Anadolu'nun her bir karışında ilahi kademi bulunan evliyaullah tarihini esaslıca bir tetebbu etmek gerek.
Her bir beldeye tayin edilmiş nice hak dostlarının nefesleri kim bilir kaçını gafletten uyandırmış, kimine teslimiyet ayaklarıyla tevhidi ikrarlatmış kimini de ben kalıbından sıyırıp hakkaniyete yöneltmiş
Misaller çoğaltılabilir elbette.
Hayatlarını marifet ilmine adamış olan bu gönül erlerinin gönüllerinde bir yerde olmak ise büyük nasipdarlık. Hüccetul İslam olarak bilinen Gazali Hz.’lerinden, evliyaların sultanı, büyüklüğü tüm Evliyaullah hazerati arasında kabul görülmüş olan Seyyid Abdülkadir Geylani Hz’lerine. Şiirleri, gönül telleriyle terennum edilen Derviş Yunus'dan.. Hamdim, pistim, yandım kelamlarıyla şems nârında yanan Mevlâna Hz.lerine İmamı Rabbani, İbn Arabi, Somuncu babadan İbrahim Gümüşhanevilere...
Tüm bunların yanında Dünya'da henüz benzerine rastlanmamış aynı anda 70 bin kişiye ders veren Abdülkadir Geylani'nin (ra) medresesinde erkeklere ders verildiği gibi hanımlara da ders veriliyor ve bayan allâmeler yetiştiriliyordu...
Hanım allâmelerin ilim kaynağı olarak gösterileceği Hz. Fatıma (ra) validemiz derin ilmi ve üstün ahlakıyla elbette ki zirvede. Hz. Fatıma (ra), vahiy evinde kendisi için hazırlanan bilgi ve irfanla, kendisini dört bir yandan kuşatan ilim ve irfan güneşlerinin ilmî aydınlatmasıyla yetinmedi.
Babası Resullullah (saa) ve ilim şehrinin kapısı kocasıyla her buluşmasında elinden geldiğince ilim öğrenmeye çalışırdı. Bunun yanında oğulları Hasan ve Hüseyin'i de sürekli olarak Resullullah'ın meclisine gönderir, onlar döndükten sonra da onları konuşturarak dinlediklerini anlatmalarını sağlardı. Çocuklarına üstün bir terbiye vermek için büyük bir çaba sarf ettiği gibi, ilim öğrenmek için de büyük bir çaba sarf ederdi. Ev işlerinin çokluğuna rağmen, öğrendiği bilgileri diğer Müslüman kadınlara aktarmayı da ihmal etmezdi.
İlim öğrenme ve ilmi yayma hususundaki bu kesintisiz çabaları sonucu, en büyük hadis ravilerinden ve tertemiz nebevî sünnetin aktarıcılarından biri oldu. Nitekim "Fatıma Mushafı" adı verilen, kendisinin en büyük övünç kaynağı olan ve masum evlâtları tarafından bir önceki nesilden miras alınıp sonraki nesle aktarılan kitabıdır.
Hz. Fatıma (ra) Allah'tan korkup sakınan ve hikmetli Kuran'ın açık ifadesiyle, Allah tarafından eğitilen Ehlibeyt'in bir ferdiydi. Allah ona ilimle ayrıcalık tanıdı, bu yüzden "Fatıma" adını almıştı. Benzersizliği yüzünden de Betül (iffette eşsiz) diye isimlendirilmişti.
İşte vahiy evinin solmayan gülünün ilim ummanından nasiplenmiş hanım allâmeler...
KONYA'DA YETİŞMİŞ HANİM EVLİYA DESTİNA HATUN
Cesaret ve kahramanlığıyla ün salmış bir hanım sahabi Hansa (radıyallahu anhâ) Arap edebiyatında kadın şairlerin en önde geleni olarak kabul edilip; savaşlardaki yiğitlik, kahramanlık sahnelerini kadın hissiyatı içinde sade bir dille anlatmış ve Efendimiz (sav)'de onun şiirlerini çok beğenirmiş...
Hak rızasından gayrısına gönül pencerelerini kapatmış olan bu hikmet erlerinin pınarlarından katreler elhamdülillah Anadolu'nun her bir köşesini yeşertmekte, ihya etmekte mahlûkata dair ne varsa. Dört bir tarafa maneviyat iklimi doludizgin yayılmakta Hakkın Halilleriyle, İslâm kokmakta burcu burcu her bir karış... Ve Hakikat ilmi, talepkâr gönüllere hikmet erlerinin rahle-i tedrisatından verilmekte.
İşte Mescid-i Nebevi'de bir sohbet halkası. Şeyha Fatıma bint İbrahim el-Beteyhi Şamlı bir hanım âlim idi. Cağının buhari ravisinden ders aldıktan sonra uzmanlaşan bu hanım allâmeden, Şama gidip ders alanlar arasında İmam Zehabi ve İmam Subkî gibi birçok İslam âlimi de bulunmakta...
Seyahat etmek dahi bu bayanların ilim öğretmesini engellemediği gibi bulundukları her yerde faal olmuşlardır. Hicri 600'de vefat eden Fatıma binti Saad el-Hayr önce babasından sonra Ebû Galip, Yahya bin Benna gibi hocalardan ders alıp Şam ve Mısır'da talebe yetiştirmiştir.
Bir başka misal kelâm ilminde Seyyide Sara bint el-Şeyh Umar yedi asır önce Şam'da yaşamış bir kadın âlim... Fıkıh yani hukuk alanında büyük bir Şafii kadın, fakih (vefatı Hicretin 377. yılı) Amat el Vahid babası İsmail el varak ve başka âlimlerden fıkıh ve hadis tahsil etmiş aynı zamanda Şafii fıkhında miras konusunun uzmanı olarak anılmakta.
