Van Gölü’nde son yıllarda yaklaşık 60 milyon metreküpün üzerinde su kütlesinde azalma gözlenirken, bunun en önemli sebeplerinden birisinin de tarımsal faaliyetlerde kullanılan sondajlardan kaynaklandığı belirtildi. BEÜ Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Adnan Alkan, son zamanlarda Van Gölü’nde bir çekilme söz konusu olduğunu belirterek, “61 milyon metreküp su kütlesinin kaybolduğu söz konusu. Bu kaybın en önemli sebebi olarak aslında son zamanlarda hep dile getirdiğimiz iklimsel değişiklikler, yağış azlığı geliyor.
Van Gölü Havzası, küresel ısınmanın etkisinin en şiddetli görüldüğü yerlerin başında geliyor. Yağış verileri anlamında son yıllarda büyük bir düşüş söz konusu. Önceki dönemleri periyotlarla karşılaştırıldığımızda neredeyse yüzde 60’a yakın bir yağış düşüklüğü görülmektedir. Buna ısınmayı eklediğimizde su bilançosunda büyük bir açık ortaya çıkıyor ve yüzey sularında büyük bir azalmaya yol açıyor. En büyük faktör olarak bunu gösterebiliriz. Tabii sadece bu değil, bölgede son zamanlarda tarımsal faaliyetlerin arttığını görüyoruz. Van Gölü Havzası’nın Ahlat, Adilcevaz ve Tatvan sahillerinin batı taraflarında tarımsal yoğunluğun çok fazla arttığını görüyoruz. Tabii bu yoğunlukla birlikte aynı zamanda suya olan ihtiyacında çok fazla olduğunu gözlemliyoruz. Bu su ihtiyacı da büyük oranda sondajlarla karşılandığı için maalesef artık yer altı suları tüketilmiş durumda, aynı zamanda göl sularının seviyesini de etkiliyor. Yer altı suları çekildiğinde göl suları da oraya kanalize oluyor. Dolayısıyla gölün seviye değişikliğindeki önemli faktörlerden biri de bölgede sondaj faaliyetlerinin çok fazla artmış olmasıdır. Önceki yıllarla kıyaslandığında 10 kata varan sondaj artışları meydana gelmiş” dedi.
“Büyük bir su krizi ile karşı karşıya kaldığımızı söylemek mümkün”
Bitlis’te su seviyesi azalan gölün sadece Van Gölü olmadığını ifade eden Alkan, sözlerine şöyle devam etti: “Sadece Van Gölü de değil, Van Gölü Havzası’nda başka su kaynaklarımız da var. Arin ve Nazik gibi göller var. Buralarda da bir çekilme söz konusudur. Havzanın genel anlamda hem tarımsal faaliyetlerden dolayı hem de iklim değişikliği, kuraklık ve ısınmadan dolayı maalesef büyük bir su krizi ile karşı karşıya kaldığımızı söylemek mümkün. Bu süreç böyle devam ederse hem küçük göllerimizi hem de Van Gölü’nün önemli bir kısmını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız ve buradaki ekolojik yaşam ve canlı türlerinin doğal faaliyetlerinin yok olması tehlikesi de karşımızda duruyor. Bunu önleyebilmemiz için suyun idaresini doğru yapmamız lazım. Sondaj faaliyetlerine dikkat etmemiz lazım. Var olan su kaynaklarımızı ancak bu şekilde koruyabiliriz. Bunu yapamadığımız takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.”