Sizi nereden tanıyorum!

Abone Ol

Aşağıda yer verdiğimiz alıntı  Dale Carnegie'ninDost Kazanma Ve İnsanları Etkileme Sanatı” kitabından alınmıştır. Konuyu o kadar güzel anlatmış ki çok fazla ekleme yapma gereği duymadım. Ancak şunu söyleme ihtiyacı duyuyorum; bu kitap yüz yıl önce yazılmıştır!

“Bir kişinin yüzünde taşıdığı ifade, sırtında taşıdığı giysiden daha önemlidir. İnsanların hareketleri, sözlerinden daha önemlidir. Ve bir gülümseme: "Ben sizi seviyorum. Beni mutlu ediyorsunuz. Sizi görmekle bahtiyarım!" der.

New York’ta büyük bir şirketin personel müdürü işe alacağı kızlar arasında seçim yaparken, hiçbir okul bitirmemiş, fakat gülümsemeyi bilen bir kızı, asık suratlı doktora yapmış bir üniversite mezununa tercih edeceğini söylemişti.”

Yaşamım boyunca bir soruya çok muhatap kalmışım ve kalmaya devam ediyorum. “Sizi nereden tanıyorum?”  İş yerimize gelen insanlar bizim müşterimizdir. Müşteriye de gereken önemi ve özeni göstermek boynumuzun borcudur. Bu nedenle mükellefleri sevgili peygamberimizin “Gülümsemek sadakadır” hadisi gereğince gülümseyerek karşılayınca önce şaşırıyor sonra yukarıdaki soruyu sormak ihtiyacı hissediyor. Çünkü toplumda ancak tanıdıklar gülümser gibi doğru olmayan bir ön kabul var. Kitaba devam devam ediyoruz:

“Kursuma katılan iş adamlarına, saat başı bir kişinin yüzüne gülmelerini ve hafta sonunda neticeleri sınıfta açıklamalarını söyledim. New York borsasında çalışan Steinhart'dan aldığım mektubu ele alalım.

‘On sekiz yıldır evliyim. Karımın yüzüne nadiren gülümser, onunla çok az konuşurdum. Asık suratlı bir insan olarak tanınmıştım. Sizin önerileriniz üzerine faaliyete geçtim. Ertesi gün saçlarımı tararken aynada asık yüzümü gördüm ve kendi kendime bu asık suratlılığı terk edeceksin, gülümseyeceksin ve bunu hemen şimdi yapacaksın! dedim.

Sabah kahvaltısı için sofraya oturduğumda eşime güler yüzle:

- Günaydın! dedim.

Karım şaşkına dönmüştü, sanki şok geçiriyordu. İki aydır bunu yapmaktayım. Bu iki ay içinde son bir yıl içinde olduğumuzdan daha mutluyuz. Kapıcıyı gülümseyerek selamlıyorum. İş yerinde bu zamana kadar bir defa gülümsediğimi görmeyenlere gülümsüyorum. Ve bu insanlar tebessümüme tebessümle karşılık veriyorlar. Bana şikayette bulunmaya gelenleri tebessümle karşılıyorum ve görüyorum ki anlaşmak daha kolay oluyor.

İçinizden gülümsemek gelmiyor mu? O halde yapılacak iki şey var. Kendinizi gülümsemek için zorlayın. Veya yalnızken şarkı söyleyin. Kendinizi mutlu hissedin bu da sizi mutlu eder.

Gülümseme parayla satın veya ödünç alınamaz. Ama öyle bir şeydir ki kullanılmazsa kimseye fayda sağlamaz. Hızla bir yere yetişmek için giderken birisi size tebessüm edemeyecek kadar yorgunsa ona tebessüm ediniz. Çünkü gülümsemeye en çok muhtaç olan kişi, başkalarına verecek gülümsemesi olmayan kişidir.

Şimdi, gülümsemeye ve gülümsetmeye var mısınız?