İster kabul edelim, ister etmeyelim. Kaliteli siyasetçilerin öyle kolay yetişmediği bir bölgenin en verimsiz illerinden birisindeyiz.
Öyle çok geriye gitmezsek, son 30 yılda öyle döneme damga vuran siyasetçilerimiz yok. Kolay kazanıp, kolay harcadığımız bir Hüseyin Çelik sonrasında Van adını Ankara’da inleten bir bakanımız da olmadı, milletvekilimiz de.
Daha çok ‘ailesel’ nedenlerle Van’da yıpratılan isim olan Çelik’in Van’da siyaset yapan bir siyasetçi olması hiç şüphesiz bakanlık yaptığı dönemlerden çok şu sıralar Van’a büyük katkılar yapacaktı.
Haliyle o Van’ın içinde hep bir ukde olarak kalacak.
***
Gelelim Van’ın yeni dönemde beklediklerine, alamadıklarına ve Ankara’daki siyasi atmosferden ne kadar uzak kaldığına. Ak Parti Van’da ilk kurulduğu yıllardan sonra maalesef siyaset ruhunu kaybetti. AK Parti’yi bugüne getiren o parti geleneği daha ilk dönem Van’dan uzaklaşırken başkanlık yarışları, adamcılık oyunları ve ‘benim teşkilatım’ kavgaları partide içinden çıkılmaz boyutlara ulaştı.
Her dönem katlanarak devam eden bu kavgalar partide her dönem geride birçok kırgın, küskün, kinli ve öfkeli partililer bıraktı. Hal böyle olunca da AK Parti 17 Aralık operasyonlarında aldığı darbeye rağmen dağılmaz bir arada kalırken, Van’da her defasında biraz daha açılıverdi.
Bunun neticesinde de kademeli olarak her seçimde milletvekili sayısı, belediye başkan sayısı azaldı da azaldı. Van’da her zaman yüzde 45 civarında bir Ak Parti tabanında olmasına rağmen AK Parti ‘kalitesiz’ siyaset yüzünden prestijini de kaybettiği temsilci sayısı ile birlikte yitirmeye başladı.
Biz bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yerel seçimlerde de somut rakamlarla gördük, konuştuk kıyasladık.
***
“Yerel seçimlerde Ak Parti belediyeleri neden kaybetti? Dediler.
-Yanlış aday gösterildi dedik.
“AK Parti’nin kalesi olan yerlerde seçim neden alamadı?” dediler.
-Milletvekilleri istedikleri adamlarla çalışamadılar dedik.
“Peki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde neden oylar yeniden yükseldi?” dediler.
-Oylar milletvekillerine, belediye başkanlarına değil Erdoğan’a verildi dedik.
Olmayanı değil, gerçekleri söyledik.
***
Hani önceki yazımda söz ettiğim o ‘lobicilik’ faaliyetleri var ya, sırf küçük hesaplarla yapıldığı için Van’da AK Parti’ye de bu halka da hep kaybettirdi.
Türkiye geneli lobicilik yapmak yerine hep içerden darbelerle yıkılmaya çalışılan yapılanmalarla uğraşan insanlar yüzünden Van’da ‘ortalama’ bir şehirden öteye geçemedik.
Bu süreçte temsilcilerimizi de ha keza işin içine koyamadık.
En basitinden son birkaç aylık dönemde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na gidecek olması, Ak Parti’nin başına yeni başbakan geçecek olması kafalarda yine yeni bir Vanlı Bakan oluşturmuştu.
Ne diyorlardı?
Adalet Bakanı Fatih Çiftçi olacak diyorlardı.
Peki ne oldu?
Fatih Çiftçi’nin bakan olması bir yana, Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt kökenli bakan sayısında bir artış ve eksilme de olmadı.
Peki neden Çiftçi Bakan olacak diyorlardı?
Valla, twitter’da ‘başkentçi’ diye bir hesap var, o yazmış. Kesin olacak.
