeken konular arasındaydı. Bu yıl da benzer görüntülerin yaşanmasından endişe edilirken, konuyla ilgili Şehrivan’a konuşan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Yaban Hayvanları Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Lokman Aslan, önlemlerin alınması gerektiğini dile getirdi.
ASLAN: VAN GÖLÜ’NDEKİ ADALAR YABAN HAYATI İÇİN VAZGEÇİLMEZ
Aslan, Van Gölü’ndeki adaların yaban hayatı için vazgeçilmez olduğunu belirterek, “Van Gölü Havzası, yaban hayat çeşitliliği açısından oldukça zengin bir bölgedir. Bunun temel sebeplerinden biri, insan etkisinden uzak alanların fazlalığı ve bölgedeki sulak alanların varlığıdır. Ne kadar çok sulak alanı ve doğal alanı koruyabilirsek, yaban hayvanlarının çeşitliliği, ekolojik denge ve biyolojik çeşitlilik o kadar artar. Adır Adası, Akdamar Adası ve Van Gölü’ndeki diğer adalar ile göl çevresindeki sulak alanlar yaban hayatı için vazgeçilmezdir. Çünkü sulak alanlar doğanın rahimleri gibidir; yaşamın doğduğu ve sürdüğü yerlerdir” dedi.
BAHAR GELDİ, VAN GÖLÜ’NDEKİ ADALARDA TEHLİKE BAŞLADI
Akdamar Adası’nda hayvanların zarar görmesine dikkat çeken Aslan, “Akdamar Adası son yıllarda bakım ve düzenlemelerle bir cazibe merkezi haline gelmiştir. Her yıl yüzbinlerce ziyaretçinin akın ettiği bir yer olmuştur. Ancak eskiden adanın güneybatı bölgesine insan girişi yasaktı. Bu sayede martılar ve diğer kuş türleri, tilki gibi biyolojik düşmanların olmaması ve insan etkisinin bulunmaması nedeniyle burada güvenle ürüyorlardı. İnsanlar adanın her tarafını gezmeye başladığında ise bu türlerin yaşam alanları zarar görebilir” diye konuştu.
VAN’DAKİ ADALARDA NASIL ÖNLEM ALINMALI?
Adalarda önlem amaçlı neler yapılması gerektiğini dile getiren Aslan, “Canlılar bir yaşam alanını iki sebeple tercih eder: Güvenlik ve gıda. Eğer biyolojik tehdit yoksa bu bir avantajdır. Ancak güvenlik hissedilmediğinde kuşlar yumurtlamaz, kuluçkaya yatmaz ve bu da üreme başarısını düşürür. Dolayısıyla biyolojik çeşitlilik de azalır. Bu yüzden adanın batı tarafında bulunan yaban hayat alanlarına insan girişinin kontrollü olması gerekir. Bu alanlar koruma altına alınmalı, uyarı levhaları dikilmeli ve ziyaretçiler yalnızca belirlenen yürüyüş yollarını kullanmalıdır. Ayrıca adada tavşanların çoğalması da ekosisteme zarar vermektedir. Yeni bitki filizlerini tüketmeleri, erozyonu artırmaları gibi sebeplerle, tavşan popülasyonunun kontrol altına alınması ve doğaya zarar vermeyecek seviyeye düşürülmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
ASLAN’DAN ÖNERİ: ADALARA BİLGİLENDİRCİ LEVHA KONULMALI
Aslan, adalara bilgilendirici levhalar konulması gerektiğinin altını çizerek, “Bu adalarda levhalarla "Bu tarafa geçilmemeli", "Burada kuluçkaya yatmış hayvanlar var", "Biyoçeşitliliği koruyalım" gibi uyarılar konulmalıdır. Artık toplumumuz ekolojik bilince sahip, sadece doğru yönlendirmelere ihtiyaç var. Vatandaşlarımız çevreye duyarlı ve destek olmaya hazır. Bu nedenle, biz de onlara rehberlik etmeliyiz. Nasıl ki evimizde mahremiyet alanlarımız varsa, misafir odamızla yatak odamız ayrıdır ve herkes her yere giremez, doğayı da aynı şekilde korumalıyız. O alanlar da hayvanların üreme ve yaşam alanlarıdır, o yüzden tıpkı evimizin mahremiyetine gösterdiğimiz özeni onlara da göstermeliyiz” dedi.
DOĞA GÜZELLİĞİYLE CEZBEDİYOR, İNSANIN İZİYLE TAHRİP OLUYOR
İnsanların doğaya sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Aslan, “Son olarak şunu belirtmek isterim: "Medeni bir toplum, tüm canlıların birbirinden emin olarak yaşadığı toplumdur." Doğaya zarar vermeden, yaban hayatı koruyarak gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmalıyız. Ben inanıyorum ki geleceğin çağı ekolojik çağ olacak. Kim doğaya, habitatına sahip çıkarsa, kim bunu gelecek kuşaklara aktarırsa, gerçek anlamda medeni olan o toplum olacaktır. Şehirleşip doğayı betonlaştıran toplumlar ise yaşasa bile kültürel ve ruhsal açıdan yoksullaşacaktır. Belki de bu yüzden antidepresan kullanmak zorunda kalacaklardır” diye aktardı.
“KORUYUCU TEDAVİ HER ZAMAN CERRAHİ MÜDAHALEDEN DAHA İNSANCILDIR”
Hayvanlara güvenli ortamların sunulması gerektiğini belirten Aslan sözlerini şöyle tamamladı: “Bu nedenle doğamıza sahip çıkmalı, doğayı koruyarak kültürel ve ekonomik anlamda da gelişmeliyiz. Koruyucu tedavi her zaman cerrahi müdahaleden, kemoterapiden daha kolay, daha ucuz ve daha insancıldır. Doğamızı da koruyucu yaklaşımlarla korumalıyız. Çünkü bir Akdamar Adası’nı, bir Adır Adası’nı, bir Edremit sazlıklarını yeniden inşa edemeyiz. Hayvanlar bizden neden kaçar? Güvenmedikleri için. Eğer onlara güven ortamı sunabilirsek, bir gün bizimle selamlaşacak hale bile gelebilirler. Bu da çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras olur.”