Zil-siz Okul

Abone Ol

Gördüm, sırtında çantası, giymiş kendini sımsıkı saran montunu ve montun altından sarkan mavi önlüğünü… Siyah potinlerini giymiş, üşümemek için el örmesi çoraplarını dizine kadar çekmiş, ellerini ah minnacık elleri nasılda sarmış annesinin tel tel, ince ince ördüğü o eldiven. Küçük öğrencim, yavrum, umudum… yeşil çift taraflı tarakla taranıp örülmüş saçları, nede güzel olmuş kızlarım. Şekilden şekle saçları taranmış oğullarım ne de beyefendiler…

       Bir kış günü merdivende yavrularını bekleyen öğretmen, yeni haftaya istiklal marşının heyecanını dalgalanan bayrağın gölgesinde okunarak başlanılır. Minik yüreklileri kabına sığmayan heyecanlarıyla sınıflara alınırlar. Köyün ortasında bacasından ince uzun dumanların yükseldiği ve içerisinin sıcacık olduğu köy okulu. Sınıfta yanan sobanın etrafında, uzun yoldan gelmiş olan çocukların avuçlarını açıp birbirlerini o küçük bedenleriyle itip ısınmaya çalışmaları… Mutlaka ağlayan birisi vardır, ellerim çok üşüyor ayaklarım çok üşüyor öğretmenim diye. En ön sırada oturanın kaderidir, sırasından kaldırılır arkada boş bir sıraya geçer, öndeki sıra sobaya yaklaştırılır ve çizmelerle eldivenler çıkartılıp ağlayan öğrencinin iyice ısınması sağlanılır. Bu olay kışın olduğu her günün olmazsa olmaz olayıdır.

      Yıllarca köy okullarında görev yapmış bir köy öğretmeni olarak bunları yazıyorum. Beni kendinizden uzak görmeyin, köy okuluna gidin ya da mahallenizdeki en yakın okula uğrayın karşınıza çıkan her öğretmen benim. Sizlere öyle karanfil takmış şu elbiseyi giymiş gibi bir tarifte bulunmayacağım, önünüze çıkan her öğretmenle kaderlerimiz ortaktır. Yazdıklarım bizdendir, sizdendir. Bir kış gününde bu yazıyı yazıyorum aslında Mart ayının son haftası ama bizim buralar karın o beyaz güzelliğine kolay kolay doymaz, hala karlı hala çok soğuk buralar. Ama okulumuz sıcak, hem idare odası hem öğretmenler odası hem de okul temizlik çalışanı abimiz ile ortak kullandığımız bir odamız var. Sobanın başında öğretmen arkadaşlarımla oturmuş çocuklarımız için ne yapabiliriz? Nasıl yapabiliriz? Diye her gün rutin konuşmalar yaparız. Ortak oda ortak sorunlar ortak çözümler. Öyle herhangi bir yer ile kıyaslayamayacağımız ama bulabileceğimiz en sıcak en samimi ortam.

        Buralarda hikâyeler komşularla yazılır, kaderler ortaktır. Aynı çeşmeden sular içilir, aynı bahçenin aynı sofranın öbür ucunda komşular bulunur. Öğretmen olarak atandığın bu yerler sana gönül açtığı gibi kendi kaderine de ortak eder, sorunlar çözümler ortak olur. Okula gelemeyen 2. Sınıf öğrencisi Yusuf ‘u ziyarete gitmek okula gelmemesindeki nedeni öğrenmek hal hatır sormak öğretmenlikten komşuluğa uzanan köprünün en değerli basamaklarındandır. Yusuf hasta veli telefonla haber vermez ya bir komşudan öğrenilir ya da ziyarete gitmen lazım. Buralarda öğretmen olmak zordur ama bir o kadar da kutsal ve olgunlaştırıcıdır. Yusuf kışın hastalanacak yollar kapalı olacak komşunun köpeği açık olduğu için Yusuf korkacak okula gelemeyecek… Demiştim ya ortak sorunlar ortak çözümler, öğretmen bu sorunların çözümü için komşuyla konuşacak kara yollarını arayacak ambulansa haber verecektir. Sorunlar sadece kışın yoktur ilkbahar ve sonbaharda da sorunlar var; Yusuf ‘un ailesinin hayvanı varsa ilkbaharda onları gütmeye Yusuf gidecektir, tarla bağ bahçe işleri olacak Yusuf gidecektir… Bu nedenlerden ötürü Yusuf okula gelemeyecektir. Öğretmen günlerce kapılarına gidecek ve Yusuf’u okula kazandırmak için ailesine dil dökecektir. Bu çabalar sonucu Yusuf okula gelir mi bilinmez ama öğretmene çok kazanımlar kazandıracaktır.

