Dünyanın Lobicilik faaliyetlerini en iyi yürüten ülkeler tarafından yönetildiği, kentlerin lobi faaliyetleri sayesinde ‘marka’ şehirler olduğu ‘yeni’ dünya düzeninde şöyle düşünüyorum da Van’ın ‘Koçero’nun kahvesi dışında dönen bir ‘lobisi’ var mı acaba?
Pardon var, bir de ‘siyasetçiler’ arasında hiç eksik olmayan ‘ihale lobisi’ var. Dünya ülkelerinin uluslararası dengeleri değiştirmek için yaptığı lobiliciliği Van’da rant ve peşkeş üzerine yürüten ciddi bir ‘lobi’ var. Her gelen bu ‘lobi’yi parti tüzüğünde yazıyormuşçasına uyguluyor maşallah!
Bunun dışında Van’ın bir marka olması, mevcut sorunlarından kurtulması ve güçlü bir şehir olması adına lobicilik faaliyeti maalesef ki yok…
Van TSO’nun son zamanlarda gerek Ankara Ofisi gerekse de İstanbul merkezli girişimler ve derneklerin küçük çaplı girişimleri dışında Van adına ‘Lobicilik’ yapan bir kitle yok. Hâlbuki diğer illere nazaran Ağrı, Bitlis ile birlikte İstanbul, Ankara, Bursa gibi metropollere ciddi güç veren ve bu illerde ciddi bir ‘Van Lobisi’ kurma potansiyeli olan bir kent olabilirdik.
Bakınız Van’da görev yaptığı süre içerisinde ‘lobilicik’ anlamında iyi olduğunu hissettiren Vali Münir Karaloğlu, Bursa’da da buna önem vermişti. Karaloğlu, Bursa’ya gider gitmez katıldığı bir toplantıda Bursa Lobisi’nin güçlü olmadığını belirtmiş bunun sebebinin de dışarıya çok göç vermemesinin olduğunu söylemişti.
Neden? Çünkü Bursa bir sanayi şehri. Kendi insanının ve yabancı yatırımlarının desteği ile sanayi, tekstil birçok alanda kendini aşmış ve sanayi yatırımına doymuş bir şehir. Bunu geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz Bursalı gazetecilerden de bizzat duyduk. Onların da dile getirdiği bir şey vardı; “Bursa sanayi ve diğer yatırımlara doydu. Şimdi farklı arayışlar var. Dışarıya açılma, sınırları aşma beklentisi var. Haliyle Van bu anlamda bir diğer önemli yatırım alanı neden olmasın?”
Bence de neden olmasın ki?
İşte bunu nasıl başaracağız? Ankara’da, İstanbul’da, Bursa’da Van Lobisi faaliyetlerini sürdürerek yapacağız. Bunun için de İstanbul’daki Van Dernekler Federasyonu’nu merkez olarak belirleyeceğiz. Van TSO’nun şu an Tolga Yüksel ile adımlarını attığı Ankara Ofisi’ni kullanacağız, DAKA’nın şu an İran’da, Irak’ta yatırım temelli yaptığı çalışmaların Van Lobisi’ne katkı sunması için destek verecek, oradaki önemli uzmanları işin içine katacağız.
Tabi bunun için önce şu küçük siyasi dedikodu kulislerini bir kenara bırakıp biraz da ‘kent’ odaklı bir araya gelmemiz gerekiyor. STK’ların bağımsız küçük çıkışları bir kenara bırakıp, ortak ses olacak şekilde tepki koyması gerekiyor. Meslek odalarının ‘para’ saymaktan öteye geçip parasını saydığı esnafın, tüccarın, sanayicinin derdinin kaynağını Ankara ile paylaşması gerekiyor.
Türkiye bu işin öyle çok da uzağında değil.
Lobicilik, seçim kampanyaları finasmanı gibi konularda araştırmalarıyla bilinen ‘Influence Explorer’, ABD yönetimini etkilemek üzere en çok para harcayan yabancı ülkelerin listesini yayınladı. Türkiye, lobi faaliyetleri için 2013’te 1 milyon 743 bin dolar, 2014 yılının ilk 5 ayında ise 350 bin dolar harcamış.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin başı çektiği, Almanya’nın 2’inci, Kanada’nın üçüncü sırada olduğu Dünya’da Lobicilik Faaliyetlerine En Çok Para Harcayan Ülkeler Sıralaması’nda Türkiye Gürcistan, Azerbaycan, Irak gibi ülkelerden sonra 13’üncü sırada bulunuyor.
