Aslen Filistinli olup Amerika’da yetişen Edward Said’in İsrail’e attığı taşı görünce onca akademik çalışmadan sonra bir entelektüelin bu tepkisine anlam verememiştim. O taşın ne anlama geldiğini bugün anlıyorum. İnsanlar yakılıyorken, çocuklar öldürülüyorken, kuşların bile hayat hakkı elinden alınmışken anlıyorum...
“Geri kalmış ama asil” olan bir halkın vatanlarına, kültürlerine ve inançlarına olan bağlılıkları o ilerici sözde hümanist olan yöneticileri neden tedirgin ettiğini, Filistin’in niçin bir devlet olarak tanınmadığını bugün anlıyorum. Gasp edilen topraklara yerleştirilen Yahudilerin dünyadaki kazanımları ile ilgili sahip oldukları hırsı ve acımasızlığı görünce anlıyorum…
Zulüm gören halkların yaşadığı travmaların daha acısını başka halklara yaşatabileceklerini, bugün anlıyorum. Ölmeye mahkum edilen mazlum Filistin halkını görünce anlıyorum…
Farkında olmadan siyonizm propagandası altında kalmış ve onların dünyanın en güçlü, en azimli en iyi düşünen halkı olduğuna inandırılmışız. Bilim dünyasına sundukları katkıların ve ırkçılık karşıtı geliştirdikleri söylemlerin teorilerde kaldığını bugün anlıyorum. Hayranlık duyduğum tüm düşünceleri daha akıllıca okumam gerektiğini anlıyorum...
Bugün uluslararası siyasette devletlerin gücünü maksimum seviyeye çıkarması gerektiğini söyleyen perspektifler hâkimken, ahlaki ve insani değerlerden bahsedilmiyor. Meydanlarda vicdan sahibi binlerce kişinin tepkisine rağmen uluslararası kurumlar işlemiyor. Müslüman oldukları için öldürülen insanları görünce anlıyorum. O büyük savaşların ardından insan haysiyeti ve onuru, barış ve huzur adına yazılan o yüce bildirilerin evrensel olmadığını bugün anlıyorum.
Bir bilge şöyle bir nasihatte bulunmuştu “Eğer barış istiyorsan savaş yapabilecek nitelikte olmalısın”. Antiemperyalist hisler yetmiyor, her birimiz bilinç dünyamızı geliştirmeli, savaşın gerçekliğini anlamalı ve gerekli tüm donanımlara sahip olmalıyız. Yaşanan acıların sıradanlaşmaması için güçlü olmamız gerektiğini bugün acziyetimizi görünce anlıyorum. Savaşın gerçekliğini görünce anlıyorum.
Müslüman olmalarına rağmen petrol zengini rantiyer ülkelerin iradesiz ve duyarsızlıklarından dolayı utanıyorum…
Bunca acı yaşanıyorken tepkisiz kalan aydınların ve sanatçıların ve dahi devrimcilerin sessizliğinden dolayı utanıyorum…
Adalet bir şeyin olması gerektiği yerde olması olarak tanımlanıyor. Gazze’de çocuklar olması gerektiği yerde değil! Bugün bir anne olarak Filistinli annelerin yüreklerindeki yangını öylesine hissettim ki çocuğumu sevmeye utanıyorum…
Bugün Filistin’i görünce insanlığımdan utanıyorum...