ŞEHRİVAN HABER: ORHAN SAĞLAM-ŞABAN BEYAZSAÇ

TBMM'de bu hafta hangi konular görüşülecek? İşte gündem başlıkları... TBMM'de bu hafta hangi konular görüşülecek? İşte gündem başlıkları...

Türkiye genelinde olduğu gibi Van’da da son yılların en kurak kış aylarını yaşarken, kuraklığın oluşturduğu etki ciddi bir endişe yaratmaya devam ediyor. Sadece Van’da değil ülkenin farklı bölgelerinde görülen yağış azlığı baraj ve göletlerdeki su çekilmeleri Van için de tehlike çanlarının çalmasına neden olurken yağışın beklenenden az olduğu kent için zor bir sezon geçeceği ifade ediliyor.

YAĞIŞLAR DÜŞTÜ, TARIMDA BEKLENİLEN VERİM ELDE EDİLMEYEBİLİR!

Yağışların azalmasıyla kuraklık tehlikesi her geçen yıl daha fazla hissediliyor. Kış mevsimi biterken, Türkiye'nin önemli bölümünde ise kar ve yağmur yağmadı. İklim değişikliğinin en çok etkilediği illerden biri olan Van’da da kuraklık, her geçen yıl artıyor. Bu yıl yağışların geçmiş yıllara oranla azalması ve kışın neredeyse yağışsız geçmesi, kuraklık tehlikesini yeniden konuşulurken, yaşanılan kuraklığın tarım sektöründeki etkisi de gündeme geldi. Kuraklıkla ilgili uzmanlardan ardı ardına uyarılar gelirken, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Yaşar da konuyla ilgili önemli tespitler paylaştı. Şehrivan’ın sorularını yanıtlayan Yaşar, “Bu sezon Van en şiddetli kuraklığı yaşayan illerden birisidir. Bu sebepten daha şimdiden tahıllarımız olumsuz etkilenmiş durumda. Bu sezon maalesef istenilen rekolteyi yakalamak mümkün görünmüyor.” Yorumu yaparak tarımsal üretim konusunda sıkıntılı bir süreç geçebileceğini söyledi.

YAĞIŞ YOK, VAN TARIMI TEHLİKEDE!

Şehrivan’ın kuraklık ile ilgili yorumlarını aldığı Yaşar, yağış azlığı ile ilintili olarak yaşanabilecek sorunlarla ilgili şu ifadelere yer verdi: “Maalesef bu yıl Van’da yeterli kar yağışı olmadı. Ekinlerimiz kışı örtüsüz ve uzun zamanda kurakta ve soğukta geçirdi. Sarardı ve soldu. Tam kurumaya yüz tutmuştu azda olsa yapan kar biraz olsun rahatlattı ve tam ölmekten kurtardı. Bizim bölgede pek rastlamadım ama iç Anadolu’nun pek çok yerinde kışın imkanı olanlar yağmurlama borularını döşeyerek sulama yaptılar. Bu son günlerde yağan yağmurlar biraz olsun rahatlattı. Fakat hala çok yetersiz. Nisan ayı boyunca uzun süreli sağanak şeklinde olmayan yağmur yağarsa önümüzdeki sezonu az zararla atlatırız. Şayet yağış olmazsa özellikle tahıl ile yem bitkileri ve meralar için hiç iç açıcı bir durum olduğunu söyleyemem. Çünkü kış boyu toprağı bir sezon suya doyurabilecek durumda kar yağmadı. Çünkü kar, üst üste yağıp toprağın üzerinde birikir ve baharla birlikte yavaş yavaş eriyip toprağın derinliklerine kadar inerek alt katmanlarda bir su rezervi oluşturur.”

“İKLİMSEL OLAYLAR KONTROLÜNÜZÜN DIŞINDADIR”

“Bitkiler vejetasyon süresi boyunca sıcaklığa ve toprağın yapısına bağlı olarak alt katmanda biriken nemi kullanmaya başlar. Yukarıdan aşağıya doğru ısınan toprak, aşağıda biriken nemi buhar şeklinde yavaş yavaş yukarıya doğru çıkardıkça bitki kökleri vasıtasıyla o nemi alık kullanarak su ihtiyacını karşılamış olur. Böylece vejetasyon süresini tamamlar. Fakat son yıllarda beklediğimiz kar ve yağmur yağmayınca toprağımız suya doymuyor. Dolayısıyla yeterli bitki gelişimi de olmuyor. Ayrıca, yağışın yetersiz olduğu durumlarda üreticilerin hububata gübre kullanması da risklidir. Çünkü siz yapış olacak diye gübre kullanırsınız bu kez de yapış olmaz toprağa attığınız gübre bitkilere zarar verir. Bu öyle bir zor durum ki ekolojiye bağlı olduğunuz için ne yapacağınızı bilemezsiniz. Çünkü iklimsel olaylar sizin kontrolünüzün dışındadır.”

