Bir aylık oruç döneminden sonra Ramazan Bayramı’nda yenilecek gıdalara dikkat etmek gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Büşra Nur Enez Baş, öğün sayısının birden arttırılmamasını ve özellikle bayramda şekerli gıdaların çok tüketilmemesini tavsiye etti.
Ramazan ayında günlük öğün sayısının azalmasına, beslenme düzeninde meydana gelen değişikliklere değinen Diyetisyen Baş, “Geleneksel olarak bayramda ikram edilen şeker, çikolata, baklava ve börek gibi hamur işleri kan şekerini hızlı yükseltiyor ve bunları birdenbire sık bir şekilde tüketmek sindirim sistemi rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Bu yüzden bayram ziyaretlerinde sunulan ikramlara dikkat etmeli, aşırıya kaçmamalı, yeterli ve dengeli beslenme ilkelerini unutmamalıyız. Bunun için de 4 besin grubuna beslenmemizde yer vermeliyiz. Bunların ilki süt ve süt ürünleri, ikincisi et, yumurta ve kuru baklagiller, üçüncüsü sebze ve meyve, dördüncüsü ise ekmek ve tahıllar grubudur” dedi.
“İLK KAHVALTIDA SALAM, SUCUK YEMEYİN”
Diyetisyen Baş, Ramazan’dan sonraki ilk kahvaltıda et ve kızartmalara değil sebzelere yer verilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Öğünlerin arasında en az 2 en fazla da 4-5 saat zaman farkı bulundurmalıyız. Özellikle bayram sabahı hafif bir kahvaltı ile başlamalıyız. Kahvaltımızda işlenmiş et ve et ürünleri olan salam, sucuk, sosis bulundurmamalı ve kızartmalara yer vermemeliyiz.
Kahvaltı tercihi olarak haşlanmış yumurta, domates, salatalık, maydanoz gibi çiğ sebzeler ve az yağlı peyniri tercih etmeliyiz. Besinleri iyice çiğnemeli ve hızlı bir şekilde tüketmemeliyiz. Sofrada en az 20 dakika zaman geçirmeliyiz. Ramazan Bayramı’nda güzel bir bayram geçirmek için özellikle şekerli gıdaların tüketimine dikkat etmeli ve çevrenin ısrarcı tutumlarından kurtulabilmek için kendimiz evde sağlıklı bir öğün yaparak tok bir şekilde ziyaretlere gitmeliyiz” diye konuştu.
Akşam yemeklerinin daha erken saatlerde ve daha hafif şekilde yapılması gerektiğine işaret eden Diyetisyen Baş, bayramda tatlı yemek isteyenlerin hamur ve şerbetli tatlılar yerine daha hafif olan sütlü tatlıları; içecek olarak da şerbetler yerine evde yapılan taze sıkılmış meyve suları, hafif şekerli limonata ya da ayran tercih edilebileceğini anlattı.
Sindirim sisteminin düzenli çalışması ve kabızlıktan korunmak için de lif ihtiyacını göz önünde bulundurmak gerektiğine dikkat çeken Diyetisyen Baş, “Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmeliyiz. Akşam yemeklerine daha hafif geçmeli, erken saatlerde yemeye özen göstermeliyiz. Akşam yemeklerinde gün içerisinde misafirliklerde ikramlıklardan da tüketim yaptığımız için biraz daha sebze ve kuru baklagiller tercih edebiliriz. Diyabet, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlığı olan bireyler özellikle bu sürece daha çok dikkat etmeli, normal beslenme programlarına uymalıdır” ifadelerini kullandı.
“FİZİKSEL AKTİVİTE ARTTIRILMALI”
Çay kahve tüketiminden de bahseden Diyetisyen Baş, her ikram edilen çay ve kahveyi içmemek; en azından günlük çay kahve tüketimini 3-4 bardak çay, maksimum 1 ya da 2 fincan kahve şeklinde ayarlamak gerektiğini dile getirdi. Ramazan ayı boyunca su ve sıvı tüketimi azaldığından vücutta oluşan sıvı kaybını karşılamak için günde en az 2-2,5 litre su içilmesini tavsiye eden Diyetisyen Baş şunları söyledi:
“Bu da yaklaşık olarak 8-10 bardak su tüketimine denk gelmektedir. Ramazan boyunca gece kalkıp sahurda yeme alışkanlığı kazandığımız için Ramazan’dan sonra bu alışkanlığımızı sürdürmemeliyiz. Geç saatlere kadar yemekler yememeli ve yatmadan en az 2 saat önce yemek yeme işlemini sonlandırmalıyız. Bayramda aldığımız kalorileri dengelemek için en azından yürüyüş ve spora özen göstermeliyiz. Fiziksel aktivite hem kan şekeri hem kolesterolün dengelenmesini sağlar. Kilo kaybetmeye ve bağırsak sağlığına da yardımcı olur. Fiziksel aktivitenin arttırılması adına bayram ziyaretlerine giderken yürüyüş yapmayı tercih edebiliriz ya da en kötü ihtimalle haftanın birkaç günü günlük yarım saat şeklinde yürüyüşler yapabiliriz.”