        Çekinmeyin, korkmayın! Bu anlattıklarım size çok zor bir hayatın betimlemesi gibi gelmesin. Buralarda hayata eksi bir ile başlayabilirsiniz ama hayatınız boyunca alamayacağınız artıları da buralarda alırsınız. Bir bakmışsın tek öğretmenli birleşmiş sınıflı bir okula atanmışsın, bu tur yerlerde işler biraz daha değişir. Kendinize bir günlük tutarsanız günlüğünüzün olmazsa olmaz hep aynı girişleri olacaktır çünkü bazı işler rutin olacaktır sizin için ve bu işleri herhangi bir gününüzden ayrı bulamayacaksınız. Okulun temizlikçisi, elektrikçisi siz olacaksınız, bazen gerekecek köyün doktoru, bazen imamı siz olacaksınız bazen köyün akıl hocası, bazen kanaat önderi siz olacaksınız. Kendinize ait bir lojmanınız ve bahçeniz olacak, her akşam ya bir komşunun sofrasında misafir olursunuz ya da öğretmen yorulmuştur yemeği yoktur diye komşunuz bir tas yemekle akşam kapınız çalar. Ne yaparsanız yapın kendinizi soyutlayamazsınız köylülerden, bir bakmışsın elinde kürek köylülerle beraber kapanan yolları açıyorsun, bir bakmışsın elinde tırpan köylünün tarlasında otları biçiyorsun… Hani demiştim ya ortak kader işte bu kadere bir bakmışsın gönül ile ortak olmuşsundur.

        Sınıflarda çokça Yusuf’lar olacaktır, öyle sizi umursamayan, şımarık, çok bilmiş, insan görmekten yorgun Yusuf’lar değil: Size hayran size aşık, gözlerinin içi sizi görünce pırıl pırıl parlayan Yusuf’lar olacaktır. Buralarda okul; zengin tabiri ile bir pazartesi sendromu, Cuma yorgunluğu, hafta sonu tembellik etme hakkı olarak görülmez. Buralarda okul, okuldan çıktığın andan itibaren hasretle beklenen bir sevgiliye benzer çünkü okulda en güzel sevgili vardır. Sendrom nedir bilinmez hele tembellik hiç yoktur buralarda, bir ışıktır, bir yoldur öğretmen,  peşinden gidilir çalışarak ha çalışarak. Aile hasreti olacaktır ve iletişim konusunda da bazı sıkıntılarınız olabilir hatta ulaşımda da sıkıntılar yaşayabilirsiniz ama buralarda o masum çocuklarla kurduğu gönül bağı bu olumsuzlukların önüne geçecektir.