Hicri 714'te vefat eden Fatıma binti Abbas ise entellektüel birikimiyle ünlü kelâmcı İbni Teymiye'yi şaşırtan bir kadın fıkıhçı olmuş özellikle Suriye ve Mısır'da kadınlar derslerinden çokça istifade etmiş ve kitaplarda fakih, yüksek isnatların dayanağı, müftü ,zamanının eşsizi gibi yüksek sıfatlarla anılmıştır.
Şu kısmı not düşmekte fayda var. Müslüman kadınlar ilim tahsil ettikleri gibi ilim öğretiyor ve ders verdikleri arasında sadece kadınlar değil erkek talebelerde bulunuyor. Zeynep binti Kemal'in hadis öğrencilerinden olan İmam Zehabi, onun etrafına pek çok talebe toplandığını anlatıyor.
Tasavvufa gönül vermiş ilim sahibi Fatıma er-Razi'nin (ö.521/1127) kendisine ait ribatta tasavvufa ilgi duyan bayanlara ders vermiş bununla birlikte meşhur âlim Ebu'l Ferec İbni Cezviye 'de bizzat kendisinden İmam Şafi'nin Müsnedini dinlemiştir.
Horasan'lı olan Fatımâ-i Nişâbûriyye'ye derin bir tazimi olup birçok konuda ona fikir danışan
tasavvuf büyüklerinden Zünnunû Mısri Hz.leri şöyle söyler: "Mekke-i mükerrere de bir hâtun vardır. Adı Fâtıma-i Nişâbûriyye'dir. Bu velîyye hanım, Kur'ân-ı Kerîm’in mânâ ve esrârı ile inceliklerinden öyle şeyler söylerdi ki, bana hayret verirdi."
Mısri Hz.lerinin Fatıma Hatundan istifadesi görüldüğü üzere aşikâr.
Rabiatul Adeviyye bilindiği gibi tabiin döneminin büyük hanim evliyalarîndan. Hasan-ı Basri Hz.leri kendisinden ziyadesiyle istifade etmiştir... Ve her hafta vaaz veren Basri Hz.leri Rabiatul Adeviyye, karşısında olmadan derse başlamaz ve yine o olmadığı için mubaşeret edemezmiş. Bu hâli üzerine "Bir kadıncağız olmazsa ne olur?" diye suâl edenlere: Bir lokma ki fil için hazırlanmıştır, karınca ağzına sığar mı? diye buyurur. Vaazı arasında şevk içinde kalınca Rabia Hz.lerine söyle hitap edermiş: "Ey kilim giyen hatun... Benim olduğum senin gönlün ıssılığından, ateşindendir dermiş. Rabiatul Adeviyye'nin verdiği karşılık ise tasavvuf zerafetini ne de güzel yansıtmakta... "Biz, avam kalabalığına şad olmayız. Lakin bir gönül ehli gördüğümüz vakit neşemiz artar, şad oluruz...”
Görüldüğü üzere âlim ve âllamelerin birbirlerinden istifadesi hep müşterek... Karşılıklı ilim alışverişleri İslami normlar çizgisinde tahakkuk etmiş ve hanım âllameler tarihin geçmiş sahnelerinin muhtelif alanlarında hep aktif bir rol üstlenmişlerdir.
İslam tarihinde öyle alim kadınlar vardı ki, babaları kendi kızlarını bir gence vermek isterken ileri sürdükleri şart; “alim olma şartı” idi. ‘En az kızım kadar ilim sahibi olmalısın’ denirdi.
Ünlü Hanefi âlimi İmam el- Kesâni, 'Tuhfetu'l Fukaha' kitabının yazarı Alauddin Semerkandi'nin fakihe olan kızı Fatıma ile evlenmiş ve kendisinden istifadesini Kesâninin talebeleri söyle dile getirmişlerdir. Bazen hocamıza zor sorular sorardık ancak o bizden izin alıp evine giderdi. Evden döndükten sonra zor olan sorunun cevabını çok detaylı bir şekilde anlatırdı ve bu sıkça olurdu. Sonra anladık ki İmam Kesâni bu soruların cevaplarını almak için eşi Fatıma'ya gidiyor ve ondan aldığı cevapları getirip bizimle paylaşıyordu.
Yine diğer bir misal. İmam Ebu Hanife ve İmam Malik'in hocası olan Hişam ebu Urve, eşi Fatıma binti Münzir'den ilim tedris etmiştir.
İşte ilk dönem İslâm alimlerinin hayatı böyleydi. Annelerinden, eşlerinden, kız kardeşlerinden ya da diğer hanım âlimlerden ders almaktan haya etmiyorlardı. Hatta onlardan ders aldıkları için övünüyorlardı.
Şimdi bu durumu günümüzle kıyas ettiğimizde durumun ne kadar hüzün verici olduğunu görüyoruz. Bu acizde bir Seyyide Sultanın ilim pınarından nasiplenme çabası içindeki durumun hüznünü dillendiri vermek istedi kendince…
İslam’ın ilk dönemlerinde olduğu gibi büyük kadın alimlerinin yetişmemesinin nedeni ön yargılar, cehalet ve ilim öğrenilebilecek yeterli imkanları onlara sunmamaktan kaynaklanmamaktadır. İnsanların algıları değiştiğinde, bilgi düzeyimiz yükseldiğinde günümüzde de kadın âlimlerin yetişmemesi için hiç bir neden olmayacaktır.