Neredeyse 6 aydır dünya ile birlikte bizler de Koronavirüs (Covid-19) salgını haberleri ile yatıp kalkıyoruz.
Çin’de başladığı andan itibaren tüm dünyanın gündemi olan salgın, son iki aydır da bizim de tek ana gündemimiz.
Türkiye sonradan başlayan bu salgın ile mücadelede kendisinden önceki ülkelerin yaşadıklarından dolayı bir nebze tecrübe sahibiydi ve hazırlıklıydı.
Şu ana kadar ciddi kayıplar olsa da bu diğer ülkeler ile kıyaslandığında çok iyi bir sınav verildiği çok aşikâr!
Tedbirleriyle, sağlık sistemi ile, ekonomik adımları ile, kurum ve kuruluşların tedbirleriyle süreç ‘en az’ kayıpla götürülmeye devam ediyor.
Bu süreçte belli başlı kurum ve kuruluşlar ön planda.
Direk ilgili oldukları için Türkiye’nin gözü kulağı sağlıkçılarda.
Onların her dediğini pür dikkat dinleyip onların yürüttüğü süreci anlık takip ediyoruz.
Onlarla birlikte yasaklar, tedbirler, önlemler sürecini yürüten İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri en büyük mücadeleyi verenler.
Bu işin güvenliğinin ve düzenin sağlanması önemli çünkü…
Ve tabi ki gazeteciler.
Kimsenin olmadığı, yasakların devam ettiği süreçte bu iki sektör ile birlikte alanda sadece gazeteciler var.
Onlar da sağlıkçılar, güvenlik güçleri gibi hep alanda hep işin başında olması gerekiyor.
Haliyle riskli, yorucu ve kimi zaman da zor bir mücadele var.
Bu mücadeleyi verirken de maddi ve manevi bir destek, bir motivasyon, bir yoldaşlık bekliyor insan.
Çünkü bu süreç yalnız değil, hep beraber götürülmesi gereken bir süreç.
Öyle de işliyor çok şükür.
Sürekli olarak sürecin yaşattığı sıkıntılardan konuşuyoruz.
Ama bu sürecin güzelliklerini, iyi yanlarını konuşmayı da ihmal etmeyelim.
Es geçersen haksızlık etmiş oluruz.
Mesela eskiden olsa kendi halinde bırakılan gazetecilerin artık bir dayanağı var.
2011 depremini hatırlayalım mesela.
Müthiş bir koordinasyon, afetle mücadele örneği sergilenen Van depreminde önemli sacayaklarından birisi de basının kentte çok iyi konumlandırılması oldu.
Basın İlan Kurumu, deprem olur olmaz önce kentte kendisine bağlı olan gazeteleri güvenceye aldı.
Kurulan devasa bir çadırda yayınlar birleştirildi, imkanlar en iyi hale getirildi ve yayına öyle ya da böyle devam sağlandı.
Gazeteciler o büyük afete rağmen kesintisiz bilgi vermeye en ideal ortamda çalışmaya devam etti.
Bu destekler ile ulusal ve yaygın medya oranları da sürece dahil edildi. Tüm gazeteciler desteklendi. Ve gazeteler o süreçte manevi kayıplarına rağmen maddi olarak yoluna devam etmeyi başardı.
Şimdi yine benzer, zor bir süreçten geçiyoruz.
Salgın süreci şüphesiz bizleri de etkiledi.
Fakat yanımızda bir kez daha Basın İlan Kurumu’nu görmenin mutluluğu içindeyiz.
Neden mi?
Nedeni açık…
Basın İlan Kurumu’nun son yıllardaki sahiplenmesi bizim mücadelede diri tutmamızda etkili.
Eskiden olsa…
Düşünenimiz, bizi dert edenimiz olmazdı.
Ama sağlın başlar başlamaz hükümetin, devletin aldığı tedbirlerin tamamına bizleri dahil eden Basın İlan Kurumu, süreçte adım adım basın kollamayı başardı.
Salgının ilk günlerinde basın emekçilerini koruma adına yayın takvimi için karar çıkarıldı.
Haftada belli günlerde çıkma desteği sağlandı. Böylelikle evde kal çağrılarının en önemli mecrası olan basın mensupları da evde kalarak çalışma ya da mümkün mertebe çıkmayarak korumaya alındı.
Ardından atılan ekonomik adımlara hemen gazeteler dahil edildi.
SGK, vergi gibi ödemelere Basın İlan Kurumu eliyle gazeteler de dahil edildi.
Sonra kısa süreli çalışma ödeneğinden faydalandırıldı.
Üstelik bunların kararları daha ilk günlerde, birçok önemli kurumun, kuruluşun daha sürece dahil olmadığı, yol haritasını belirleyemediği ve tedbirlere dahil olmaya başlamadığı zamanlarda oldu.
BİK Genel Müdürü Rıdvan Duran ve Basın İlan Kurumu yönetimi süreci iyi takip edip gazetelerin talepleri doğrultusunda rahatlatan bir tavır sürdürdü.
Bu gazetelere nefes aldırıp süreci en sağlıklı şekilde götürme konusunda müthiş bir motivasyon oldu.
Kendi haline bırakılsa son dönemlerde yaşayan ekonomik sıkıntılardan dolayı zaten yorgun düşen basın mecrasının belki de sağ çıkamayacağı süreçte, en az kayıpla hayatını idame ettirebilme yolunda ciddi destekler oldu.
Bununla beraber şubeler de bu işin en önemli destekçisi oldu.
Van’da da bu süreç Basın İlan Kurumu (BİK) Van Şube Müdürü Mevlüt Uluçamlıbel ile sorunsuz ilerledi.
Süreçlerin sağlıklı ilerlemesinde kolaylaştırılan işlemlerin yanında sağlıklı kalma, salgından sakınma anlamında hijyenin korunması yönelik sağlık ekipmanları gibi çeşitli destekler ile farklı desteklerden de yararlandık.
Bu nedenle Uluçamlıbel ve Van şube yönetiminin desteğini hissettik.
Müdahaleler yerinde olunca.
Gazetelerin süreçteki adaptasyonu da hızlıca sağlandı.
En az temasla en sağlıklı bilgi konusunda alt yapımızı hızlıca ayarladık.
2011 depreminde barınma, yemek hizmetine kadar veren Basın İlan Kurumu, bu süreçte de yine bir çok inceliği düşünerek, gazetecilerin yanında olduğunu hissettirdi.
Bu yönüyle ciddi bir güç ve manevi destek hissettiğimizi belirtmek ve bu anlamda gazeteciler ve kurumum adına bir teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Dediğim gibi, eskiden olsa kendi halimize, bir başımıza bırakılırdık.
Şimdi ise bizler de Türkiye’nin ekonomik döngüsünün, ilerleyişinin bir parçası olarak görülüyor süreçlere dahil ediliyoruz.
Böyle zor süreçlerde biliyoruz ki yalnız değiliz.
Biliyoruz ki bizi kollayan, yanımızda duran birileri var.
Buna ister bir kurum diyelim, ister bir yoldaş, arkadaş.
Yanımızda birilerinin, bizi sahiplenen bir kurumun olmasını bilmek güzel.
Allah bu güzelliği, birlikteliği daim etsin.
Allah bu süreci hızla atlatmayı ve bu hastalıktan kurtulmayı nasip etsin.
Bu birliktelik, bu güzellik önümüzdeki süreçlerde en iyi şekliyle devam etsin.
Yanımızda duranlara sonsuz teşekkürlerimizle!