ABD zaten dünya lobisinin döndüğü merkez, petrol zengini Arap Ülkeleri Lobi faaliyetlerini paralarını nerede harcayacağı üzerine yapıyor, ama diğer birçok ülke lobicilik faaliyetlerini çok ciddi şekilde yürütüyor. Ki bilindiği üzere ABD’de lobicilik vasıtasıyla ABD yönetimini ve yönetimin önemli bir başka kolu olan Kongre’yi kendi çıkarları doğrultusunda karar çıkarma çalışması bir endüstri olarak kabul ediliyor ve her yıl yüz milyonlarca dolar para harcanıyor.
Yine marka haline gelmiş Yahudi Lobisi şu an dünyayı yöneten isimlerden oluşuyor. Filistin’e, Gazze’ye ve diğer tüm petrolsüz İslam ülkelerine ‘kök söktüren’ İsrail’e kimsenin el kaldıramamasının altında yine bu ‘Yahudi Lobisi’ yatıyor.
Bir Yahudi Lobisi’nden öte ekonomi olarak da marka olmuş bu lobi şu an Türkiye’nin ve diğer dünya ülkelerinin ‘sözde’ edip ‘pratikte’ edemedikleri İsrail mallarının da bu kadar vazgeçilmez olmasının tek sebebi. Yani anlayacağınız Arap ülkelerinin petrol parasını nerede harcayacakları üzerine yaptığı lobiyi, İsrail nerede girmedikleri ülke kalmadığı üzerine yapıyor.
Biraz ülke içine dönelim:
-Bugün Erzurum, gerek siyasetçileri gerekse de kentten yetişmiş isimler ile Doğu’nun en güçlü lobiciliğini yaptığı için bölgenin en çok hizmeti alan ili konumunda.
-Ağrı, Bitlis de Van gibi İstanbul, Ankara gibi iller de zengini, işadamı bolca olan illerden. Bu iki il Van’a nazaran lobiciliği iyi yürüttüğü için ‘az destek’ vermesine rağmen her dönem ‘bolca’ hizmet ve yatırım alan illerden.
-Yine Trabzon stratejik olarak nispeten iyi olmadığı halde lobi faaliyetleri sayesinde Türkiye’nin tüm büyük yatırımlarında, siyasetinde yer alan bir kent.
***
Gelelim saadete…
Van’ın stratejik önemi ve gelişebilirlik endeksi konusundaki potansiyeline rağmen bir türlü istenilemeyen yere gelmemesine lobicilik faaliyetlerine yatırım yapılmaması yatıyor.
Artık bunu net ve kesin bir şekilde görmek mümkün.
-Bugün Van’ın sağlam bir Ankara-İstanbul lobisi olmuş olsaydı Van bir türlü çözülemeyen ‘vergi terkini’ konusunu çoktan çözmüş olacaktı.
-Kâğıt üzerinde ‘marka şehirler’den birisi ilan edilmesine rağmen yıllardır aldığı yatırıma rağmen gerçek bir marka şehir haline gelmiş olacaktı.
-Çözümün merkezinde olmamıza rağmen Çözüm Süreci Van üzerinden götürülmüş olacak ve bu savaşın fazlasıyla yaşandığı yerde biz süreçte söz sahibi illerden biri olacaktık, hala sürecin darbe aldığı bir il değil…
-Çevre il ve bölgelerde ciddi yatırımlar ve üsler kurulurken Van temsilci konumunda olmak yerine tüm bankaların, kurumların, kuruluşların ‘bölge’ müdürlüklerinin tamamını barındıran bir il olacaktı.
-Kapıköy sorunu şimdiye kadar çözülmüş, Gelincik ile birlikte iki kapısı harıl harıl çalışan ve ihracatta Hakkari’nin gerisinde kalan bir il haline gelmemiş olacaktı.
-Yatırımcının ‘korkup’ kaçtığı değil, lobi faaliyetleri sayesinde her türlü yatırımın yapıldığı, yatırımcının o hep laf üzerinde konuştuğumuz sırada beklediği bir il haline gelecektik.
