Son yıllarda küreselleşme olgusu, hızlı bir şekilde yayılmış ve insanlardaki farklı özellikleri ortadan kaldırarak tek tipleşmeye yani aynileşmeye yol açmıştır.
Her kıtadaki insanların, her Ülkedeki insanların hatta her ülkenin içindeki bölgelerin, şehirlerin bile farklı kültürleri ve yaşam tarzları vardır.
Bu farklılıklar aynileşme sorunuyla karşı karşıya kalarak günümüzde yok olma noktasına gelmiştir.
Böylece dünya kocaman küresel bir köy haline gelmektedir.
Bu köyün ağaları dünyadaki küresel güçlerdir ve giderek Dünyaya hükmetmek o güçler açısından daha da kolaylaşmaktadır.
Çünkü insanlar aynileştikçe daha az sorgulayacak daha çok çalışacak, daha çok kazanacak ve kazanmış oldukları paraları küresel güçlerin ürettiği malları satın alarak tüketeceklerdir.
Böylece insanlar çalışan, para kazanan sonra sağına soluna bakmadan ihtiyaç sahiplerini hiç görmeden hiç düşünmeden yaşayan yaratıklar haline gelecektir.
Yada dayanışma içerisine girmeyen bencilleşen dolayısıyla insanı hasletlerini kaybetmiş sadece tüketen bir canlı makine haline gelecektir.
İnsanlığın zengin kültür mirasını ortadan kaldıran aynileşme birçok alanda hızla devam ediyor.
Bunlardan sadece bir tanesine değinelim.
Örneğin yılbaşı; neredeyse bütün dünyada aynı anda kutlanır olmaya başladı.
Yılbaşı vesilesiyle tüketimi arttırmak zevk ve sefaya dalmak, küresel güçler açısından önemli bir fırsata dönüşmeye başladı.
Şimdi bu noktada bir dönüp kendimize bakalım; Biz Müslümanlar başıboş insanlar mıyız?
Kafamıza göre yaşayabilir miyiz?
Küresel güçlerin bizi çekmeye çalıştığı ortamlarda bulunabilir miyiz?
Sözün özü biz başka din, inanç ve adetlere sahip insanlarla aynı olabilir miyiz?
En önemlisi aynileşirsek Müslüman kalabilir miyiz?
"Bir kavme benzemeye çalışan o kavimdendir." hadis-i şerifi bize bu konuda gerekli cevabı veriyor aslında.
Öyleyse dikkat etmeliyiz. Kontrolsüz ve aşırı tüketime, eğlence çılgınlığına hayır diyebilmeliyiz.
Başka kavimlere benzeme yarışına girmemeliyiz.
Küresel güçlerin aynileşme politikalarına alet edilen yılbaşına hayır diyebilmeliyiz
Zira Allah’u Teala insanları aynı yaratmadı ve niçin aynı yaratmadığını da Hucurat süresinin 13. ayetinde bildirdi. (Merak edenler bakabilir.)
Eskilerin alemet-i farika dediği günümüz insanının kimlik olarak tarif ettiği ayırt edici özelliklerimizi Müslümanlar olarak Kuran da aramalı hadis ve sünnet çerçevesinde yaşamalıyız.
Ancak o zaman Müslüman kalabiliriz. Ancak o zaman Rabbimiz’in çizdiği istikamette yaşayabiliriz.
Aksi takdirde habis ve doyumsuz güçlerin, kapitalist güçlerin kontrolüne girer Allah korusun Müslümanlıktan hatta insanlıktan çıkarız.
Zalim güçlerin ağalığını yaptığı küresel köyümüz olan dünyada insanlar kapitalistler tarafından çıkartılan savaşlar neticesinde açlığa ve sefalete mahkûm edilmişlerdir.
Yani başımızdaki Suriye ve Ortadoğu bunun en bariz örnekleridir.
Şu iç acıtıcı duruma bakar mısınız? Suriye’de ve İslam coğrafyasının birçok ülkesinde yerinden ve yurdundan kopartılan Müslümanlar Avrupa’da barınamıyor.
Onlara el altında ya dininizi değiştirin ya da geri dönün deniliyor.
Başımıza gelen bu felaketlerin karşısında bizlerin kurbanlar gibi boynumuzu onların bıçaklarına uzatmamı (kültürlerine ve adetlerine uymamız) düşünülemez.
Savaşlara, gözyaşı ve kanın akmasına karşı durabilmek için kendimiz kalmalıyız.
Zorba ve zalim güçlere direnmeliyiz.
Direnebilmek için bu köy ağalarının gerçek yüzlerini ve niyetlerini deşifre etmeliyiz.
Zira yılbaşı çılgınlığının, Hz İsa’nın doğumunun kutlanmasıyla bir alakası yoktur.
İnsanları istedikleri gündemlere yönlendiren kapitalist kan emici küresel güçlerin insanlığa karşı kurmuş oldukları yılbaşı ve diğer tuzaklarından uzak durmalıyız.
Uzak durmalıyız ki gerçek gündemimizle alakadar olalım.
İnsanlar nasıl ki farklı fiziki özelliklere sahip yaratılmışsa, öylece farklı örf, adet ve geleneklere de sahip kalmalıdır.
Aynileşme başkasının tesirinde kalmaktır, ona teslim olmaktır.
Oysa Müslümanlar ancak Allah'a teslim olanlardır.
Sıddık Emin Benek