“VAN EN ŞİDDETLİ KURAKLIĞI YAŞAYAN İLLERDEN BİRİSİDİR”

Yağış eksikliğinin ve kuraklığın ne gibi sorunlar yaratabileceği ile ilgili soruları da yanıtlayan Yaşar, bu soruya yanıt olarak; “Bu sezon Van en şiddetli kuraklığı yaşayan illerden birisidir. Bu sebepten daha şimdiden tahıllarımız olumsuz etkilenmiş durumda. Bu sezon maalesef istenilen rekolteyi yakalamak mümkün görünmüyor. Çünkü yaşanan kuraklık ve kar olmadığı için açıkta soğuğa maruz kalmasından dolayı iki farklı stresin etkisinde kaldı. Dolayısıyla bu stresler bitki metabolizmasında ciddi yıkımlar meydana getirmiştir. Bu duruma maruz kalan bitkiler ölmeden hayatta kalmış olsalar bile yaşadıkları streslere bağlı oluşan metabolik hasarların onarımı oldukça zor ve zaman alacaktır.

"TÜM ÜRÜNLERDE CİDDİ SIKINTILAR YAŞAYACAĞIZ”

Bitki oluşan hasar için onarım sürecine girer, şayet uygun şartlar olursa. Uygun şartlar olmadığı takdirde oda olmaz. Onara bilmesi için uygun şartlar ve yeterli gübreleme şarttır. Böyle durumda bile hem zaman kaybı ve hem de enerji kaybı olur ki, bunun anlamı verim kaybıdır. Üzülerek söyleyeyim bu yıl hem hububat üretimimizde hem de yem bitkileri üretimimizde ciddi düşüşler olacaktır. Bu iki üründe azalma olduğunda zaten en temel gıda ürünlerinde azalma ve dolayısıyla fiyatlarda artış kaçınılmaz olacaktır. Şayet yeterli önlemler alınmazsa bizi zor bir sezon bekliyor. Çünkü et, süt ve tahıl ürünleri en geniş ürün yelpazesine sahip temel ürünlerdir. Şayet su yönetimini iyi yapamazsak tüm ürünlerde ciddi sıkıntılar yaşayacağız.” Dedi.

İLERİ SÜREÇLERDE BİZİ NE BEKLİYOR?

Yaşar bahar mevsimindeki ihtimaller ile ilgili de yorumlarını paylaşarak şöyle konuştu; “Bahar aylarında nasıl bir hava olacağını söylersek falcılık yapmış oluruz. Ne olacağı belli olmaz. Ancak son yılların yağış ortalamasına bakarak bir tahminde bulunabiliriz. O da çok iyi olmayacağı yönündedir. Çünkü her geçen gün düşen yağış miktarı azalıyor. Şu anda bu gezegenin ortak problemi. Düşen yağışlar da çoğu yerde düzensiz ve sağanak şeklinde olunca seller oluşturabiliyor. O da gördüğünüz gibi felaketlere sebep oluyor. Üstelikte can alıyor söylendiği gibi de toprak suya da doymuyor. Sağanak olunca yüzeyde tutunmadan akış oluşturarak ciddi toprak erozyonlarına da sebep olur.

ŞARTLAR HER GEÇEN GÜN AĞIRLAŞIYOR!

Yaşar, kuraklığın etkilerinin büyük olduğuna değinerek, konuyla ilgili olarak şu sözlere yer verdi: “Kuraklık hem bitkisel hem de hayvansal üretimi doğrudan ve çok ciddi etkiliyor. Bir sefer hayvanların otlak alanları meralarda ot bitmiyor. Kışın beslenmesi için yem bitkileri üretiminde ciddi azalma oluyor, hububat üretimi kısıtlandığı için saman temini zorlaşıyor. Haliyle, yem pahalanınca maliyet artıyor. Üretici artan maliyetler karşısında istediği verim ve kazancı sağlayamıyor. Bende bir üretici olarak girdi maliyetleri yükselince ister istemez kısıtlamaya gidiyoruz bu da verime yansıyor. Zaten susuz tarım ürünlerinde kuraklıktan dolayı verim düşüklüğü olunca zarar kaçınılmaz oluyor. Tarımsal üretimde kar marjı çok düşüktür. Bazen sadece kendi yevmiyenizi çıkarır. Durum bu olunca bitkisel ya da hayvansal fark etmez üretim yaptığınız materyalimiz bir stres faktörüyle karşı karşıya kaldığında zaten çok büyük verim kayıpları olur. Şartlar da her geçen gün ağırlaşıyor.”