Ve daha bunun gibi birçok işi şimdi çoktan başarmış olacaktık.
***
HOY’SUZ İRAN!
Bakınız Van’ın yıllardır uğraştığı o Kapıköy meselesine bu nokta bir bakmak gerekiyor. Sırf Kapıköy açılsın diye İran’da yapmadığı görüşme bırakmayan, sorunu ekonomik bakışla değil devlet düzeyinde çözmeye çalışan Van’ın bu kapının açılması için önündeki en büyük engel son yıllarda hep bitmeyen ‘yol’ olarak karşımıza çıkmadı mı?
-Türkiye Van’a kadar olan yolları yaptı.
-Gümrük Bölge Müdürlüğü’nü inşa edip kapsamı genişletti.
-Kapıköy’de X-Ray sistemli geçişi sağladı.
-Tam anlamıyla bir sınır kapısı olması için herşey yapıldı.
-Sınır Kapısı’nın modernizasyonu gündeme alındı ve TOBB bünyesinde yapılması için kararlar alındı.
Geriye ne kaldı peki?
Kime sorsanız size İran’ın yapmadığı 30-40 km yol diyor.
Halbuki durum sadece yol meseli değil. Çünkü sadece yol olarak görülen bu sorun için daha önce bazı isimler tarafından “Yolunuzu biz yapalım” teklifine rağmen bu talep de kabul görmemiş ve Hoy kentine açılan bu kapı ‘İran’ hükümetinin tripleri sayesinde halen hayata geçmeyen ‘kritik’ kapı olarak kalmasına neden olmuştu.
Geçtiğimiz haftalarda ne oldu?
Başkale’de bulunan Gelincik Kapısı için İran’ın diğer bir kenti Salmas’tan bir heyet geldi. Heyet “Bu kapıyı açın, sizinle ticaret ve turizm hacmimizi Kapıköy’ün çok çok üzerine çıkaralım.” Teklifi yaptı.
Bu teklifle birçok kurum ve kuruluşa giden bu heyetin teklifi gündemine belki hep ‘Kapıköy’ olan Vanlıları bile şaşırttı. Hatta bir zamanlar Kapıköy için ‘yol’ teklifi yapan Van’a, yol sorunu için “Gerekirse Başkale’ye kadar olan yolu bile biz yaparız.” Şeklinde bir teklif geldi.
Peki Salmas neden bunu yapıyor?
Heyetin konuşmasında ilginç bir ifade var. ‘Hoy’ kenti Türkiye ile değil ülke içerisindeki sanayi ve ticaret faaliyetlerinden dolayı paraya da ticarete doymuş bir kent. Ama biz bu anlamda potansiyeli daha fazla olan bir kentiz. Üstelik İran’ın lobiciliği en iyi yapan kentlerinden biri Salmas. Biz mecliste de ilgili bölge Valiliklerinde de lobi faaliyetleri anlamında güçlü temsilciler bulunduruyoruz. Bunları kullanarak bu kapıyı hemen açarız!”
Demek ki neymiş?
İsteyince İran tarafı da, Van tarafı da basit bir lobicilik faaliyeti ile bu sınır kapılarını ‘hop’ diye açabiliyormuş!
Şimdi Salmas’ın yaptığı bu lobicilik faaliyetlerini ‘Kapıköy’ için yapacak hiç mi Vanlı yok?
Bu kentin Ankara’da ‘eski’ de olsa bir bakanı, 8 milletvekili, bir çok daire başkanı ve bilumum politikacısı, İstabul’da sayısız işadamı, ve bir çok ilde etkili lobi faaliyetlerinde bulunun kritik isimleri var. Gelincik açılmasın demeye getirmiyorum ama Gelincik’ten önce gerek hükümet nezdinde gerekse de Ankara’da iyi bir lobi faaliyeti ile Kapıköy’ün açılması çok zor değil diye düşünüyorum.
Kısacası, bizim tez zamanda Van Lobisi’ni oluşturup, sürecin de nihayete erişmeye başlaması için takvime döküldüğü bu süreçte, Van’ın güçlü bir lobi ile süreci fırsata dönüştürmemesi için bir sebep yok.
Yanlışım varsa düzeltin lütfen.