        Burada sizlere köy okullarının dezavantajlarından bahsedebilirim hatta onlarca sorunu burada sıralayabilirim ama bunlar bize bir şeyler kazandırmaz, ki bunlar öyle çok büyük sorunlar değildir. Biz öğretmenliği seçerken yapabiliriz, gönülden fedakârca çalışabiliriz, ülkemizin her karış toprağı kutsaldır nereye devlet gönderirse oraya gidip görevimizi layıkıyla yerine getiririz diyerek bu mesleği seçtik. Öğretmenlik mesleğini niye seçtiklerinin farkında olmayan arkadaşlarımızda var ve maalesef atandıkları yerden işe başladıkları andan itibaren gitmenin planlarını kurarlar. Faydalı olmak buralara bir şeyler kazandırmak yerine, zaman doldurup kaçmanın derdine düşerler. Bunların aksine öğretmenliği kendine kutsal bir kaftan olarak biçen arkadaşlarımızda var. Bu arkadaşlarımızın yaptıkları çalışmalar hala parmakla gösteriliyor, kaçmak yerine bulunduğu yeri daha nasıl güzel yaparım? Nasıl faydalı olurum? Daha buralara neler kazandırabilirim? … Derdine düşerler ve onlar buralardan gittikten yıllar sonrada hatırlanır. Eğer bir öğretmen atandığı yerden görevi bitip döndüğünde kimse hatırlamıyorsa ve dikili tek ağacı yoksa o boşuna orada öğretmenlik yapmış ve kendisini bir hiç olarak tanıtmış orada.  Coğrafyalar farklı olabilir kültürler farklı olabilir, bunlar bizden bir şeyler götürmez aksine bize çok şey katacaktır. Elinde valizinle tek başına geldiğin bu köylerde, başlarda yalnızlık çekeceksin aileni özleyeceksin bazen kimsesiz olduğunu da hissedeceksin, sorunlar seni yıldırmak için üstüne üstüne gelecektir… Ama zamanla kendini buraya ait hissettiğin anda özlem, yalnızlık ve sorunlar yerini yepyeni bir aileye, daha güçlü ve sorunlarla baş edebilen bir kişiliğe bırakacaktır.

           Şiirler de şarkılarda süslü laflarda vatan sevdası olmaz en büyük vatan sevgisi yaptıklarında gizlidir. Kaçtığın gitmek istemediğin gitmemek için kırk takla attığın yerler vatanın değildir ve sen vatan sevgisinden zerre almamışsındır. Öğretmen gittiği köyde vatanına en güzey katkıyı yapacak kişidir. Taş üstüne koyduğun taş vatanına karşı bir görevdir. Tüm gün çocuklara eğilip kalkmak bazen verilen yasal surenin dışına çıkıp çocuklarla vakit geçirip onlara okulu aşılamaktır vatan sevgisi. Çocuk senden park isteyecek ve seni onları mutlu edecek bir kahraman olarak görecekler senden kalem isteyecekler bisiklet isteyecekler, senden senin yapabilme gücünün çok üstünde olan ama onların en güzel hayali olan her şeyi isteyecekler. Sadece öğretmen olmak değil, buralar sana boya ve sıva yapmak, alet edevat kullanmak hakkında bilgi sahibi ettirecektir. Bilgisayarın tuşlarına dokunmak o çocuk için bir hayalin beynimizdekinden çok daha ustun bir hayalin resmidir. Bahçede dikeceğin ağaçlar belki gölgesinde bir kahve içmek nasip olmayacak ama adın oralarda bir mühür olacaktır. Hayatının en güzel yıllarını gençliğinin en heyecanlı yıllarını buralara adamaktır vatan sevgisi, öğretmenlik sevgisi.

          Gidip tanıştığınız Yusuf bir gün karşınıza çıkacaktır, ya sizin verdiklerinizle hayatına dokunan bu kutsal eli hiç unutmadan bir ömür aklının kalbinin en değerli yerinde saklayacak ya da sizin vermediklerinizle kaçmak için her turlu hileye düzenbazlığa sığınıp yalnız bıraktığınız yerde size karşı isminize karşı ihanet ve nefret besleyecektir. ‘’Orda bir köy var uzakta gitmesek te görmesek te o köy bizim köyümüzdür’’. Hayır, öğretmenim gitmediğin görmediğin gitmemek için düzenbazlık yaptığın ve gelip kaçmak için hileye sahtekârlığa başvurduğun köy senin köyün değildir.