Sınırda yaşamak…

Abone Ol

Maalesef ki her dönem farklı olumsuzluklar ile anılan, bu konuda olumsuz algıların anıldığı bir iliz.

Benim hatırladığım, büyüklerimin daha ötesini hatırladığı uzunca bir süredir kent her dönem farklı şekillerde anıldı.

Bir dönem terör gibi konularda, bir dönem uyuşturucu kaçakçılığı, başka bir dönem sınır kaçakçılığıyla…

Ve bu liste uzayıp gidiyor.

Bunun yanında bir de olumsuzluk oluşturan doğal sebepler var.

Depremleri, selleri, çığları ve diğer felaketleri…

Ne yazık ki bu olumsuzluklar kente yönelik bakışı da hep kötü etkilemiş.

Ne yaparsak yapalım bu durum bizim üzerimizden atılmamış.

Yani insanlar bizi hep olumsuz tanımış.

Kimi bu terör nedeniyle kenti farklı bir kategoriye koymuş kimisi gelişmemişlik ile…

Bu kente giderse tüm imkanlardan kopacağı, köyde yaşayacağını düşünen de olmuş, gelirse burada büyük sıkıntılar yaşayacağını düşünen de…

Ve bu olumsuzluk nedeniyle hep geriden geldik.

Son 20 yıllık dönemde Türkiye’nin bizim ayarımızda olan birçok kenti kendini aşıp önemli yerlere gelirken biz bu anlamda geri kaldık.

Ve bu geri kalmışlık her anlamda bizi etkiledi.

Bu bizim yaşamımıza da etki etti, ekonomimize de…

Biz en büyük kayıplarımızı hep bu olumsuz algılar yüzünden yaşadık.

Hatırlar mısınız bir dönem mafya vs. dizilerinde hep biz öne çıkarıldık.

Bu olumsuzluklar Van ile bağdaştırıldı.

Van bir uyuşturucu kenti gibi anıldı.

Bir dönem kaçakçılıklar ve diğer konular ile dizi, filmlere konu edildik.

İnsanlar böyle bildi, böyle kazıdı hafızalara.

Oysa sınırda olan tüm kentlerin yaşadığı, maruz kaldığı bir durum bu.

Eğer sınırdaysanız öyle ya da böyle bu kaderi yaşıyoruz.

Hele bizim gibi İran ile 300 civarında bir sınır hattınız varsa bu sınırda legal işler yapan da olacak kaçakçılık yapan da yanlış yapan da.

Ama bu kentin kaderi değil.

Bu kente düşen, bu kente reva görülen kaçakçı algısı değil ihracat/ithalat yapan bir kenttir.

Bunu öğretmeli.

Bunu yaptırmalı.

Bugün bile biz bu olumsuzluklardan kurtulamıyoruz.

Bakın kent en büyük mülteci mezarlığı diye anılıyor artık.

Sınır hattındaki insanlar kaçakçı muamelesi görüyor.

Birkaç ilçe anılınca akla direk uyuşturucu geliyor.

Bunlar artık bitmeli.

Bu ilçelerde bir dönüşüm yaşanmalı.

Bu yaşanırken de ilk önce bu insanların kaçakçı etiketi kaldırılmalı.

Sınırdaki vatandaşa kaçakçılık dışındaki şeyler de öğretilmeli.

Diğer kentlerde sınırın avantajlarını yaşayanlar gibi bizim insanımız da sınırda yaşadığı için kazançlı çıkmalı.

Sadece göçmen kaçakçılığı ile kaçakçılık ile anılmak bu insanların kaderi olmamalı.

Nihayetinde bu kentin bundan çok fazla şeye sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.

Daha düne kadar kaçakçı olarak anılan bu insanların uzunca bir süre de insan kaçakçısı olarak anılmaması için bu süreçle ilgili adımlar doğru atılmalı.

Kaçak geçişlerin önü alınırken insanlarla ilgili, sınır hattındaki insanlarla ilgili adımlar da doğru atılmalı.

Bu insanlar daha farklı bir politika ile sürecin belki de parçası olmalı.

Ama hiçbir şeklide bu kentin gelecek yıllarda yaşayacağı yeni olumsuz bir algının parçası olmamalı.

Nihayetinde onların da isteği bu.

Kimse kaçakçı olmak ya da kaçakçı olarak anılmak istemiyor.

Bunun yerine sınır hattının avantajlarını yaşamayı bilmeliyiz.

Bunu öğrenmeli, bunu bilerek hareket etmeliyiz.

Bu hepimizin sorumluluğu.

Hem devletin, hem milletin.