KURAKLIK VE TARIMDAKİ BU ZORLU SÜREÇLE BAŞ ETMEK İÇİN NELER YAPILMALI? YAŞAR TEK TEK SIRALADI…

Bu konuda yapılması gerekenler konusundaki soruya da Yaşar şu sözlerle yanıt verdi: “Öncelikle her zaman söylediğim gibi karar vericiler çözüm üretmek istiyorsa, beceriksiz kadrolardan biran evvel kurtulup, işi bilen liyakatlı insanları göreve getirerek işe başlamalıdırlar. “Kesinlikle ürün ekim planlamasına geçilmelidir. Her isteyen istediği yere ekim yapmamalıdır. Bunu yetkilendirilmiş kurumlar alkış tutan yandaş elemanlarla değilde, yetişmiş kalifiye elemanlarla yapmalıdır. Zaman kaybetmeden en kısa zamanda su planlamasına geçilmelidir. Bir damla dahi su israf edecek durumda değiliz. Vahşi solama yasaklanmalı. Sulamaların tamamı basınçlı sulama sistemlerine geçilmeli. Kapalı kanal sistemine geçilmeli. Su dağıtımı sulama birliklerinin işi değil olmadığını beceremediklerinden anlıyoruz. Ben DSİ kökenli bir akademisyenim bu işi biliyorum. Bugün o kurumda bu işleri çok iyi planlayıp yapabilecek arkadaşlar var onlara yetki ve imkan verildiği takdirde en iyi şekilde su dağıtım planlamasını yapacaklarını biliyorum.”

YAŞAR HOCA SİTEM DE ETTİ… “KAPIMI ÇALAN OLMADI”

“Yapılması gereken önemli bir konuda önümüzdeki yüz yılın planlaması olan kuraklığa toleranslı bitki türlerini belirleyerek bitkisel üretimimizin sürdürebilirliğini sağlamaktır. Ancak bu konuda da hiç umudum yok çünkü bu konuda Türkiye’de birkaç kişiden biri benim ve ben bu ildeki üniversitede olmama rağmen siz gazetecilerden başka kapımı çalan olmadı. Komisyonlar kuruyorlar, bu komisyonlarda kimler görev alıyor bilmiyoruz. Bu sebeplerden ben sonuca gidecek planlamaların ve işlerin yapılmasından endişeliyim. Çünkü kimse eksik ve yanlışlarının açığa çıkmasını istemez. Umarım bu söylediklerimi yetkililerimiz okurlar ve bize de neden bunları söylüyorsun diye sorarlar.”

“GÜNÜ KURTARMAK YERİNE UZUN VADELİ ÇALIŞMALIYIZ”

Yaşar son olarak da mevcut durum ve yapılması gerekenler ile ilgili olarak; “Bu şartlara uygun tür ve çeşitlerle üretim yapmak zorundayız. Fakat biz geçmişten bu güne Anadolu’ya ihanet ettik. Binlerce yılda bu coğrafyada yetişmiş ve bu coğrafyanın şartlarına göre şekillenmiş bitki ve hayvan popülasyonumuzu yok ettik, talan ettik ya da ettirdiler. Bunun karşılığında hastalıklara açık, dayanaksız ve ekolojik şartlarımızla uyumsuz bitki türleri ile hayvan cinslerini getirdik. Onlar gelirken yalnız gelmediler. Birlikte hastalık ve zararlıda getirdiler. Arkasından bize kimyasal ilaç sattılar. Sonra biz o ilaçları bilinçsizce kullandık ve o ilaçlı ürünleri tüketerek sağlığımızı hatta genetiğimizi bozduk. Bu seferde bize beşeri ilaçlar ve cihazlar sattılar. Bunların hepsini biz ettik ve bu ülkeye bu millete aslında kendi kendimize ihanet ettik. Artık hep birlikte bu ihanetten kurtulmak ve kendi öz kaynaklarımızla üretime dönmek zorundayız. Çünkü artık gitmiyor. Doğa da buna müsaade etmiyor. Hülasa günü kurtarmak yerine geleceği kurtarmak için uzun vadeli planlamalar yapmak zorundayız.”

Editör: TE Bilisim