İşte Van’da yapılan bu siyaset lobiciliği bunun ötesine geçemedi yıllar içinde. Fatih Çiftçi sadece Van’da belli çevrelerin lobi faaliyetlerinin bakan adayı olmak yerine Ankara’da daha ciddi bir şeklide dillendirilmiş olsaydı, onun bakanlığını konuşmak bugün işten bile değildi.
Daha önce başka neler konuştuk diye dönüp bakıyorum:
Burhan Kayatürk Kalkınma Bakanı mı oluyor?
Gülşen Orhan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı mı oluyor?
Aynı temenniler de yine aynı hüsranla sonuçlandı. Çünkü ortada büyüyen, on yıllardan fazla bir süreçte daha da güçlenerek bir parti varken Van’da aynı orantının aksine bir portre çizen bir AK Parti var.
Gelip geçen siyasetçilerin kalitesizliğine, ihale odaklı yöneticiliklerine, adamcılık merkezli yönetim anlayışlarına baktığınızda çok da farklı bir durum beklemek de yanlış olurdu zaten.
-Halen bile Ak Parti Van Milletvekilleri kapalı kulisler ardından bir birlerinin aleyhlerinde atıp tutmuyorlar mı?
-DBP’li belediye başkanı Bekir Kaya’nın bile okuyup yıllar sonra okuduğunu açıkladığı bir rapor sonrasında birbirlerine düşmüyorlar mı?
-İl başkanları, belediye başkanları ve bazı vekiller arasında gizli birliktelikler kurulurken geriye kalanlar için ‘devri kapandı’ damgası vurulmuyor mu?
-Her yönetime gelen yönetici eski yöneticiler için ‘Aman benden uzak olsun’ politikası izleyip, uzaklaştırabildiği kadar Ak Partili rakibi yanından uzaklaştırmıyor mu?
Bunların cevabının evet olması Van’ın AK Parti ile imtihanını çok açık ortaya koyuyor işte.
***
Olayı Ak Parti merkezli düşünmeyelim. Van’daki HDP’li vekilleri de hesaba kattığımızda;
-Nazmi Gür neden HDP’de ‘A’ takımında yer alan bir isim olarak anılmasın?
-Ayşenur İslam’ın oturduğu bakanlık koltuğunda neden Gülşen Orhan oturmasın?
-Van ismi sadece twitter’daki profilinde yazan Aysel Tuğluk yerine neden Van’ı daha çok gündemde tutan isimler milletvekili olarak meclise gitmesin?
-Fatih Çiftçi Genel Merkez Disiplin Kurulu üyeliği yerine neden MKYK’da yer almasın?
Bunların olması için işte ‘küçük’ hesaplardan kurtulmak gerekiyor.
Biz ne kadar yorum yapıp, isimler üzerinde değerlendirmeler yaparsak yapalım. Dün açıklanan o kabinede Van’dan bir isim olmadığı müddetçe Doğu ve Güneydoğu’dan seçilen ya da Kürt kökenli olan isimlerin ‘Van’ çok da büyük bir artı değer katkısı olmayacaktır.
Aksi halde bir günde hükümetlerin yıkılıp, devletlerin kurulduğu Van’da oturup size Van’ın 8 milletvekilini de partiler ve hükümetler nezdinde baş köşelere yazıp çizelim.
Bu dedikodulardan ve kirli siyasetten kurtulmadığımız sürece Van’ın AK Parti ile imtihanı, biz Van halkının ise hükümet ile imtihanı hep ‘maslahatgüzar’lar düzeyinde olacaktır.
Birbirlerine ‘kardeşim’ diyerek görevi birbirlerine devreden, devletin zirvesinde kabineye ambargo koyan bakanlar nezdinde temsil edilmemiz temennisiyle.
Yeni kabine dolaylı olarak Van’a hayırlı olsun(!) Belki 65’inci hükümette 65’in yüzü suyu hürmetine bir bakanımız olur…