Bugün Çaldıran Depremi’nin yıl dönümü. Bundan 43 yıl önce 24 Kasım 1976 yılı çarşamba günü, saat 14.35 sularında merkez üssü Çaldıran-Muradiye hattı olan 7.3 (Mw) büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş; başta Çaldıran ve Muradiye olmak üzere çevredeki tüm yerleşim birimleri bu afetten etkilemiştir. 3.790 kişinin öldüğü, 1500 kişinin yaralandığı depremde, 8.267 konut oturulamayacak biçimde ağır, 1.784 konut ise orta düzeyde hasar almıştır. Dönemin yerel gazetelerinden Muradiye ilçesindeki betonarme binaların dışındaki tüm yapıların yıkıldığı; dayanıksız toprak yapılaşma nedeniyle ölen kişi sayısının arttığı aktarılmaktadır. Deprem yörenin en önemli geçim kaynağını oluşturan hayvan besiciliğini de olumsuz yönde etkilenmiş, yaşanan afette 11.896 hayvanın telef olurken, yüz binlerce hayvan dönemin kış şartlarında barınaksız kalmıştır. Tıpkı 2011 Van Depremleri’nde olduğu gibi dönemin kış şartları ve bir türlü dinmeyen artçı sarsıntılar nedeniyle yöre halkı, kimisi hiç dönmemek üzere, başka ilçe ve şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır

Aradan geçen uzun yıllara rağmen hafızalarda buruk izler bırakan 1976 Çaldıran Depremi, kentin tarihi süreç içerisinde maruz kaldığı büyük depremlerden yalnızca biriydi.  Jeolojik özellikleri nedeniyle tarihi süreç içerisinde birçok depreme maruz kalan Van kenti, bu depremlerin bir kısmında büyük kayıplar yaşamıştır. Tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre kent birçok yıkıcı özellikteki depreme maruz kalmıştır. Kronolojik olarak binli yıllardan bu güne meydana gelen yıkıcı özellikteki depremlere baktığımızda binli yılların başında, 1111’de Van ve Van Gölü çevresinde oldukça şiddetli hissedilen bir depremin meydana geldiği ve önemli hasarlara yol açtığı kayıtlara geçmiştir. 1276 yılında kent ve çevre yerleşim yerleri seri depremler şeklinde süren sarsıntılara yaklaşık bir yıl süreyle maruz kalmış, bu depremlerde Ahlat, Erciş ve Van bölgesinde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Kentin maruz kaldığı en şiddetli depremlerden birisi 1441’de meydana gelmiştir. 1440 yılında Nemrut Dağı’nda meydana gelen volkanik patlamanın neden olduğu düşünülen bu depremde 30.000 civarında can kaybı yaşandığı belirtilmiştir.  Yine 1646 veya 1648’de Van bölgesinde meydana gelen bir depremde artçıların Nisan’dan Haziran’a kadar sürdüğü; depremin etkisiyle Van Kale’sinin duvarlarının çöktüğü rapor edilmiştir.  7 Haziran 1871’de Van ve Nemrut bölgesinde yaşanan bir başka depremde 400 yapının çöktüğü ve 95 kişinin öldüğü rapor edilmiştir. Bu deprem nedeniyle Nemrut Dağı bölgesinde meydana gelen toprak kaymasıyla bir köyün haritadan silindiği kayıtlara geçmiştir. 1900’lü yıllara geldiğimizde küçük çaplı depremler olmuşsa da ilk ciddi deprem 1945 yılında meydana gelmiştir. 30 Haziranda başlayıp Eylül ayına kadar sürdüğü rapor edilen seri depremlerde Van ve civarında 2000 konutun yıkıldığı rapor edilmiştir. Aynı depremde Erciş’te çok sayıda yapının yıkıldığı, Karapınar’da da 300 kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir.

Çaldıran Depreminin unutulduğu günlerde yaklaşık 35 yıl sonra bu kez Erciş ilçesi ve Van kent merkezi art arda iki şiddetli depremle sarsılmıştır. 23 Ekim’de Erciş ilçesini etkileyen depremden yaklaşık iki hafta sonra 9 Kasım’da yoğun olarak kent merkezini etkileyen 5.7(Mw) büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş ve her iki afetten 644 kişi hayatını kaybetmiştir. AFAD’ın kayıtlarına göre bu depremlerde 48.689 konut ve işyeri kullanılmayacak düzeyde ağır, 22. 483 konut ve işyeri ise orta düzeyde hasar almıştır. Tıpkı Çaldıran Depremi’nde olduğu gibi şiddetli artçılar ve sert kış şartları nedeniyle evlerine geçemeyen afetzedelerden imkânları olanlar kenti terk etmiş; kendi imkânlarıyla gidemeyenlerden 35 bin kişi kamu imkânlarıyla çevre kentlere veya batıdaki kamu misafirhanelerine yerleştirilmiştir.

Kentin yaşadığı depremler ilk olmadıkları gibi muhtemelen son da olmayacaktır. Nitekim Çaldıran Depremi’nin ardından birçok araştırmacının önceden uyardığı 2011 Van Depremleri meydana gelmiştir. Benzer şekilde 2011 depremlerinin ardından yayınlanan birçok rapor ve araştırma sismik riskin devam ettiğini ve kentin gelecekte de büyük depremlere maruz kalabileceğini göstermektedir. Van’ın geçmişte maruz kaldığı ve gelecekte de muhtemelen maruz kalabileceği depremleri dikkate aldığımızda kentin en önemli problemlerinden birisinin depremler olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda zarar azaltma veya depremler nedeniyle oluşan riskleri asgari düzeye çekme girişimleri kentin geleceği açısından oldukça önemlidir. Bunun yolu da öncelikle kentle ilgili yapılacak kapsamlı zarar görebilirlik çalışmalarıyla mümkün olabilir. Kentin depremler açısından sosyomekansal, sosyal ve ekonomik açıdan ne düzeyde zarar görebilir olduğu, afet riskinin özellikle kentin hangi bölgelerinde yoğunlaştığıyla ilgili doktora tezi kapsamında yaptığım araştırmalarla ortaya konulmuş ve bu çerçevede Van kent merkezinin risk haritası oluşturulmuştur. (Yazarın, Kent ve Afet: Depremler Açısından Van Kent Merkezinin Zarar Görebilirliği adlı doktora tezinden, depremler açısından Van kent merkezinin zarar görebilirlik haritasına ulaşılabilir.)

Sonuç olarak gelecekte büyük depremlere maruz kalacağı neredeyse kaçınılmaz olan Van’ın, bir deprem bölgesi olduğu hesaba katılarak imar ve iskân edilmesi gerekir. Depremlere karşı daha dirençli bir kent için başta yerel yönetimler olmak üzere üniversite,  sivil toplum kuruluşları ve kentin diğer paydaşları iş birliğine gitmeli; dirençli bir kent ve toplumun inşası için sosyal ve ekonomik süreçleri de dikkate alan sürdürülebilir plan ve programlar geliştirmelidirler.